- 427 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Acı Bir Başkadır ve Taşıyan Kadar Büyüktür
Dünya Karanlıktır, en ҫok aydınlatılması gereken bir yaşam atmosferi olarak! Acı ölҫüsüzce büyüktür düştüğü yeri yaktığı kadar!
Dünya gerҫekten karanlıktır. Mevsimin güneşinin ruha ve bedene yükleyeceği pek fazla bir şeyi yoktur.
Yaşını söyleyen birisinin acılarını abartısız hesaplayacak kadar acı birikimleri vardır her bir insanın. Ve bunun hesabını kimseye veremez! Verecekkadar da kuvvetli değiliz!
Yaşama hiҫ bir zaman karamsar olarak bakmadım! Sadece onüҫüncü yaşımdan itibaren edindiğim tecrüblerim ve beni yaşamdan soğutan ve ona olan derin bakışlarımın iҫine gizlediğim acı hüzünlerimi saysam dünyayı baştan başa saracak kadar uzun olduğunu kendi gözlerimle görüyorum!
Bu yazıyı kaleme almamın ana sebebi ise okuduğum iki cümlelik bir yazının beynime vurduğu ҫekiҫ oldu. O iki cümle asıl acının yüreklerdeki bıraktığı izlerin sonsuzluğunu sergiliyordu. İşte o cümleler:
„İnsan oğlunun duyduğu acılardan duman ҫıksaydı …
Dünya ebediyen karanlığa gömülürdü!“
Dünya zaten karanlık değil mi? ‚Ateş düştüğü yeri yakar‘ diyen Atalarımız, herkesin bir şekilde hayatın acı hamuruyla yoğrulduğunu da doğrulayan bir cümle yazmışlardır, etnolojinin tarihine! Buradan yola ҫıarak acının her insan yüzünde değişik şekillerde görünen ifadeler belirttiğini baktığımız her yüzde görme imkanımız yüzde dokuzandokuzdur. Yeri gelip acılar iҫinden geҫerken giderek kendimize yabancılaştığımızında tanıklığını yapmazmıyız kendi kendimizle ..! Daha önce kaҫ kez haykırmak isteyipte taş taş iҫine dizerek ördüğün acıların duvarı giderek yükselmez mi? Bunu bana değil, kendine sor! Ve o zaman göreceksin ki, bütün büyük kentlerin iҫinden geҫen nehirler akıp giden suyu gibi sende kendi acılarını ebedi sonsuzluğa taşımayacakmısın?
Bu yüzdendir, insanın kendisiyle dertleşirken yine kendisini kendi iҫiyle konuşturarak komşuluk etmesi! Kimse kalmaz diyorum acının, hüzünün, tasanın, endişenin, kırılmışlığın, kenara atılmışlığın, elemin, zorlu günlerin araka arkaya dizilerek pusuda beklediğini bilmek! Kimse kalmaz, zira herkes yaşarken ağır yaşam dişlilerinin keskin bıҫaklarında üğütülerek geҫtiği iҫin!
Acı, özellikle tesellisiz acı korkutur insanı kendi akibetini düşünmeden! Burada başlar yüreğin acılı hisler esliğinde korkuyla söylediği şarkılar notalarını yazmaya! Burada inler inim inim insan! Burada başlar bitkinliği, suskunluğu, ҫaresizliği! Burada başlar; acılı meleyişleri … zorlukları, boş vermeleri, yenile yenile artık yenilenemeyeceğini anlayışı! Burada başlar anlamaya yaşamı, geҫte olsa dertli bir nağmenin iҫli inleyişini! Burada tükenir bütün ҫareler! Burada tükenir bilim, tıp, felsefe, matematik, sosyoloji, …! Burada boşalır insanın icinde biriktirdiği tüm öfkeleri! Ҫünkü öfkeden daha fazlaöfke biriktirmek kalmamıştır önümüzde bizi kızdıracak!
Burada başlar insan anlamaya yaşamı, belli bir sınırdan sonra tükendiğini, tüketildiğini, ezildiğini, ҫizildiğini. Ҫok ağır bir şekilde yenildiğini! Ağırlığın daha da ağırlaştığını ve vücudun agırlığının ayaklara fazla geldiğini …
Burada başlar insan şair olmaya ve ҫaresizce yüreğini konuşturmaya, susuz suskunluğundan pay almaya! Sevincinin, acısının iҫine ata ata özlemleri biriktirdiğini ve kendi yüreğine faiz koyarak iflas ettiğini, kendinden geҫtiğini, iҫmeden sarhoş olup bittiğini … İҫinde ki özlemin ayrılığa yüklemiş olduğu umarsızlığını ve vusulatın artık bir hayal olduğunu. Şiir düşler burada suya düşer ve düşler boğulur bir daha geri gelmemek üzere! Kalbin ruha nikahlandığını burada başlar anlamaya. Bir türlü anlam veremediği ve nedenlerini bir türlü ҫüzemediğini! Bir beş bilinmeyenli denklemdir her şey kafada ve anlaşılmayacak kadar da doludur zorluklarla!
Bu gün, işten tamvayla eve dönerken okuduğum kitaba bir anlığına da olsa dalmanın sebebiyle beni seyretmiş olan bir insanın, ağlayışıma kitabın sbep olduğunu sanarak ağlaması ise ayrı bir yazı konusudur, acının anlatılması gereken. Bu hamile ve üҫ ҫocuk annesi Alman bayan tahminen yaş ortalaması 30 – 35 olan insan kardeşim yolculuk esnasında bana on dakika kadar hayatını anlattığında benimle acısını paylaşması ve daha ҫocukken annesi ve basası tarafından dışlanarak Alman Genclik Dairesi tarafından bakıcı bir aileye verilişini ve orada da tecavüze kadar varan vakayı yaşaması benim ileriki durakta tramvaydan inerek iki durak ağlayarak yürümeme vesile oluşu ҫaresizce boynumu bir kez daha burkarak „yüreğimi parҫalayışı“ dersem abartmış olmam!
Acılar, acılar! Sınırsızca ve sessizce yaşadığımız acılar! İstemeden yaşadığımız ve bize yaşamayı zindan eden acılar! Onlardan kurtulma imkanımız var mi? diye bazen de sorular soruyorum kendi kendime, cevapsız kalan! Ve hiҫ bir zaman cevabı bulunmayacak sorular eşliğinde! Dilim de acı, yüreğim de acı, beynim de acı, ruhum da acı, bedenim de acı!
Ben zamansız yaşıyorum!
Zaman ise bana sınır ҫizerek
Beni de aşıyor!
O yüzden bıraktım zamanı
Zamanla hesaplaşmayı
Ve hayatla paslaşmayı
Yüreğim yufkadır bu yüzden
Kendiliğinden öğrenmistir hüzünle ağlamayı ...
H. Hüseyin Arslan - 30/31.01.2020
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.