- 751 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
***
#################
#######
####
#################
#######
#####################
#######
#####################
#######
#####################
#######
#####################
#######
####
#################
#######
#####################
#######
#####################
#######
#####################
#######
####
YORUMLAR
Krass'ı biliyorum da kraşş ne anlama geliyor merak ettim...araba sürenlerin çoğunun başından bir veya birkaç kaza geçmiştir heralde...kimi ufak kimi ağır hasarlı...kimi de ucuz atlatarak...öncelikle yazının kurgu olmasını umuyorum...yok eğer değilse geçmiş olsun...otoban kazaları şehir içi trafiğine oranla en ağır ve tehlikeli olanlardır...çünkü ordaki hız buranın üç dört katı olunca haliyle en ufak bi dikkatsizlik feci şekilde sonuçlanabilir...şoförün direksiyon hakimiyeti ve soğukkanlılığı da büyük rol oynar...ve arabanın büyüklüğü, ağırlığı da önemli...allah korusun küçük arabayla otobanda kaza yapsanız toz duman olursunuz...
başımızdan böyle tehlikeli bi kaza geçmişti...kör ayna pozisyonunda bizi farketmeyen biri otobanda bize çarpmıştı...hızımız 150-160 civarıydı...sol şeritte gidiyorduk...şöförümüz gayet sakin, hiçbir şey olmamış gibi bariyerlere sürte sürte arabanın hızını kesip durmuştu...bize çarpan araba arkamızda zincirleme kazaya neden olmuştu...ambulanslar polisler olay yerine vardığında en son yanımıza gelmişlerdi...hiç tahmin bile etmemişlerdi kazanın bizim noktada başladığını...burnumuzun bile kanamadığı kazada ağır yaralıların olduğunu öğrenince çok üzülmüştük...gerçekten çok kötü bi şey...on sekiz sene geçmiş olmasına rağmen o korkuyu hiç unutmam...Allah kimseye yaşatmasın...sonra duyduk ki bize çarpan şöför alkollüymüş...
soğuk kış ayazıydı...kuzenimiz evleniyordu...450 km'lik yola çıkmıştık...dayım ve hamile eşi de arabadaydı...herkesin yüreği ağzına gelmişti...herkesin gözü iki çeşme gelgelelim ki şöförümüz hariç:))
o hiç istifini bozmadı...ne ah etti ne de bi vah!...güzel güzel arabayı sürmeye devam etti...ne şikayetçi oldu ne de acı parasının peşine düştü...'canımızı kurtarmışım ne isterim tanrıdan başka?' dedi...ama yengem bu işin peşini bırakmadı...mahkemede gitti ifadesini verdi şikayetçi oldu ve acı parasını aldı:)
...
"Sahiden de, doğum kadın bedenini, ölüm erkek bedenini daha iyi temsil etmiyor mu?"
tartışılır...bana kalırsa her ikisinde de kadın derim...cinsiyet farkı gözetmeksizin tabi...
saygılar...
Konsantre Karanlık Madde
Aşağıda grafspee ''crush'' adlı şarkıdan bahsetmiş, ezmek demek, ''crash'' ise kazası, dolayısıyla ''car crash'' dan geldi başlık.
Kurgu değil, aslında orada aldığım haber de Dedemin ölüm haberiydi. Kendisinden baya bir gen aldığım, insan. Severdik baya birbirimizi. Enteresan bir gündü, arkadaşımın babasının gelmesi, benim babamın beni araması, annemin babasının ölüm haberi. Kimsenn haberi dahi olmadı yaptığım kazadan.
4 şerit geliş, 4 şerit de gidişin olduğu bir otoyoldu. Arabanın yaylarına böyle virajlar için dolares dolares para dökmüştüm, eğleniyordum ama lastiğin üstüne dönerken çok yükselince geldi başıma böyle bir kaza. En büyüğü budur çok şükür ki. Serinkanlılık çok çok önemli böyle durumlarda. Diğer türlü kurtarılabilecek bir hamle varsa bile el ayak karışır ve onu da yapamaz hale gelebiliriz. Sadece kazalar değil de afetlerde ya da salgın hastalıklarda bile sakin kalabilmek çok önemli. Ben de biraz daha Dayınızın kafasındayım diyebilirim. (:
Sizi burada görmek sevindirdi, iyi akşamlar diliyorum.
Ezoterik öğretiler de ölümü erkek, doğumu kadın ile özdeşleştirir, bunu da minik bir not olarak eklemek istedim.
Gule
aynı güne bu kadar acının, üzüntünün sığabilmesini tahhayyül etmeye çalışırken, bi yandan da teselli arayan bi cümle bulmak için epey bi çaba sarfettim ve çok zorlandım açıkçası...böyle durumlarda insan tutuluyor...
Başınız sağolsun...nur içinde yatsın dedemiz...'dedemiz' dedim çünkü bütün dedeler neneler benim için birdir tıpkı çocuklarda olduğu gibi...bunu özellikle belirtmek istiyorum ...eğer sizin açınızdan da bi sakıncası yoksa tabi...umarım bu sözü kullandığım için bi densizlik etmemişimdir...ama gerçekten çocuklar ve yaşlılara karşı biraz hassas ve fazla duyarlıyım...bu ondan kaynaklanıyor...yani umarım beni yanlış anlamazsınız...
Dayıma gelince dayım hüngür hüngür ağladı...yani şöför dayım değildi...doğru mu anladım sizi acaba? yani siz de olsaydınız 'aynı tepkiyi gösterirdim' mi demek istediniz? Yoksa şöförümüzün serinkanlılığını mı kastettiniz? hangisi?:)
Konsantre Karanlık Madde
Estağfurullah, bunda yanlış anlaşılacak bir şey göremediğim gibi, acının paylaşılmasının da insani olduğunu düşünürüm... Dedem ile baya baya benzediğimiz söylenir ve hiç oğlu olmadıktan sonra ilk doğan torunuyum ben de. Düşkündük yani birbirimize ama hayatın kuralı. Kaza gram acı vermedi bana, haberi almadan önce de aldıktan sonra da. Sadece yola biraz küfür ettim, çünkü bir çukurumsu olmasa o lastik orada parçalanmazdı. Hatta kimse kaza yaptığımı dahi bilmedi o gün, hala da bilmezler.
Ben şöförü dayınız sandım. Şöför arkadaşın tepkisinin yerinde olduğunu söylemek istedim aslında. (: Gençken biraz uçtum, kaçtım, adrenalini severim. Şimdi güvenli yollarda, güvenli arabalarla top speed denerim sadece, bir de trafik sıkıştıysa kendi yöntemlerimle sıyrılırım tehlike yaratmayacak şekilde. Evet, limitler zorlamak içindir de o zamandan bu zamana 2 arkadaşımı kaybettim trafik kazasında, gerçi alkole bağlı idi ama olsun, bedenleri hakkında duyduklarım pek iç açıcı değildi. Yoksa, sürat motoru dahi çekiyor canım. Rüyalarımda filan sürüyorum, aman rüyalarımda da kalsın. (:
Gule
gelelim almanca'ya aslında almanca sevdiğim bi dil değil hãlã da aramız iyi sayılmaz...ve anlaşılması zor bir dildir...bütün isimlerin önünde der-die-das artikelleri bulunduğu için cümlelerin yapısı da bu der-die-das artikellerine göre şekillenir ve ne yazık ki hangi ismi hangi artikelle söyleyeceğimizin bi kuralı yoktur onları ezbere bilmeniz gerekir...burda doğup büyüyenler bunu küçüklükten öğrenir gider sorun olmaz ama benim gibi sonradan gelenler için büyük sıkıntı...o yüzden bu dile bi türlü ısınamıyorum ve bu artikeller sayesinde cümle yapılarım genelde bozuk oluyor ama yine de anlaşılıyor ne demek istediğim...türkiye'de yaşayan bi alman nasıl bozuk türkçesiyle konuşuyorsa aynı şekilde ben de öyle konuşuyorum gibime geliyor :)
ben fransızcayı daha çok severdim kulağıma çok hoş gelirdi hãlã da öyle, hep hayalimdi öğrenmek ama olmadı...
evet her zaman aynı ayarda insan sürmüyor yeri geliyor sürat yapabiliyoruz...hele ki arabanızın ps' i de yüksekse ...şöför arkadaş da böyle sabırsız, hızı seven biri ama direksiyonu sağlam ve çok soğukkanlıdır...çok seviyoruz onla yola çıkmayı canım hatta öyle ki uçaktan paraşütle atlıyor sanırım kendimi:)))
iyisi mi biz yine de hıza dikkat edelim...
Konsantre Karanlık Madde
Artikelleri az biraz biliyorum. Yalnızca Almanca değil, aslında maskülin ve feminen artikelleri her dilde seviyorum ben. Kelimelerin maskülin ve feminen olmasını algılayabiliyorum. Da şu ''ein'' ''eine'' ''einen'' ve kelimelerin çoğul halleri kafamı çok yoruyor. ((: Bir de eskiden kulağım aşinaydı, duymayınca daha da zor bu bahsi geçen kelimeleri ayırmak. Bu hayatta hemen her şey, uzunca saatlerini verilerek alınabiliyorken, bence uzun saatlerinizi verseniz halledersiniz de işte hayat da akıyor. Siz neye saatlerinizi ayıracağınızı daha iyi bilirsiniz. Benim dikkatimi çekmesinin bir diğer sebebi de İngilizce ile aynı Hint Avrupa dilinin aynı kolundan olmaları. Flemenkçe de bu ailedendir, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca ise yine Hint Avrupa ailesinin kendi içindeki aynı kollarından. Fonetik açıdan Fransızca bence de en güzeli. Ancak benim kulağıma fonetik olarak 2. en iyi gelense Almanca'dır. Bilmem, Hesse ve Jung'ı orijinal dillerinden okumak daha keyifli de olabilir.
Hız yapmadan pek duramam şahsen. Ama artık daha dikkatliyim tabi. Çünkü, arkadaşınız gibi çok tecrübem oldu. Gerektiğinde iğne deliğinden girebilir, gerektiğinde bir makam şöförü gibi kullanabilirim. Haz da aldığım bir şeydir araba sürmek, çok erken yaşlarımdan itibaren. (: Dikkat edelim elbette... Hayat zaten kısa. Yapılacaklar listesi uzun. (:
Gule
Konsantre Karanlık Madde
Kitap çevirmek var mesela o yapılacaklar listemde. İngilizce bir kitabı Türkçeye çevirmek ileride yapacağım şeylerden birisi olsun istiyorum.
Gule
Bir de o var şimdi...bazı kelimelerin türkçe karşılığı yok ama hani kullanıldığı cümleye göre bi tahmin yürütülebilir diye düşünüyorum...bir de sözlüğüme bakim bulabilecek miyim:)
çok güzel başarılar diliyorum...bi kitabı çevirmek gerçekten zor iş...şimdiden kolay gelsin...
Gule
kafam kelimeye takıldı şimdi:)
Konsantre Karanlık Madde
Şarkıyı birazdan dinleyeceğim.
Teşekkürler, iyi akşamlarınız olsun.
Bur süredir yaşadığım şey bu olsa gerek.( yazıyı okumaya başladım ve ne kadar süredir sayfada kilitli kaldım bilmiyorum) sanırım yazılarınız ben de bu etkiyi yapıyor. Zaman kavramım alt üst oluyor...
Hiçbir şeyi bilememek bazen oldukça sınır bozucu bazen de eğlenceli.;))
Kaleminize sağlık efendim. Çok keyifli bir okumaydı...
Esen kalın
Saygilar
Konsantre Karanlık Madde
Ben de sizle birlikte 2 kişinin daha yazılarını tek seferde okumuyorum, tekrar dönüyorum. Her seferinde de farklı tatlar yakalayabiliyorum.
Güzel akşamlar diliyorum, saygılar benden.
3-4 saat olmadı. önümde birden durmuşlar, onun önünde de bir başka araba, onun önünde de yaya geçidinde bir teyze.. frene basıyorum sağda kaldırım ,ihtimaller kaldırıma vururum ihtimal öndeki arabaya benim arabamın ortası ve kıç yani bagaj kısmı vurur..
hiç bir şey olmadı işte, hiçlik; frenlerden biraz ses verdi, pedallarda tepkimeyi hissettim. direksiyon tepki vermedi, kıvrılır gibi nazikçe çevirdim. hiçlik hız yapmamaı her zaman gönderir dalga dalga..
**
gece 23 suları, kırsal bir il ve ilçe yolu. bir defa gitmişim, geriye dönüyorum, yağmuru dinliyorum, lakin gencim.. pedallar ve direksiyonun ve arabanın fiziki hareketlerinden bi haber şoförüm.. hızım belki 90-110-120 diyor daha ileriye gidemem, karanlık, yol yabancı... viraja giriyorum, alamayacağım, acemilikten frene basıyorum... ne oluyorsa oluyor o an..çağıl dedikleri sevgililer hınç besliyor bana
kendimdeyim, arabanın terse dönüşü görüyorum, yan koltukta ela gözlüm. bir elimde onun camını tutuyorum ona bir şey olmasın, araba ters geri geri yoldan çıkıyor, sesler geliyor, tangır tungur metalin taşlara sürtünme sesi, artık bit diyorum, artık dur..yeter bu kadar..
durmuyor, daha ne olabilir diye frekanslarım hızlanıyor.. kaportanın betona sürtünme sesleri... gaz pedalı takılıyor, araba durdu.. araba bağırıyor, araba durdu.. yine de bağırıyor.. sus be sussana ....yan tarafa bakıyorum ela gözlüm korku dolu, gece karanlık...
gaz pedalına ne yaptım bilmiyorum, tüp baplantısı ayrılmış kaportadan ancak daha idare eder, küçük bir boru işte.. egsoz verem olmuş gibi..
sonra misfirliğe gittiğim akrabamı arıyorum..
geliyor ne kadar süre de bilmiyorum belki 25-30 dakika, en yaın yerleşim yerine çekiyoruz ısıtma sisteminde sorun yok, üşümüyoruz içeride, 5-6 km sonra sonra bir lastikçi buluyoruz, uykulu, er saatte yatmış,
bakıyoruz bu araba 20-30 la da olsa eve gider.. öyle de oluyor.. ayrılıyoruz akrabamla..
tınkır mıngır varıyorum eve..
***
"’Efendim,’
Çok iki’ye dönüşür , iki bire, bir hiçe dönüşür? Çok ve hiç, aslında kardeştirler ve müttefiktirler özde. Çokluğun anahtarı mı? Hiçlik içinde çokluk."
çok güzeldi...
huzurla..
Konsantre Karanlık Madde
Güzel akşamlar Nesildaşım, huzurla.