- 532 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ASIRLARI AYDINLATMAK, OBJEKTİFTE, DOĞRU YERE BAKMAKLA MÜMKÜNDÜR
Bir fotoğraf düşünün, şayet fotoğrafta ki kişi objektifin tam merkezine baka bilmişse; siz fotoğrafa ister sağdan, ister soldan isterseniz tam karşıdan bakın, fotoğraftaki gözler size bakacaktır, hem de gözünüzün ta içine. Ve o bakışlardan içinize mutlaka bir şeyler akacaktır. Yüzyıllar öncesinden gelmiş sözler böyledir işte, mutlaka içinize akar. Çünkü doğru yere bakmıştır, objektifin tam merkezine, yani insana. Onun içindir zaten, yıllara meydan okuması. Tarihler ve isimler değişmiş olsa da, insanlığın evrensel değerleri ve duyguları değişmediğinden, onun içindir hangi devirde olursa olsun, acılar içinde kalan insanı tam da ihtiyaç duyduğu anda sarıp sarmalaması.
Biliriz ki, her insan düşünür kendince, ama biz tarihte bazı insanlara düşünür deriz sadece. Nedeni tam da bu noktada gizlidir bence. Onlar gözlerini sağa sola kaydırmamışlardır. Çevrelerinde çıkar aramamış, tribünlere oynamamışlardır. Alkış seslerinin ritmiyle değil; içlerinden, derinlerinden gelen sesin ritmiyle hareket etmişlerdir. Yaşamışlar sonra söylemişlerdir. Yani tüm söylemlerini eylemleştirebilenlerdir onlar. Çünkü; Yaşamadığını söylerken hissedemez insan, sırtının orta yerinden ter akmaz, onun için anlatırken karşısındakinin gözünün içine bakamaz, yüreğine akamaz.
Bakmak dediğin göz ile olmaz asla. Gözler pencere misalidir, düşünceler görür aslında. Yüreğinle, duygularınla ve seni sen yapan farklılıklarınla, yani özgünlüğünledir bakmak. Göz ile gördüm sanmak bir aldanıştır. Bunun en güzeli örneğidir Aşık Veysel ’’ Gözlerim kör olduktan sonra gördüm dünyayı ‘’ der. Oysa gözleri gözlerimize bakar, sözleri içimize akar.
Bedelini ödemediğin bir mal senin değilse, bedelini ödemediğin, yani, içselleyerek yaşantına geçiremediğin, yaşamadığın, yüreğinde hissetmediğin sözde senin değildir. Bu şekilde söylenen sözleri, ağız içinde oynaşan dillerden, kıvranan bedenlerden kolayca anlayabilirsiniz toplumda. Yürekten çıkanlar yüzlerce yıl geçse de akacak yürekler bulabiliyorken, dilden çıkanlar asla kulakları aşamayacaklardır. Birilerinin sözlerini söyleyerek var olmaya çalışanların, benceleri yoktur asla. Çünkü; Osho’ nun dediği gibi ’’Ödünç alınan kelimelerin arasında hiçbir deneyim yatmaz’’ Birilerinin bedelini ödediği sözleri söyleyenler ve üzerine hiçbir şey katmayanlar, yüzyıllar sonrasında o sözü söyleyenleri sömürenlerdir ancak.
‘’Alim ölü olsa bile diridir, cahil diri olsa bile ölüdür’’ der Hz. Ali. Yunus Emre de aynı düşünce ekseninde’’ Aşık öldü diye selâ verilir, ölen hayvandır aşıklar ölmez’’ der.
‘’Süre geldim aşk meyini İçerek, Her bir akı karasından seçerek, Varlık dağlarını delip geçerek, Düzde ben bir insan olmaya geldim, Serimi meydana koymaya geldim.’’ diyor Aşık Nimri dede.
Yani aşk olmalı diyor önce. Varlığımızın tam merkezinde olan aşk. Ve içimizden gelen sese kulak verip, varlığımızın merkezinde ki o aşkı, hayatımızın da tam merkezine yerleştire bilmeliyiz. Bu şekilde anlamını bulacaktır her şey.
Yüzyıllar öncesinden gelen bu sözler ne kadar çaba harcasak da, ziyan olmayacaklardır. Ziyan olanlar; bu sözlerden beslenemeyen, hayata dair yeni sözler söyleyemeyen, yaşadığı yüzyıla yeni değerler katamayan, aşkı tadamayanlar olacaktır.
Saygı, sevgi ve selamlarımla
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.