Lütfen mi Diyeyim?
Zaman mı beni öğütüyor, ben mi zamanı öğütüyorum? Kucağımda taşıdığım, bırakmadığım benim olmayan güzellikleri, sırtımdaki yükü, kalbimdeki uçsuz bucaksız sevgileri, hergün ötelemeye çalıştığım nefret ve kinlerimi bir torbaya dolduruyorum. Gücüm yettiğince uzaklara, çoooooook uzaklara fırlatıp kendimle kalmak istiyorum. Kucağımdakiler, sırtımdakiler, kalbimdekiler yuvarlanıp bana dönüyor. Her biri yerli yerine oturuyor. Nefretlerimden ve kinlerimden kurtarıyorum ruhumu bir müddet de olsa. İşte o zaman gökyüzü daha bir mavi, deniz daha berrak, güneş daha parlak, uykularım deliksiz oluyor. Her şey bir renk katıyor zamana, zaman da bana. Taki penceremin perdesini açıp etrafıma bakıncaya kadar.
Bir kadın sokakta katlediliyor, birisi evinde, biri başıyla ayağıyla zamanın amansız çukurlarına gömülüyor kefensiz.
Savunmasız bebeler terkediliyor sokağa, cami avlusuna, çöp kutusuna.
Doktor yumruklanıyor boynunda steteskopla, hemşire dayak yiyor hastasına iyne yapmaya giderken.
Öğretmen üçüncü sınıf vatandaş bile değil. Hem amirin, hem velinin, hem öğrencinin maskarası.
Gencecik fidanlar devriliyor yirmisinde, yirmi beşinde rütbeli, rütbesiz askerlerimiz. Avutmak için güzel bir kılıf bulunmuş. ŞEHİT OLDU(… ¿¿¿…)
Anakuzusu polisler gidiyor, kimi bekar, kimi nişanlı, kimi bir aylık evli. Kimisi arkasında gözüyaşlı yetimler bırakarak gidiyor bir hiç uğruna.
Analar feryat ediyor dağa kaldırılmış yavruların ardından. Çaresiz, bitmek bilmeyen bir korun içinde... Bir ümitle devam eden bekleyiş...
Sokakta hedefi belli olmayan bombalar dolaşıyor. Kimin ocağını söndürecek, kimi sevdiklerinden koparacak, meçhul.
Evine götüreceği ekmeyin parasını nereden bulacağını, kimden beş-on kuruş borç alabileceğini düşünen yaşlı amcanın isyanı, üzerinde montu olmadığı için titreyen Çocuğunun elinden tutup pazarda 2.el giysi arayan zavallı kadının geleceğe dönük hiç bir umut izi taşımayan gözlerinde kayboluyorum.
Altları delinmiş lastik ayakkabılarla okul yollarında çocuklar görüyorum içimden bir parça koparak.
Tezek kokulu abla tandır yakıyor... Gülcekız kovalarla su taşıyor sokak çeşmesinden kar içinde.
Komşunun gelini, ilk çocuğunu dünyaya getirmenin dayanılmaz sancılarıyla kıvranıyor. Kıvranıyor ama sesini kimse duymasın diye bağıramıyor. Adeta sessiz çığlıkları gömüyor sancıların içine.
Çok şeyi görüyorum perdesini açtığım penceremden. Ya göremediklerim???
Çare diyorum çare. Kırmızı koltuklarda oturan beyler çare.
Dininiz sizin olsun. Beni ilgilendirmiyor sizin Müslüman, Hristiyan, Musevi, Mecusi, Putperest ya da ateist olmanız beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Ben çare istiyorum.
Sokakta, evde, markette hunharca katledilen kadınlarımızı korumak için çare istiyorum.
Çöp kutusuna atılacak bebelerin doğumuna sebep olan ahlak erozyonu için çare istiyorum.
Hiçbir çalışanın şiddete maruz kalmaması için çare istiyorum.
Askerimiz, polisimiz, bekçimiz kısaca hiç kimse b... Yoluna ölmesin. Anaların, eşlerin, bebelerin gözyaşları akmasın, çare istiyorum.
Öğretmenlik mesleğini ayaklar altında paçavra olmaktan kurtarın. Eskiden olduğu gibi saygın ve onurlu bir meslek olması için çare istiyorum.
Ömrünün sonbaharını yaşayan yaşlı amcaya ve emekli teyzeye hiç olmasa bir nefes huzur için çare istiyorum.
Papuçları yırtık çocukların da sıcacık ayakkabılara layık olduğunu sen de biliyorsun. Çare istiyorum.
Bırak Tezek kokulu abla tandır da ekmeğini pişirsin. Ama Gülcekız’a yazık etme. O daha on üçünde. Çare istiyorum.
İliniz, köyünüz, etiketiniz beni ilgilendirmiyor. Ben, çare istiyorum.
Allah aşkına, siz de pencerenizin perdesini tamamen açmıyorsanız bile hiç olmazsa birazcık aralayın. O zaman benim gördüklerimden daha fazlasını göreceksiniz. Zira siz benden daha akıllısınız ve benden daha kültürlüsünüz. Siz memleketi yönetmek için talip olurken Ben sizin şerrinizden emin olmak için 26. Yılda çok sevdiğim mesleğimi bırakarak emekliliği tercih etmiş, makus talihine rıza göstermiş garip bir vatandaş olarak bunları görebiliyorsam siz haylisini görürsünüz. Yeter ki perdeyi biraz aralayın.
Çok bir şey istemiyorum sizden beyler... Bu vatana ve vatandaşına sahip çıkın.
Vatandaşa sahip çıkarken onun milli ve manevi değerlerine de sahip çıkın. Zira bu aziz milletin her ferdi her şeye dayanır, her acıya katlanır ama esarete asla...
Meshebiniz, meşrebiniz beni ilgilendirmiyor. Ne olursanız olun ama Mazlumu koruyun. Suriyeli mazlumları koruduğunuz kadar Doğu Türkistan’a Çin mezalimi altında inleyen soydaşlarımız için çare istiyorum..
Malını, mülkünüz, paranız, pulunuz, yatınız, yalınız, beni ilgilendirmiyor. Uzatın artık ellerinizi şu öksüz Türklere.
Zaman mı beni öğütüyor, ben mi zamanı bilemiyorum ama penceremin perdesini araladığım her an öğünüyorum tane tane.
BAHATTİN KIZILKAYA
YORUMLAR
İzsiz
Evet biliyorum duymayacaklarını. Fakat yüreğimiz onlardan farklı çarpıyor, geleceğe bakışımız farklı, duruşumuz farklı. Hiç olmazsa kanayan yüreğimizin feryadını haykırarak teselli olalım.
Selam ve muhabbetle kalınız.
İzsiz
Evet biliyorum duymayacaklarını. Fakat yüreğimiz onlardan farklı çarpıyor, geleceğe bakışımız farklı, duruşumuz farklı. Hiç olmazsa kanayan yüreğimizin feryadını haykırarak teselli olalım.
Selam ve muhabbetle kalınız.
İzsiz
Evet biliyorum duymayacaklarını. Fakat yüreğimiz onlardan farklı çarpıyor, geleceğe bakışımız farklı, duruşumuz farklı. Hiç olmazsa kanayan yüreğimizin feryadını haykırarak teselli olalım.
Selam ve muhabbetle kalınız.
İzsiz
Evet biliyorum duymayacaklarını. Fakat yüreğimiz onlardan farklı çarpıyor, geleceğe bakışımız farklı, duruşumuz farklı. Hiç olmazsa kanayan yüreğimizin feryadını haykırarak teselli olalım.
Selam ve muhabbetle kalınız.