- 366 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MUHAFAZAKAR HALKIN EŞSİZ SAĞDUYUSU
MUHAFAZAKAR HALKIN EŞSİZ SAĞDUYUSU
Bu halk sessiz ve derinden gidiyor. Bu halk muhafazakardır. Aslında bu tabir de yanlıştır ve hastalıklı bir yapı arz ediyor. Bu halkın yapısı iyi tahlil edilmedi. Hep aceleye getirildi. Hep ucuzcu bir yaklaşımla karşılandı. Aslında bu halk muhafaza değildir. Aslında bu halk devrimcidir ve kendisine yapılan her türlü hile ve desiseyi ustalıkla atlatan, yanlışı ve yanılgıyı tersine çıkaran, alt eden, entrikaları boşa çıkaran bir yapıyla tam bir devrimcidir.
Buna tam anlamıyla devrim denemez aslında. Bu bir diriliş hareketidir. Her defasında öldürücü darbeler alan bu halk, bu darbeleri ustalıkla savuşturmasını bildi. Bu öldürücü darbeler sonrası ölmesine kesin gözle bakılan, ölüme terk edilen bu inançlı halk tabakası, -aslında bu bir halk tabakası değil, millettir ve milletin en asil, hiç çürümemiş, hep sağlam ve temiz kalabilmesini bilmiş özüdür- her defasında küllerinden yeniden doğmasını bilmiştir. Bu yüzden bir bas’ ül- bad’el-mevt: yeniden diriliş, bir ihya hareketidir.
Bu millet hep dir ve uyanık kalmasını bilmiştir. Bu millet her türlü yıkım hareketini savuşturmuştur. Bu millet sağduyusuyla kendisine yapılanı sezmiş, doğruyu yanlıştan ayırmış, kendisine dost olanla, dost görünen düşmanları tanımış, ona hiçbir zaman inanmamış, hep inanır görünmüş ama bildiğini yapmaktan geri durmamıştır.
‘Hak bildiğin yolda yalnız gideceksin’ düsturuyla hareket etmiş, kimseye aldırmamış, dış ve iç düşmanların hile ve entrikasına derin sağduyusuyla karşı koymuştur. Bu entrika o denli güçlü olmuştur ki bazen ona yenilmiş, bu hileye aldanır olmuş, ama en ufak bir fırsatta yanılgısını telafi etmiş ve hile entrika sarmalından kurtulmasını bilmiştir.
Bu derin ve engin sağduyudur ki onun bu güne kadar sağlam kalmasını sağlamış, her ne kadar birçok yerinden yara almış, bazen koma derecesinde hastalanmışsa bile güçlü bünyesiyle her defasında ayağa kalkmasını bilmiştir.
Güçlü bünyesi kadar var olma azim ve iradesini de bu arada hesaba katmak lazım. Bu var olma azim ve iradesidir ki onun bunca saldırılardan sağ salim çıkmasını sağlamıştır.
Bu var olma, yeniden dirilme ve hayat bulma iradesi bu milletin engin tarihinden, bu toprakların şehadet kanıyla yoğrulmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Asırlar boyu ila’y-ı kelimetullah davasında bayrağı canı, kanı ve tüm varlığı pahasına her şeyini feda etmiş, toprağın her karışını kanı, gözyaşı ve canıyla yoğurmuştur.
İşte bu manevi varoluştur ki gelecek nesilleri, iman ve aşkla yoğurmuş, bu saf ve temiz yapı onun her zaman kendisini muhafaza etmesini sağlayan eşsiz koruma kalesi olmuştur.
Bu canlı ve diri ruh nesilden nesile aktarılmış, onu bütün çürümelere karşı korumuştur. Allah aşkıyla diri olan bu milleti bin bir ile ve aldatmacayla kandırmayı başarmışlarsa bile bu hile ve aldatmaca hep geçici olmuştur. Bu millet en ufak bir fırsatı yakalar yakalamaz onu aldatanların hilesini sezmiş, onların başına örmek istedikleri çorabı kendi başlarına geçirmiştir.
Tarihin her döneminde ona bin bir tuzakla savaş açan iç ve dış düşmanları tuzaklarını başlarına geçirmiştir. O bunları hep güçlü imanı, Allah’a olan aşk derecesindeki bağlılığı, kendine örnek aldığı peygamber ve evliyalara olan bağlılığıyla yapmıştır.
Bu aşk, iman ve bağlılık onda eşsiz bir sağduyu meydana getirmiştir. O bu sağduyuyla düşmanının oyunlarını sezmiş ve bunları tersine çevirerek oyunların düşmanın başına dolanmasını sağlamıştır.