İnsan ol ey iktidar..
Belgesel izlemeyeniniz var mı? Amerika kırsalında önce kurtlar çiftçiler tarafından katledildi, sürülerine, çiftlik hayvanlarına zarar veriyor diye. Bu gerçeği postları için katle uğradılar da diyebilirsiniz bir başka bakış açısıyla da.. Sonra ise kurt ulumalarına hasret kalmış bir doğa, bir yaban hayatı buldular gözlerinde, kulaklarında, bilinçlerinde. Sessizliğe bürünmüş bir tabiat. Dağ aslanları zaten kendini fazla göstermez ve sürü olarak yaşamaz. Yine de derinlerde bir yerlerde Güney Amerika kıtasındaki jaguarlar gibi bir yerlerden ansızın çıkabilir diye korku salar insana. Bizon sürülerini, kurt sürülerini avladılar uzun yıllar belki de 100-200 yıl sürdü bu çekişme. İnsan, doğa ve hayvan arasındaki bu üstünlük mücadelesi.
Sonra kurt seslerini özlediklerini anladılar. Çünkü “kurt” hem iyi hem de kötü olarak binlerce yıldır insanların dna larına gizlenmiş bir gizem, bir asalet, bir vahşilik, bir ekip çalışması çağrıştırıyordu bilinçaltında, dünyanın en az yüzde 80 ninde “kurt” iyi veya kötü bir şekilde olmalıydı. Onsuz doğa olabilir miydi? Kuzey yarım kürede onun olmadığı nadir bölgeler olmalıydı.
Asyada belki de Altaylarda “Bir kurt göründü, ışıkta soluyarak! Bir kurt ki gök yeleli! Bir kurt ki gömgök tüylü! Bakıyordu Oğuz’a, ışıkta uluyarak!” (Oğuz Destanı)
Sonra kıpçak bozkırlarını geçti belki de ve Roma şehrinin kurucuları kabul edilen Romulus ve Remus’u emzirdi dişi kurt…
Bulgar Türklerinin yiğitlerinin yanında kurt yok muydu?? Atın yanında, yiğidin yol arkadaşı biraz evcilleşmiş haliyle…
Efsanelerde belirdi epey müddet, masallarda yer buldu kendine kulaktan kulağa..Beş binyıldan eskiydi tabiattaki kurt.. Karadeniz kıyılarında yılın bazı günleri büyücülerin kurda dönüştüğü söylendi.
Demişler kurda boynun nite yoğun
Eyitmiş işlerimin az u çoğun
Dahi inandığım yok kimseye hiç
Kamu kendim tutarım er eğer geç
(Güvahi)
***
Mesel-i rastdır cihanda bu söz
Baş keser tilki, kurdun adı var
(Hamdi)
***
Şahin kocasa da vermez avını
Ta ezelden kurt eniği kurt olur
(Karacaoğlan)
***
Puslu havayı sever kurt
Kaplamakta gökyüzünü
Kurşundan ağır bir bulut
(A.M.Dranas)
Kurt özgürlüktü bir bakıma, gücün temsiliydi belki de. Belki de savaşmayı öğretti insana eski zamanlarda. Doğayla iç içe yaşayan insanın en çok mesaisi ya otoburlardan bizonlar, geyikler, ceylanlar ile ya da etoburlardan, aslan, kaplan ve kurt ileydi insanın ve dahi bir çok hayvanatın..Lakin en çok kurt ileydi..
Konumuzun bir bölümü yeni kıta Amerika olunca, Kızılderililerden bahsetmemek olmaz, belki kanıtlandı Asya üzerinden Berling boğazını 20-25 bin yıl önce geçerek Amerika kıtasına ayak bastıkları, binlerce yıldır tabiatla iç içe yaşadıkları. Ve Altayların Asya da bir kesişim yeri olduğu. Toprak bilimi denilen bir çok tefekkür ne çok şey anlatır aslında bize..
Elbette yaratılış veya evrim tarafını bir kenara bırakarak, ne çok şey öğrendik biz tabiattan ve hayvanattan değil mi? Bir arada yaşamayı, bir hiyerarşi kurmayı, hiyerarşi içinde kurallar, töreler uygulamayı kimden öğrendi insanlar? Her sürünün bir başı olur diyerek geçirmedik mi başımıza nice hakanlar, krallar, şahlar ve sultanlar.
Asırlar birbirini takip ederken, hayvanlar gibi insanlar da birbirini takip etti, güçsüzü ezdi, dışladı, elindekini aldı, kendine hizmet ettirdi veya onun üstünden yaşamını devam ettirdi. Büyük olan küçüğü, eril olan dişiye hükmetti.
Nice imparatorluklar ve devletlerin içinde toplandı insanlar ve korkularını ve bilinmezi bilinir kılmak için insandan öte cisimler ve yaratıklara hayran kaldı, onlardan korktu, onları anlamaya çalıştı. Her asırda güçlendikçe güçlendi insan yine de. Ve insan birbirine saldırdı belki kurt sürüleri gibi…
Yeni kıtanın Amerika olması süreci de böyleydi son asırlarda ve dahi nice kıtada bu düzen işledi. Doymuyordu insan.. İleri olan geriye daha doğrusu zalim olan mazluma hükmediyordu. Yok ederek veya kendine tabii kılarak bir devri daim içinde dönüyordu dünya.. Dönmek ne kelime belki kazık çakmıştı dağlar gibi, dibini bilmediği toprağa uzun uzun yıllar ve anlamakta hala zorlandığı gökyüzüne..
Sonra gemiler çıktı su üstüne ve şimdiki Amerika kıtasına Avrupa ayak bastı. Önce Afrikayı anlamaya çalıştı kuzey yarım küre ekseri, kuzeyliler güneye genelde hem galip geldi.. Afrika kıtasının insanı siyahiydi, başkaydı, iklimsel olarak da yarı çıplak yaşamaları zorunluluktu belki de ve beyaz insan önce onları köleleştirebildiğini, isterse de yok edebileceğini tecrübe etti. Sonra Amerika da Kızılderilileri gördü. Önce tartı belki, güçlerini, sayılarını, kültürlerini ve yaşam biçimleriyle birlikte kullandıkları eski teknolojiyi yenebileceğini köle yapabileceğini, ellerinde olanı alabileceğini zaten anlamıştı.
Önce ticaret ile başladı her zamanki gibi iletişimleri, sonra oklar, silahlar ile. Silah üstünlüktü yaya ve oka karşı. Yayın ve okun devri geçmişti, beyaz insan demire büyü yapmış gibi bir çok kalıba sokmuştu onu, oysa oku ve yayı demirleştiremedi Kızılderili. Demire büyü yapamamıştı ve belki de ihtiyaç duymamıştı. Doğal sınırlar ile de diğer kıtalardan kaç bin yıldır ayrıydı bilgiyi üretemedi öldürmek için belki de..
Kürk ticaretiyle başladı deniyor ilk merhabalaşmaları ve tanışmaları. Kürk bizonda vardı, kurtta vardı, su samurunda vardı ekseri. Doymuyordu beyaz insan, Kızılderililerden öğrendikçe kıtanın zenginliğini, daha çok geldi, ilk başlarda geri dönse de, geldikçe kök atmak için uğraşıyordu yeni kıtaya beyaz insan. Çünkü geldikleri yerlerde bir sömürü vardı kendi içlerinde, devamlı savaşlar, sınır mücadeleleri. Yeni kıta özgürlüktü gelenler için belki de kim bilir.Özgürlük için, huzur için kaçtıkları Avrupadan, geldiği yeni yerlerde yaşayanların huzurunu kaçırdı yıldan yıla, asırdan asıra..
Aynı zamanda anlamışlar mıdır bakir olan yaban hayatını kendileri için yaşam alanı oluşturmak için evcilleştirmeleri gerektiğini. Önce bizonlara, sonra kurtlara saldırdılar isteseler de istemeseler de, hayvan sevseler de sevmeseler de, insan sevseler de sevmeseler de Kızılderililerle savaşmaya mecburdular. Bizonlar ve kurtlar azaldıkça yerli halk da tükeniyor veya savaşı, mücadeleyi kaybediyordu. Yeni kıtaya gemilerle gelenlere karşı kültürleri ve teknolojileri dayanmıyordu, yetemiyordu Kızılderilerin de, bizonların da kurtların da.. Ve gittikçe Kurt sesleri azaldı ve kayboldu. O ses ormanın içinde, bozkırda, tepelerde ormanlarda kaybolmuştu. Elbet pişman oldu insanlar zamanla..
Farkettiklerinde durumu tersine çevirmek için uğraştı beyaz insan veya tarih içinde şeytan olmaya zorlanmış soluk benizli.. Takip edilen ve devamlı gözlenen bir kurt popülasyonu meydana getirmeyi başardılar sonradan. İzlediğim belgesellerin, yaptığımın okumaların ve araştırmaların yalancıyısım efendim!
Bir kıtadan diğerine göç edip orada tutunmak, öncelikle ticaretle sonra yağma ve ganimetle devam eder. Tüm güçlülerin dünyanın bir çok coğrafyasında uyguladıkları yöntem bu. Kimi efsaneler gerçekleştirilmek için, kimi de kutsaliyet atfedilen Tanrılar öyle emir buyurdukları için. Ortaasya coğrafyası ve kültüründeki savaşlara bakınız, arapların dinindeki ganimet düşüncesine bakınız, İsevilerden katoliklerin Bizans ve Kudüs’e kutsal savaş için çıktıklarındaki söylevlere ve insanları önce kutsiyet sonra dönemine göre cariye, köle, altın, zevk, kahramanlık, daha çok toprak, özerklik, mülkiyet ile yönlendirilmelerine bakınız. Belki de daha çok özgürlük içindi tarihin yolculuğu..Özgürlük zulüm müydü acaba??
Tüm kurallar doğa, hayvanlar ve bitkiler izlenilerek oluşturuldu desem yalan olmayacaktır. Ancak insan bilinçliydi, düşünebiliyordu. Hayvan olamazdı çünkü ekseri akıl ve vicdan içinde daha güzeli arıyordu içten içe. Hele bir de o yazıyı bulmamış mıydı??
Haydi ülkemizde dönelim ve düşünelim yakın tarihimizde bu yazı ne işe yaramıştı?? İnsanı, hayvandan ayıran en önemli şekiller harfler ve sayılar ne işe yaramıştı??
İnsan olmak için, insanca yaşamak için miydi yazının serüveni, yazılara yüklenen anlamlar hayvanlığımızı unutmak için değil miydi sizce? Taşa, deriye, kağıda ve bilgisayarda alt alta yazmanın bile kuralları vardı.
Oysa zulmün kuralı hayvanca hissederek, davranmaktı.. İşte o yüzden kaba insanlara, hayvanlığı bırak insan ol deriz ya..
Anlar mısın bilmem, yazı; bir bakıma anlam bilimi değil midir?
İnsan ol ey iktidar, diyerek bitirirken bu anlatıyı,
Selam ve saygılarımı gönderiyorum herkese..
Esenlikle..
YORUMLAR
Yalnız gezen kurtlara Sigma Kurt denir Nesildaşım. Bunlar o sürünün alfası kurtlarla teke tek karşı karşıya kalırlarsa, alfanın zerre şansı olmaz. Alfanın sürüsü vardır çünkü. Sigmanın bir Tanrısı, pençeleri ve dişleri. Hayatta kalmak için daha çok mücadele etmiştir. Bu sigma kurtların bir çoğu da sürünün alfası iken, bunu reddedip, ayrılır sürüden ve tek tabanca takılmaya başlar. Tek kovalar, tek kaçar, tek başına şaşırtır hedefleri, tek başına dövüşür.
İktidara gelince, insanın bir tık üstü onlar. İnsani refleksler beklemek hata olur. Üstelik sadece bizim iktidar değil, dünyanın tüm iktidarları neredeyse...
Saygı ve sevgi ile!
Yinsani
siyasette ise bir çağ gerisinde gibi hareket ve söylevler..imf küresel durgunluk öngörüyor, danimarka ab de 10 yıl sonra çıkabiliriz diyor, ingiltre zaten çıktı, abd ve rusya kördüğüme dönmek üzere kendi içinde...biz zaten kördüğüm her konuda.. araplar ne yapıyor sanırım sağdan soldan din ve petrol parasıyla bolca köle çalıştırıp keyiflerini sürüyordur..
bir çıkmaz sanki.. az önce santranç oynadım:) çıkmaza düştük, pat mı derlerdi 16 hamlede yenilmekten kurtuldum...
önümde iki kitap var dostum; nassim nicholas talep'den siyah kuğu; salim öğüt'ten modern düşüncenin islam anlayışı.. beni 1 ay idare eder sanırım bunlar..iki kitabı da çeyrek okumuştum sonra kalmışlardı bugün koydum tekrar sıraya..
diyeceğim o ki; elektrik enerjisine duacıyım:)) bir kaybedersek bu enerjiyi duman oluruz sanırım..delirmemek elde değil.
daim huzur ve güç yanında olsun..
saygılarımla..
Çokça güzel ,çokça anlamlı bir yazıydı yine kaleminizden dökülenler.
Insanlara hakaret için hayvan demenin ne denli yanlış olduğunu düşünmemek yine elde değil.
Bunca senelerin birikimi, döngüsü insanın gözünün önündeyken halen ders almama cahilliğine şaşmayıp ne yapmak gerekir.
Ihtiyacindan daha fazlasını derin dondurucuya saklayan bir kurt görmemişken hele ki..
Tebrikler ederim.
Saygılar ve selamlar olsun
Esen kalın
Yinsani
ya bu cennet cennet deiklerini yaşayabiliriz bu devir de aslında..
kimi yine yadırgar amma,ah büyükler ah büyük ler ah büyükler diyeceğim, üzerine alınacak değerli üstadlar..
saygılarımla
eksik olmayın penceremizden..
Yinsani
bilirsin sanırım..
teneke kutuya fareleri koyarlar sonra mazlumun bedenine kaparlar ya..
sonra da ısıtırlar tenekeyi.. ve fare mecburen çıkmak, kaçmak ister ve o insanı canlı canlı deler, yer, parçalar...
işte aynı böyle.. parçalanmayı bekliyor sırayla insanımız.. parçalananları da gördükçe ve kurtuluşun olmadığını da farkettikçe sadece dişlerini sıkıyor...
yine de eski topraklar der ya hani;kararan gün kararıp gitmez diye..
vardır bir çıkış veya boşluğu dolduracak bir meşgale bulunur..
sevgilerimle..
esen kalınız..
Kardeşim nereden başlayayım bilemedim.
Öncelikle çok zekice bir kurguyla ve mantık örüntüsü yerli yerinde tespitlerle dolu, farkındalık yaratan yazını gıpta ile okudum diye yazayım istedim.
İnsanın doğa ile savaşı bitmeyecek gibi geliyor bana...
Ki insanlığı dünyanın kanser mikrobu olarak görüyorum. Tıpkı kanser mikrobu gibi yaşadığı yeri ele geçiren ve sonra yaşadığı yeri yok ederken kendisini de yok eden mikrop...
Senin yazın da bu düşünceme kanıt niteliğinde...
Aslına bakarsan doğa kaybetmiş gibi görünse de önünde sonunda verdiğini çok yıkıcı bir şekilde geri alıyor...
İnsanlık, kendi yarattığı liderler eliyle yok olmaya mahkum değil aslında. Ancak böyle gelmiş böyle de devam edecek gibi görünüyor. Ya da toplumu düşünen ve seyrek olarak ortaya çıkan gerçek liderler gelene kadar. Ki o gidince sistem bir şekilde yine vandalaların eline geçiyor...
Çünkü, yönetenler; özellikle bizim topraklarımızda ve bizden doğuya doğru uzanan topraklarda hep ezmeyi teşvik etmiş, aydınlanmayı az seviyede tutacak yöntemleri kullanmıştır. Bizden batıdaki topraklardakiler ise maddi emellerini uygulamak için böyle liderlere çanak tutmuştur.
Ne yazık ki günümüzde ve özellikle memleketimizde insanlar; taraf veya bertaraf olma arasındaki ince çizgiye hapsolmuş durumdadır.
Ve işin en acı tarafı ise; bunların farkına varan ve toplumun küçümsenmeyecek derecede büyük bir kesmini oluşturan kitle tarafından biliniyorken kurulmuş düzenin devam ediyor olmasıdır.
Yazının benim açımdan Defterde yayınlamış yazılar içinde tüm zamanların yazısı olduğunu belirterek bitirmek istiyorum.
Sevgi ve saygılarımla.
Sağlıcakla kal.
Yinsani
değerli yorumun , kalbe ve akla yatkın anlatın için hürmetlerimi sunuyorum..
eksik olmayınız penceremden..