- 679 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Anlamak Gerek 71
İşte tarihsel gerçekliğin seyredişi olan gerçek hikayesi olan filim burada kopuyordu. Burada El aksiyonu devreye giriyordu. Kolektif birim zamanlı kolektif bir artık güç donanımı olmadan, nimetlerden yararlanmak ta (!) ne rızk vardı. Ne rızk veren vardı. Bunlar ancak kolektif bir güçle olasıydı. Kolektif hareketin iş bölüşümü içindeki kolektif birim zamanı size ilk depo enerjiyi vermişti.
El kolektif gücü, kolektif birim zamanı ve kolektif artık zaman süreci kolektif oluşu anmadan, hatta kolektif oluşa lanetler okuyarak; kolektif gücü, kolektif aklı kendi gücüm kendi aklım diye ilk başa koyuyordu. Kolektiflik dendi mi (ortaklık, paydaşlı dendi mi) nevri dönüyordu. Kendi deyimiyle yer, gök sarsılıyordu.
Doğa tümel bir güç ya da enerjiydi. Tümel güç, tümel enerji kendi üzerine kendi nicelikle iç etkilerle bir akıl ve akımlıktı. Akımlık bin bir tür bir belirim ile bin bir tür açı yön ve bin bir tür bir yol tutmanın iç hacim seli, patlayıp çatlamasını dışa vurdu.
Yol, yön, yer tutuş olan akıl; patlayıp çatlamayla dışa vurulan belirmenin dağılan saçılan olgu ve olayalar süreci içindeydi. Parçalanan olgu olay ve güç akışı içinde olanı parça olayların sürtünme, firen etkisiyle dışa serdi. Böylece parça olay ve akıl da dıştan kendi üzerine kendi etkimeyi oluştu. Kolektif etki bu parça zamanlı olgu olaylar akışlı akıl sentezi ile kolektif birim zaman üzerinde kolektif aklı, oluşacaktı.
İlah somut ve üreten kolektif gücün ürünüydü. İlahın bizzat kendisi iş ve çalışma ile bir şeyler üretiyordu. El ise ortaya konmuş ilahi kolektif gücü kafasına göre korkutarak, vaat ederek, tuzağa düşürerek, üretmeden, üreten iradeye sahip bir gücü olmadan, kişisi sahiplikle paylaştırmanın mana gücüydü. El kendi için; El tuzak kuranların en hayırlısıdır, diyordu.
Eğer El kolektif gücü anarak, kolektif gücü kutsamakla ve kolektif gücü yüceltip ilk başa korsa; El kendisinin fosa çıkacağını iyi biliyordu. Ama insanları kontrol edecek bir iman ve inanç cazibesi ortaya koymak için kolektif gücün bir ürünü olan nimetleri vermeyi en başa koyuyordu. Fakat ne yerdeki nimetler ne gökteki nimetlerin hiçbiri kolektif (ortak paylaşılın) güç olmadan, kendi kendisine yararlanılacak bir nimet olamıyordu.
Yer kavramı aşağı toprak olması kadar bir ittifakın merkezden çevreye doğru açılan ufku ile ganimeti emperyalist ülkü üzerinde giderek tüm yeryüzüydü. Diğer üretim yapan ve sömürülecek olan diğer grup ve ittifaklarla alemdi, alemlerdi. Şimdiki söylemle, dünyanı tümü bile değildi.
İttifak içindeki Enuma Eliş anlatımlarındaki göğün yukarı yer toprakları üreten meslek grubu kişiler ve onların geçimlik ürünü olan nimetler olmak dışında başkaca hiçbir Güneş, yıldız gibi uzay zaman sal anlamı yoktu. Gök; Dumuzi, İnanna, Enkidum tanımlı çobanlardan oluşan ilahi gruptu. Yer de Ur, Eridu, Lagaş gibi Gılgamış tanımlı ittifak olan çiftçi ilah gruptu.
Bu nedenle İnanna veya Dumuzi gökten (yukarı yer topraklarında) yere doğru Ur’a, Eridu’ya, Nippur’a iniyordu (aşağı yer toprağı olan tapınağa ittifak buluşmasına doğru geliyordu).
İştar ittifak buluşması için göğe (yukarı yer topraklarına) çıkıyordu. Gök denen yerlerde olanların her biri bir gruptu, her biri bir alemdi köleci yapı ile her biri bir monarşin yapılardı.
Ön ittifaklı ilk inşa anlatımlı lafzın içindeki yaratılış destanı, Enuma Eliş; İttifakı ilişkilerin sonucunu veren anlatımlarla ortaya konmuştu. Somut gerçek yaşanmış ve yaşanmakta olan bir anlatımdı. El in söylemi olan yaratılış destanı ise, ittifakı yaratılış destanında yapılan dejenerasyonlar yerine konan kişi sahipli bir iradenin kolektif irade yerine konmasıydı. El ’in söylemi kolektif inşa üzerine olan bir iştah ve söylemdi.
El kolektif inşanın malını mülkünü özelleştiren bir sömürünün mantığıydı. Sömürü mantığını sürdürebilmek için kafa putları ortaya koydu. Yoktan yaratma gücünün büyüsünü ortaya koydu. Kişiler büyüleyici söylemleri, kendi yoksulluğuyla birleştirmesini yaptığı kafa putu simülasyonları içinde kişiler daha da büyüleniyordu. Bu nedenle bize yaptırılan simülasyonlar kaderlere boyun eğmeyi anlatan bir yaratılışın simülasyon söylemleriydi. Buradaki yer gök enuma Eliş söyleminden gelen yer gök anlatısı olmakla anlaşılması yorumlanması El’ söylemine göre olan simülasyonlardı.
Nimet olarak verilme söylemini gerçeği gözetmekle biraz daha egzajere edelim. Geçmişin insanı kendisine nimet olukla verilen akıllı telefonu, uçmayı bilgisayarı, araba kullanmayı, kalp nakli olunması gibi her tür nimetlerden yararlanmayı bilmeden yararlanamadan gelip, gittiler.
Bunları düşünemeden bilmeden yaşayıp gittiler. El ’in nimetimi anın, size verdiğim nimeti güzel güzel kullanın sözü nerede kalmıştı. Demek ki her şey ne onlar içinde ne de gelecekte olası olacak nimetlerle bizler için değildi. Bırakın uzak ve yakın geçmişi bundan 50, 100, 200 sene sonraki ve bundan 50, 100, 200 sene öncesinde yaşayanlar için de nimet değildi.
Kütükler üzerinde kütüğü kaydıran taşıma anlayışı, bu kaydırma işini derli toplu söyleyişle nimet olukla bilmese de bu eylem hem sürtünme yüzeyini azaltan eylemdi. Hem de dairesel veya döngüsel hareketi düz çizgi hareketine çeviren eylemdi. Başka başka bağıntılarla var olan be eylemseli durumlar içindeki bu kolektif akıl, kolektif olgu ve olayların entegre bağıntıları, güya birdenbire ilham ve birdenbire bilme içinde bir araya getirilmişti. İşte tekerlek bu tür kolektif depo enerjili icbarlarıyla vardı.
Değilse haydin bir tekerlek icat edelim, sonra da açıklamasını yaparız dememişlerdi. Sürtünme yüzeyi neden, tekerlek sonuçtu. Günümüz dini inancın içindeki nimet anlayışı milyarlarca yıl hiç ortamda olmamakla birlikte, gelişen kolektif aklın deneysel sonucu olan tekerlek, nimet türü söylem içinde sistemin en başına alınmıştı.
Bize en başta nimet olarak verilmiştiler! Ama bu nimet, otomobil nimetiyle birlikte şunun şurasında 127 yıl önceden beri nimet bir yararlanmaydı! Hani ilk kes de bir seferde tüm her şey gibi nimetlerde birden verilen bir yaratılmaydı? Ne yazık ki otomobil gibi biçer döğer gibi kullanım mağara çağı kişilerine de nimet olması gerekirken bu olanaklar o hemcinslerin hayalinde bile olamamıştı