- 287 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Herşey Dahil
Herşey Dahil
“Her şey dahil” tatil konseptinde israfın üst noktalarda olması herkesçe malum. Otelin içinde yeme içme ve eğlenme faaliyetleri daha çok ön planda. Arka arkaya gelen ve üç öğün sunulan çok seçenekli menüler gözleri doyurduğu kadar, göbekleri de kalınan süre nispetinde büyütmeye başlıyor. Kısa periyotlarda da olsa düşük gelirli insanların da bu tarz ortamlarda bulunmasını olumlu karşılarım. Bu insanlar için farklı bir ortam ve farklı bakış açıları sunabileceğini de düşünüyorum. Kimi insanlar için kendini değerli hissetmelerine, iyi hissetmelerine vesile olabilir. Bu gibi ortamlar geçici de olsa insanın özgüvenini yükseltebiliyor ne yazık ki.
Daha çok eleştirim hayatı “Herşey dahil” formatında yaşayan insan profili üzerinedir. Düşünsenize maddi durumu iyi olan bir insan ömrünü bu şekilde geçiriyor. Yeme, içme, eğlenme üzerine kurgulanmış bir hayat. Böyle bir insan fakir insanların, zor durumda olan insanların halini ne kadar anlayabilir ki. Dünyayı güllük gülistanlık görmesi çok normal. Oruçta tutmuyor ise açın halini nasıl anlayacak. Böyle bir ortamda yanındaki bir insanla ekmeğini paylaşmak gibi bir güzelliği hiç yaşayamayacak belki de. Paranın aracılığında hizmet edenleri ve hizmet edilenleri görecek sadece. Ne ekmeğin fiyatını bilebilecek ne de suyun ara sıra da olsa kesik halini görebilecek. Kısacası hep varlığı görmekten yokluğa hiç şahit olamayan bir insan profilini düşünün.
Kültür emperyalizmini bu alanda daha çok gözlemleyebiliyoruz. Lobide Türk müziği çalmasını isteyen bir dostumuz ilgililer tarafından nazikçe geri çevrildi. Malum ya otelin bir konsepti var. Kendilerine göre uygulamaları var. Odalardaki buzdolapları ağzına kadar alkollü içeceklerle dolu. Denebilir ki, alkol alanlara sunulmuş bir imkan. Dar çevrelerde hoş karşılanmayan birçok davranışların, alışkanlıkların bu tarz yerlerde hizmet adı altında sunulmasının doğruluğu ise tartışılır. Devede kulak gibi de olsa mütedeyyin insanlara sunulmuş imkanlar da var denebilir. Dindar insanlar düşünülerek hazırlanmış tatil ortamları da var ama çok az. Nedense yüzde doksandan fazla Müslüman olduğunu söylediğimiz vatanımızda kültür değerlerimizi dejenere etmelerine ve dinini yaşamaya çalışan insanların zarar görmesine bir şekilde de olsa göz yumuyoruz. Nasıl ki, sigara bir zamanlar toplumumuzda daha çok rağbet görürken şimdilerde sigara içilen alanların daralmasıyla popülaritesinin azalması gibi. Alkol alımında ve kültür erozyonuna sebebiyet veren kültür emperyalizmine de dur dememiz gerekmiyor mu? Adıyla sanıyla Müslüman ve Türk olan bir otelde ilk planda Türk müziği çalmalıyken ille de yabancı müzik denmesi ne kadar doğru sizce. Bu müzikler olacaksa da öz müziğimizin yanında ikinci sırada yer almalılar.
Aşırı tüketim lüksü, bir hastalık bence. Maddi durumu iyi olup, dindar geçinen çok insan bu virüse kapılmış durumda. Bu virüse karşı savaşmak istediklerini ya da savaşıp başarılı olduklarını sanmıyorum. Çok lüks bir evde oturan, lüks bir arabaya binen, paraya para demeyen dindar insanlarda olsalar bahsettiğim yönlerini çok eksik görürüm. Rahatlık rehaveti de beraberinde getiriyor maalesef. Hepsini de anlamaya çalışırım ama özellikle her şey dahil otellerde helal ile haram yaşantıların bu kadar yan yana hatta iç içe olmasını hiç anlayamıyorum.
İlkay Coşkun
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.