2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
800
Okunma

Bilir misin?
Biz her gün böyle gelip dünyadaki yerimizi alıyoruz. Sanki bir karışanı edeni yok gibi. En kolayı "seviyorum" demektir. Fakat zor olanı da seviyorum derken o sevinin içinde hayatlaşmak. Öyle değil mi ama Suzan?
Yani yaşamak bir bardak su içerken bile var. Veyahut bir kediyi okşamak kadar. Konuşmak hayattan sonradır fıstığım. İşte insanlar bunun farkındalar. Çünkü onlarla bir olan bağımız, aynı hayatı paylaşmamızdan kaynaklanıyor. Şimdi bizim burada neler konuşup neleri hayata hazırladığımızı kim nereden bilsin?
- Doğru!..
İnsan denen en çok kendisiyle içli olmalı. Meselâ: akşam eve gidince, her zamanki gibi eski koltuğuma oturup göz göze geldiğimiz anların bir daha olmayacağını düşünüyorum. Çünkü zaman her gün farklı bir kişi gibi kapımı çalıyor. İşte o ân o’na ne diyeceğimi yaşamak istediklerimle cevaplıyorum. Ne hoş ama değil mi? Şurada insan olmayan ağaçlarla denizle gökle buluşmak. Sanki bunları daha önce evimize buyur etmişiz gibi...
Hissediyorum Suzan. Hem de aşkla.
Göklerde gezdiriyorsun ellerini. Arada yüzüne dokunuyorsun ve saçlarına.
Sonra seslerini dinliyorsun denizin. Sanki birazdan bana iyi akşamlar diyecek sesini duyuyorum. Sonra mahâllene kadar seninle giden heyecânı, o huzuru... Aslında bu hiç bitmeyecek bir günün geceden gürültülerle inen sabahlarına benziyor. Sokağa çalan ilk ışığı, sessiz sessiz büyüyen çocukları. Sevinçleri... Seninle olan her şeyi seviyorum Suzan. İşte böylece bütün günler, kendi seslerini dinleyip çekiliyorlar akşamlara. Sonra, dünyadaki yerine.
Sonra kalplerimize.
🍎