- 362 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
FATMANIN İS KOKAN ÇAMAŞIRLARI
FATMA’NIN İS KOKAN ÇAMAŞIRLARI
Fatma on bir yaşındaydı. Henüz dört yaşındayken babası öldürüldüğünden beri babaannesiyle dört katlı bir binanın üçüncü katında yaşıyordu. Bir de büyük babası onlarla beraberdi.
Annesi, onu bırakıp, minibüs şoförlüğü yapan bir sarhoşla evlenmişti. Tek katlı, eski bir gecekonduda yaşıyordu. Babaannesi onu annesiyle asla görüştürmüyordu. ’Senin annen bir o...... , Benim oğlumu yani babanı öldürttü o şarhoşa. Şimdi de onunla evlendi. Kesinlikle görüşemezsin,’ diyordu. Fatma’nın anne özlemi gittikçe büyüyordu. Gözlerinde bozukluk başlamıştı. Okulda hırçın davranışlar sergiliyor, herkesle kavga ediyordu. Öğretmenlerinden, öğrencilerden ve velilerden sürekli şikayet geliyordu. Rehber öğretmen Başak Hanım kaç kere Fatma’nın annesiyle görüşmesi gerektiğini söylese de babaannesi bir türlü laf anlamıyordu. Onu görüştürmemekte kararlıydı. Fatma’nın üzüntüden böbrekleri bile çalışmaz olmuştu. Bir tanesi hiç çalışmıyor biri de yüzde yetmiş beş çalışıyordu.
Büyük babası, babaannesinden daha merhametli olsa gerek, o memleketteyken Fatma’yı annesinin yanına götürmüştü. Annesi onu bağrına basmıştı ve dizlerinin bağı çözülmüş evin önüne yığılmıştı. Fatma, annesinin üstüne kapanmış ve çırpınmaya başlamıştı. ’Annem! Ölme annem! Lütfen ölme annem!’ diye bağırmaya başlamıştı. büyük babası hemen içeriden su ve kolonya getirip eski gelinini ayılmasını, kendisine gelmesini sağlamıştı. Evlat özlemi kadını adeta çökertmişti. Bir süre sonra kadın kendisine geldi ağlayarak ve yalvararak ’Baba bu gece benimle kalabilir mi Fatma? Yalvarırım onu götürme. Yarın ben Fatma’yı istediğin yere getireyim. Onu görmeden öleceğimden çok korkuyordum. Lütfen götürme yavrumu! Doyayım ona. Bir gece olsun basayım bağrıma.’ dedi. ’Tamam, kızım. Sende iki gün kalsın. Babaannesinin ruhu bile duymaz. Fatma da çok mutlu oldu bak. Gözlerinin ışığı sönmüştü. Şimdi ışıl ışıl yanıyor. Haydi hoşça kalın,’ dedi ve Fatma’nın yanaklarından öptü oradan ayrıldı. Fatma apartman dairesinden Tek katlı sobası tüten bir gecekonduya girmişti. Her taraf is kokuyordu. Akşam olduğunda gecekondunun önüne minibüs park etti. Adam içeri girdi. Fatma, babasının katilini görünce kinlenmişti. Altı ay önce öğrenmişti babasını öldüren adamın, annesiyle şu an evli olan psikopat tarafından öldürüldüğünü. Suçu da küçük kardeşinin üstlendiğini ve hapishanede halen yattığını. Adam minik kıza ters ters baktı, kadını mutfağa çağırdı ’Ne işi var p...in benim evimde?’ diye kızdı. Kadın çaresiz ’İki gün kalıp gidecek, kız duyar, sus, kurban olayım sus!’ dedi. Adam ’Ben o zaman iki gün bu eve gelmeyeceğim. Annemin evinde kalacağım. İki gün sonra gelirim, bu kız gitmemiş olursa, seni de kızla beraber kapının önüne koyarım!’ dedi ve kapıyı çarpıp çıktı. Minibüsü çalıştırdı ve evin önünden hızla ayrıldı. Kadın yavrusuna yumurta kaynattı. Biraz da reçe vardı, ekmeğine sürdü, sobanın üstünde demlediği çaydan doldurdu verdi. Bir yandan da saçlarını okşadı, kokladı kokladı. Fatma içinden dualar ediyordu. Annesi fark edince sordu ’Yavrum dua mı ediyorsun?’ ’Evet annem,’ dedi Fatma sarıldı annesine. ’Ne diyorsun duanda peki?’ ’Bu iki gün hiç bitmesin Allah’ım, diyorum, diyorum,’ dedi. Annesinin gözlerindeki yaşlar solmuş yanaklarının üstünden süzülerek göğsüne doğru indi. Fatma ve annesi o geceyi birbirlerine sarılmış olarak geçirdiler. Uyudukları en güzel uyku bu uykuydu, en huzurlu gece bu geceydi.
İki gün sonra büyük babası gelip Fatma’yı aldı götürdü. ’Kızım sakın babaannene söyleme, bir daha gelemezsin. Ayrıca sana da, bana da etmediğini bırakmaz,’ dedi. ’Söz,’ dedi Fatma ağlamaya başladı. Ayakları giderken yüreği o is kokan gecekonduda kalmıştı. Nihayet evlerine gittiler.
Büyük babası ’Çamaşırların is kokuyor kızım, ben onları çamaşır makinesine atayım da yıkayayım,’ dedi. ’Olmaz!’ diye itiraz etti Fatma çamaşırları büyük babasının elinden aldı odasına gitti. Kapısını arkadan kilitledi. Büyük babası ısrar etti ama açmadı. Bir saat sonra ağlamaktan gözleri şişmiş halde dışarı çıktı. ’Neden öyle yaptın yavrum?’ ’Elindeki çamaşırları koklayarak ’Bunları hiç yıkatmayacağım,’ dedi. ’Neden kızım? Nasıl is kokuyor,’ ’İs değil, annem kokuyor. Bunlar ömrümün sonuna kadar yıkatmam!’ dedi ve ağlamaları daha da arttı. ’Tama kızım, onları asla yıkamayacağı ve babaannene de yıkatmayacağım. Saklayacağım onları yerini bir sen bir ben bileceğim,’ dedi Fatma’ya sarıldı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. Dede torun dakikalarca ağladılar. Ve O is kokan _anne kokan_ çamaşırlar hiç yıkanmadı. Fatma her gece onlara sarılarak ve onları sabaha kadar koklayarak uyudu.
İSMAİL MALATYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.