- 780 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SÜMERLER, GİZEMLERİ VE EFSANELER
Beni yazmaya iten en büyük unsurlardan biri şüphesiz insanların tarih sevgisi ve hiç duymadıkları gizemli şeylerin meraklısı olmaları idi. Özellikle tarihle ilgili araştırma yazıları ve bununla ilgili tv programları insanların her zaman ilgisini çekmiştir. Aslında araştırmak ve araştırılan konuyu yazıya dökmek oldukça zahmetli bir iştir. Çünkü konuya yabancı olmamak ilk şarttır ve tabi ki konuya yabancı olmamak için de çeşitli kaynakları okuyup analiz etmekte ikinci şart olsa yeridir. Yani yazı yazmak, özellikle uzun soluklu yazı yazmak yoğurmak ve kafa yormak işidir. Çünkü yüzlerce sayfa bilgi yüklü kitabı okuyup beyinde yorumlamak bu yorumlamayı yazıya dökmek gerekir. Bazen kütüphaneye gidip yazacağım konuyla ilgili kitaplar araştırdığım olmuştur ve kitapçıların standındaki arkeoloji bölümünde dakikalarca dikilip kitapları gözlemlemişimdir. Bunu neden yapıyorum derseniz, sevdiğim için demek çok doğru bir cümledir. Bir şablona oturtmaya çalıştığınız araştırma yazısı ilk başlarda emekleyen bir bebek gibidir ve onun gittikçe büyümesi de dağarcığı zorlamaya bağlıdır, çünkü büyüyüp sağlıklı olması için beynin haznesindeki bilgilerle beslemek gerekir. Sonunda, yazının içine diğer bilgiler ve yazının omurgasını teşkil eden ana fikri de girdikten sonra geriye yayınlamak kalır. Sosyal medya araçları bu konuda, yani paylaşım konusunda işimizi daha da kolaylaştırıyor diyebilirim. Şimdi ben, yazımıza geçip şöyle keyifli bir okuma için kahvemizi de yanımıza alalım derim. İyi okumalar.
Mö 4000-2350 yıllarında Mezopotamya topraklarında dünyada ilk kurulmuş uygarlık olan, soyu Orta Asya Türkleri’ ne kadar dayanan Sümerler, birbirinden bağımsız gibi gözükse de Akkad, Babil, Asurlular, Elamlar ve Mısır uygarlığı’ nın kökünü teşkil etmiş ve bu uygarlıkları etkilemiştir. Sümer dilinin, Türk diline yakınlığının yanı sıra, kendi dil özelliklerine göre Mö 3000 yıllarında yazıyı icat etmeleri; gök bilimlerinden, arsa ev alım satımına, evlenme işlemlerinden mahkeme tutanaklarına, hesap işlerinde kullandıkları kilden yapılmış sayı taşlarına kadar bulgular ve daha bir çok kamu bilgilerini kil tabletlere yazmaları, kazılar sonucunda bu uygarlık hakkında bilgi sahibi olmamızı sağladı.Sümerler Eridu, Ur, Nippur, Kiş ve Lagaş gibi büyük şehirleriyle kültürel yönden dolu doluydu. Yazıdan önce halk ozanları ve yazıdan sonra şairleri, yazarları ve eğitim öğretimin sağlandığı okullar da bunu destekler. Sümerlerin yazıyı ilk bulan uygarlık olması, onların kil tabletlerindeki yazı çokluğunun yanı sıra, aynı zamanda bu buluş, onların yazdıkları edebi eser ve destanlarda çok Tanrılı inanç kültünü olağan dışılaştırdı. Şüphesiz Mö.625 yılında Asur İmparatorluğu’ nun başkenti Ninova’ da (bugün Irak, Musul yakınlarında antik bir şehirdir) bulunan Asur imparatoru Asurbanipal tarafından kurulan dünyanın en eski kütüphanesi Asurbanipal’ deki eserler, insanlığın 1855’ de Sümer dilini çözmesinde etkili olmuştur. Çünkü buradaki kil tabletlerde bir çok dil sözlüğü bulunmuştur. İstanbul Arkeoloji Müzesi’ nde dahi 30 bin tabletin mevcut olması, bizler için Sümerler konusunda bilgi kaynağının bir kısmını teşkil eder, dahası, bir çok eser de, Avrupa ve ABD’ ne götürülmüştür.
Asıl yerleşim yeri Mezopotamya olan Sümerlerin, Güney Asya’ daki İndus Vadisi ve Mısır’ ın kuzeyindeki Nil Deltası’ na kadar izleri görülür. Buna inanç sistemleri de dahildir. Sümerlerin Gılgamış ve Yaradılış Destanları tarihte ilk yazılı destanlar olmasının yanı sıra yukarıda da belirttiğim gibi, yazıyı ilk bulan uygarlık kimliğiyle Sümerler esrarengiz inanç sistemine de sahiptir. İlk okulların kurulmaya başladığı ve bu okulların ismini Tablet Evi koydukları, ağızdan ağıza dolaşan ve sonunda okullarda yazıya geçirilen efsane ve destanları, Sümerler edebiyatlaştırmışlardır. Bazılarının bilim kurgu niteliğindeki bu bilgiler ve iddia, ismini Babilli’ lerin Tanrısı Marduk’ tan alan esrarengiz Marduk Gezegeni ya da Nibiru Gezegen’ nin 3661 yılda bir dünyamızın yakınından, geçtiği ve buradaki Anunnaki’ lerin (göklerden gelen) dünyaya inerek insanlık tarihini (bilim, astroloji, sanat) etklilediği yönündedir. Marduk Gezegeni ya da Nibiru Gezegeni’ nin yörüngesi üzerinde dönüşü, Dünya’ nın ve diğer gezegenlerin Güneş etrafındaki dönüş yönünün aksine, yani saat yönünde olduğu söyleniyor. (İlgisi olanlar arama motorlarından Nibiru Gezegeni veya Anunnaki yazıp konuyu daha da detaylandırabilirler.) Hatta hatta Sümerlerin bundan 6000 yıl önce kilden tabletlere astronot ve roket resimleri işlemeleri hayli ilginçtir. Ayrıca eklemek gerekirse, 1500 yıldır kayıp olan 1771 yılında Habeşistan’ ın bir manastırında bulunan Peygamber Enok’ un (Hz.İdris) Allah tarafından gönderilen vahiy kitabında (Enokun Kitabı olarak geçer.) düşmüş Melekler’ den bahseder (muhtemelen bunlar, Allah’ ın huzurundan kovulmuş Şeytanlardı) ve Hz. İdris (Enok) büyük bir astroloji bilgisine sahipti. O’ nun, Enok Kitabı’ nda Güneş’ ten bahsetmesi, Ay’ ın evrelerini bildirmesi, Dünya’ nın Güneş etrafında dönüşünün kaç günde olduğunun bilgisinin yanı sıra yıldızlardan, evrenden bahsetmesi oldukça etkileyicidir... Hz.İdris’ in (Enok) Hz. Nuh’ un dedesi olması ve Sümerler’ in aynı zamanda tufan öncesinde ve sonrasında da yaşaması hayli ilginçtir. Sümerler daha da ileriye giderek bu varlıkları yani Anunnaki’ leri Tanrılaştırmıştır. Bazı bilim insanları da İlk Çağ insanlarını Homo Erectus, Neandertaller ve Homo Sapiens vs.diye adlandırmış ve ortaya atmıştır, fakat bazıları da bu ilk çağ insanlarından daha üstün insanları, Anunnaki’ lerin yarattıklarını, Sümerler zamanına atıfta bulunarak ortaya atmışlardır. Yine Asurbanipal tarafından kurulan dünyanın en eski kütüphanesi Asurbanipal’ de Sümerlerin yazdığı 2 tablet bulundu ve Gılgamış Destanı’ ndan olduğu tespit edilen bu tablette şöyle yazıyordu; " Tufan öncesinde taş üzerinde demir çubukla kazılmış esrarengiz kelimeleri anlıyorum, O (Hz.Adem) çok esrarengiz bir şey gördü. İnsanoğlunun bilmediği çok şeyi o öğrendi ve insanlara o öğretti, hatta insanlar için haber getirdi-kitap (sahife) getirdi. Tufan öncesi zamanlardan O (Hz.Adem) çok uzaklara seyahat etti. Zahmet ve zorluklar çekti. Geri dönünce taş sütunlara yazılar yazdı." Bazı sözüm ona kişilerin, ilk çağ insanlarından sonra üstün insanı Sümerler zamanında Anunnaki’ lerin yarattığı fikrini, Sümerlerin yazdığı yukarıdaki 2 tablet yazısı çürütmektedir. Çünkü Sümerler de, geçmiş çağlarda yaşamış insanlardan bu bilgileri aldılar... Düşünen akıl sahibi insanlar ve bu insanlara dair bulgular milyonlarca yıl öncesine aittir. Mesela kazılar sonucunda insanların alet araç gereç üretiminin 2,5 milyon yıllık olduğu tespit edildi.Bu, insanların 2,5 milyon yıl önce de, hala üstün olduğu, sadece imkan yönünde kısıtlı olduklarını belirler. Almanya’ nın güneyinde Svabya Alpleri’ ndeki Stadel Mağarası’ nda bulunan ve şu anda dünyanın en eski heykeli kabul edilen Stadel Aslanı’ nın 40 bin yıllık olduğu tespit edildi ve bu heykel Mamut fildişinden yapılmıştı.Bugün bile normal fildişinin ne kadar değerli olduğunu düşünün. O zaman ki insanların böyle bir heykel yapması ve aynı zamanda değerli olduğunu bildiği Mamut fildişinden yapması bir zekanın ürünüdür. Daha sonrasında insanlar 30 bin yıl önce de, su kanoları, yağla yanan lambalar ve elbise dikmek için iğneler icat etti. Bir de Sümerler’ den 8000 yıl öncesine ait Göbekli Tepe’ deki bulgular, insanların Mö12000 yıllarında da mabetler yaptığını, tarım ve Astroloji ile ilgilendiğini ortaya çıkardı. Hem de su kaynaklarından 4 km uzak, 12 futbol sahası büyüklüğündeki bir tepede kayaların taşınması zor olan 200 - 300 kişinin yapabileceği iş değildi Göbekli Tepe, yani binlerce insan gücü gerekliydi. Bütün bunlar, o dönem Taş Devri insanlarının bile hala üstün bir düşünme, üretim ve inanç sistemine sahip olduklarını küçük gruplardan ziyade bir uygarlığın varlığını ortaya çıkardı.
Ayrıca bir not düşmek gerekirse; bilim dünyası Marduk ya da Nibiru Gezegeni’ ni kayıp gezegen veya X Gezegeni olarak adlandırmaktadır bu bilgi de hayli ilginçtir. Oradaki varlıkların olup olmadığı belli değilken, olsa bile onlara Sümerlerin yüce sıfatlar yüklemesi ve bazı sözüm ona kişilerin de Hz.Adem’ i diğer insanlardan sonra üstün insan olarak Anunakilerin yarattığı fikrini ortaya atması da yanlıştır. Yazının bulunması ve tekerleğin icadını, yani Marduk (Nibiru) Gezegeni’ nden gelen Anunnakiler’ e bağlayanlar da vardır. Bir de, inanç sisteminde Sümerlerin tapınağı olan Ziggurat’ ların Mısır Piramitlerine de örnek teşkil ettiği ortaya atılır. Sümerlerin Anunnakileri Tanrılaştırması akabinde bunlara An (Anu), Enlil (Nuamnir), Enki (Ea), Ninhursag (Nintu), Nanna-Sin (Sin), Utu (Şamaş), İnanna (İştar) isimlerini verdikleri, bazı uygarlıkların da aynı çizgide devam etmesini, çok Tanrılı dinlerin ortaya çıkmasını sağladığı yönünde bilgiler vardır. Sonucunda Yunan Mitolojisi’ ndeki Tanrılar ve bu bağlamda Mısır Firavunları’ nın kendilerini Tanrı ilan etmesi bunun en somut örneklerinden biriydi diyebiliriz.
Bugün dünyada bazı araştırmacılar ve bazı din adamları düşmüş meleklerden bahseder ve bu düşmüş meleklerin insanlara çeşitli şeyleri öğrettiklerini (kumaş yapımından, astroloji, matematik, el sanatları vs.) ortaya atarlar ve Sümer Uygarlığı’ nın varlık sebebi sayarlar. Fakat şu bir gerçektir ki, ne düşmüş Melek ne de Anunnaki fikri, 65 milyon yıl önce yaşamış insanlığın ataları olan Hz.Adem ve Hz.Havva kadar mantıklı ve doyurucu bilgiyi sağlamamaktadır. Hz.Adem’ den en son peygambere kadar bir çok peygamber gönderilmiş, Hz.Adem, insanlığa her şeyi ve ismini öğretmiştir. Enok (İbranice Hanok) olarak bilinen Hz.İdris peygamber, hem astroloji bilgisine sahipti, hem de kumaşı bulan, terzilik de yapan bir peygamberdi. Diğer, ismini bilmediğimiz (124 bin olduğu rivayet ediliyor) bütün peygamberler de çeşitli mesleklerle uğraştılar ve Allah’ ın emri ile insanlığa bir çok şeyler öğrettiler. Yeryüzünde her bir insan bir şekilde diğer insanlarla devamlı etkileşim içerisinde oldu ve küçük topluluklardan başlayan insanlık, medeniyet ve uygarlıklar kurdular. Buradan yola çıkarak, insanlığın bilgiyi öğrenmesi ve uygarlıkların doğması bu bağlamda düşünülmesi gerekir.
Son olarak bugün bizler, bilgi örüntüsü ve deneyler ve yıllar süren araştırmalarla insanlığa sunduğumuz yeni yeni şeyleri , hatta keşfettiğimiz atomları, etrafında dönen elektronların varlığını bile biliyor, atomu parçalıyoruz. Şüphesiz ki her şey imkanlar dahilinde gelişti icat edildi insanlığa sunuldu.İnsanlık tarihinde çığır açan bilim elde ettiği bulgularla evrenin bundan 15 milyar yıl önce bir patlamayla, yani sıfır noktasından genişleyerek başladığını tespit etti.Kutsal kitaplardaki matematiksel hesaplamalar ile birebir örtüşen yani 15 milyar yıla tekabül eden bu bulgular, bizlerin kaynak konusundaki isabetimizi belirtmekte, yani bunların sebep olduğu üstün bir gücün, tek bir yaratıcının varlığı delillerin ardında kendini göstermektedir.
İrfan Yıldırım Çevik
YORUMLAR
Niye kaynak olarak sağlam olalım, taraflı olarak bizlere dayatılan peygamberler tarihinin zorlama bir çıkarımı ile sümerlere bağlanılan yazınız tarafsız değil.
" Tufan öncesinde taş üzerinde demir çubukla kazılmış esrarengiz kelimeleri anlıyorum, O (Hz.Adem) çok esrarengiz bir şey gördü. İnsanoğlunun bilmediği çok şeyi o öğrendi ve insanlara o öğretti, hatta insanlar için haber getirdi-kitap (sahife) getirdi. Tufan öncesi zamanlardan O (Hz.Adem) çok uzaklara seyahat etti. Zahmet ve zorluklar çekti. Geri dönünce taş sütunlara yazılar yazdı."
Tırnak işaretlerinin içindeki bilgilerde parantez içine (adem) demek ne kadar mantıklı ilmi olabilir?
" Tufan öncesinde taş üzerinde demir çubukla kazılmış esrarengiz kelimeleri anlıyorum, O çok esrarengiz bir şey gördü. İnsanoğlunun bilmediği çok şeyi o öğrendi ve insanlara o öğretti, hatta insanlar için haber getirdi-kitap getirdi. Tufan öncesi zamanlardan O çok uzaklara seyahat etti. Zahmet ve zorluklar çekti. Geri dönünce taş sütunlara yazılar yazdı."
bu bölümde parantez içlerinden arındırarak okursak bambaşka bir anlam da çıkabilir.
Araştırıcı tarafsız olmak zorunda. belki;dinler tarihinde anlatılan olaylarla da bağlantı kurulabiliriz.. Biz şahsi inancımızı veya doğrularımızı, öngörülerimizi kesinlik olarak yazamayız ki..
Dinler tarihi üzerinde yoğunlaşan düşünür ve araştırmacılara göre 16 bin yıl öncesine tarihleniyor adem ve havva hikayesini. Ademin kendinden bir Havva doğurması da çok çelişkili değil mi?? ve adem ve havva öncesindeki insanlardan da bahsetmemiz veya bu yönde araştırmaların da olduğunu aktarmamız gerekir...
ve yine sümerlerin mi orta asya dayandığı veya orta asyanın mı anadoluya veya sümerlere dayandığı konusunda farklı ve birbirine zıt fikirler var..
saygılarımla
herşeye rağmen yine de bilgilendirici bir yazıydı..
kaleminize sağlık.