- 432 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SAVRULAN YILLAR
SAVRULAN YILLAR
“Türk Milleti binlerce yıldan beri bir savrulmanın içindedir” desem bir derin hüküm, ürkütücü bir tablo, savrulmanın negatif anlamına bürünmüş bir ifadeyi dillendirmiş mi olurum acaba? Elbette böyle bir hüküm sosyolojik bir tanım olmaz. Öznel bir düşünce, baktığın yere bağlı, baktığın açı ve perspektife göre değişen bir giriş olabilir ancak.
Destanlara yansıyan göçler bir savrulma sayılırsa, Ortaasya’dan kalkan kervan yüzlerce yıllık yolculukla dünyanın dört bir yanına savrulmamış mıdır? Hele son araştırmalarla İngiltere de bile rastlanan taş yazıtlardaki Türk Tamgaları savruluşun sınır tanımayan belgeleri olarak görülmektedir. Anadolu’yu yurt edinip Viyana kapılarına dayanmak bütün pozitif özellikleriyle bir savrulma çeşididir bence. İ’la-yı Kelimetullah için, Türk İslam Medeniyetinin kurucu ve bayraktarlığı dünya coğrafyasının tozunu attıran bir savrulmadır elbette… Son hercümerç Çanakkale ve İstiklal harbinde yaşanırken kendi küllerinden doğarak, yedi düvelin emperyalist oyununu bozup yeni bir savruluşu Anadolu coğrafyasının alnına yazan ecdadımız, böylesi savruluşları kader olarak kabullenip her an savrulmaya ve her savruluşu savuşturmaya muktedir olduğunu gösteriyor hep bize. Son savruluşları, Irak, Suriye, Libya ve öteki mazlumların gönül coğrafyasındaki gelişmelerden takip ettiğimizde giriş cümlemi doğru bir perspektife taşıyabildiğimi söyleyebilirim.
Cennet vatanımızın son elli yılında yaşanan sosyal, siyasal ve kültürel savrulmalar her birimizin hayatına bir nebze olsun dokunmuş, hepimizi asgari ölçüde etkileyip, kişisel savrulmalarımızın aynası olarak hatıralarımıza depolanmıştır. Son elli yılda yaşananlar sosyo-politik çerçevede toplum mühendislerinin kadim savruluşları kardeş kavgası içinde yaşatma projesinin eseri olarak toplumumuzun canını yakmıştı. Dönemin edebiyatımıza yansımaları yaşananların büyüklüğüne ve çekilen sıkıntıların etkisine uygun ölçüde olmadı. 1970’li yıllarda başlayan siyasi kavgalar, terör, kardeş kavgası yaşandığı yerde nisyana terk edildi ve dönem hikâyeleri, romanları, derinlikli şiirleri ve tiyatro eseri olarak edebiyatla bütünleşmedi. Yazılanlar iki elin parmakları kadar veya biraz daha fazlası… Hâlbuki son elli yıllık geçmişimiz ülkemiz ve milletimiz için önemli savruluşları kapsıyor. Ders alarak aynı tuzaklara veya yeni tuzaklara düşmemenin yolu birlik ve beraberliğimizin canlı hatıralarla uyanık tutulmasına bağlıydı elbette… Toplumu ayakta tutan dinamiklerin sürekli saldırıya uğraması ekonomik, sosyal, kültürel tuzakların varlığı başımızdan eksik olmazken geçmişte olanları unutmak ne büyük aymazlık. 1980’de yaşanan askeri darbenin getirip götürdüklerinin açık muhasebesi ortada dururken, 15 Temmuz’a toslamak bu aymazlığın ve nisyanın ürünü olarak duruyor.
Bir dönemi, bir olayı, bir acıyı, bir zaferi toplumun vitrinine çıkarmak edebiyatçıların, aydınların görevi iken geçmiş elli yılda her birimize benzer argümanlarla yansıyan olaylar dizisi genç nesillere doğru analizlerle ve alınacak dersler etiketiyle daha fazla yansıtılmalıydı. Çünkü o yıllar SAVRULAN YILLAR’DI.
Savrulan Yıllar, aydın sorumluluğu taşıyan, yaşadıklarını gönül rikkatiyle süzerek yarınlara taşıyan ve içindeki fırtınaları zamanın rüzgârına bırakmadan edebiyata taşıyan Şair ve Yazar Yusuf DURSUN’UN son romanının adıdır. Yukarıda çizdiğim tabloyu yüreğinde hisseden ve o dönemi toplumla beraber kendi yaşadığı savrulmaların rüzgârında dile getiriyor Yusuf Dursun… Bir öğretmenin gözünden, bir şairin gözünden, hizmet aşkıyla Anadolu’ya savrulan bir delikanlının gözünden, ruhundan yansıyanları bir bir yarınlara taşıyor. Yetkin bir kalem, başarılı bir yazarın bir dönemi daha anlattığı güzel bir eser olarak okuyucularını bekliyor SAVRULAN YILLAR. Ülkemizin son elli yıllık dönemine yaş olarak tanıklık eden herkesin kendinden mutlaka bir şeyler bulacağı ve buğulu gözlerle, buzlu camın arkasına bakar gibi baktığı yaşanmışlıkları nefis bir üslupla okuması keyifli bir zaman tüneli yolculuğu olacaktır bence.
Sosyal ve siyasal savrulmaların içinde gönül savrulmalarını, kader arkadaşını bulmanın ve onunla güzel bir gelecek kurmanın güzellikleriyle harmanlanmış bir çile ve aşk romanı diye de okuyabiliriz. Cennet vatanımızın dört bir köşesindeki çilekeş, mütevekkil ve yiğit yürekli insanların kendi dünyalarındaki ve çevrelerindeki varlıklarla, hayatla olan pozitif savrulmaların romanı diyerek de kendimizi arayabiliriz. Cennet vatanımızın dört bir köşesindeki tabiat güzelliklerini, efsaneleri, inanç ve kültür farklılıklarındaki vahdet duygusunu, kesrette vahdetin adını bilmeden, adını anmadan nasıl et ve tırnak misali yaşandığına tanıklık edebiliriz.
40. baskıyı aşmış CENNET KAPISI ÇANAKKALE romanında olduğu gibi, BİR İNCİDİR İSTANBUL romanında olduğu gibi ve her biri ayrı bir güzellikte olan diğer eserleri gibi gönlümüzü şenlendirecek bir roman olmuş SAVRULAN YILLAR. Bu romanın da harika bir savrulmayla gönüllerimize erişeceğini, içinde kendimizi buldukça “evet bu savrulmalardan ben de yaşamıştım” duygusuyla sahipleneceğimizi biliyorum.
Yüreğine sağlık Yusuf DURSUN Ağabey. Kalemine, kelâmına ve yüreğine sağlık… İlhamına bin bereket diliyorum. Nice yeni eserlere inşallah…
Mahmut TOPBAŞLI
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.