- 587 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
NAZIM’I OKUYORUM!
’’ Şair Nazım Hikmet Ran doğum günü anısına ithafen ’’ { 15 - 01- 1902 }
- Ne okuyorsun dedi ?
Hiç şiir okumamış, şairleri tanımayan bir adam
- Nazım’ı okuyorum, dedim.
Şaşırdı.
- Dalga geçme benimle nazını nasıl okuyabilirsin ki dedi ?
Güldüm
Adam iyice delilendi
- Yahu git be adam okuya okuya kafayı yemişsin sen dedi
Bir kere daha güldüm
Behey dostum, asıl sen okumadığın için cahil kalmışsın ya dedim
- Ben her şeyi biliyorum okumaya gerek yok, dedi
- Pekala neden nazım’ı okuyorum deyince, şaşırdın dedim
- Kimse kendi nazını okuyamaz da onun için dedi
Bir daha güldüm
Tam adam küfredecekti ki…
- Nazım’ı derken, Şair Nazım Hikmet Ran okuyorum demek istemiştim deyince
Adamla gülüştük
O günden sonra adam Nazım Hikmet Ran’ı diğer şairleri tanımaya ve şiirler okumaya başladı
Bana da teşekkür etti.
Nazım Hikmet Ran kimdir ?
Nazım Hikmet Ran ya da kısaca bilinen adıyla Nazım Hikmet 15 Ocak 1902 yılında dünyaya geldi. Kariyerine birçok şiir ve roman kitabı sığdıran Nazım Hikmet Ran 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında yer almaktadır.
3 Haziran 1963 yılında Rusya’nın Moskova kentinde geçirdiği kalp krizi sonrası hayatını kaybetmiştir
YORUMLAR
RUHU ŞAD OLSUN
Ben de gördüm o kahramanları,
ben de sardım o örgüyü,
ben de onlarla
güneşe giden
köprüden
geçtim!
Ben de içtim toprak çanaklarda güneşi.
Ben de söyledim o türküyü!
Yüreğimiz topraktan aldı hızını;
altın yeleli aslanların ağzını
yırtarak
gerindik!
Sıçradık;
şimşekli rüzgâra bindik!.
Kayalardan
kayalarla kopan kartallar
çırpıyor ışıkta yaldızlanan kanatlarını.
Alev bilekli süvariler kamçılıyor
şaha kalkan atlarını!
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
göz yaşlarını
boynunda ağır bir
zincir
gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!
İşte:
şu güneşten
düşen
ateşte
milyonlarla kırmızı yürek yanıyor!
Sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten
düşen
ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at!
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
toprak kokuyor bakır sakallarımız!
Neş’emiz sıcak!
kan kadar sıcak,
delikanlıların rüyalarında yanan
o «an»
kadar sıcak!
Merdivenlerimizin çengelini yıldızlara asarak,
ölülerimizin başlarına basarak
yükseliyoruz
güneşe doğru!
Ölenler
döğüşerek öldüler;
güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Üzümleri kan damlalı kırmızı bağlar tütüyor!
Kalın tuğla bacalar
kıvranarak
ötüyor!
Haykırdı en önde giden,
emreden!
Bu ses!
Bu sesin kuvveti,
bu kuvvet
yaralı aç kurtların gözlerine perde
vuran,
onları oldukları yerde
durduran
kuvvet!
Emret ki ölelim
emret!
Güneşi içiyoruz sesinde!
Coşuyoruz,
coşuyor!..
Yangınlı ufukların dumanlı perdesinde
mızrakları göğü yırtan atlılar koşuyor!
Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaaaaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!
Toprak bakır
gök bakır.
Haykır güneşi içenlerin türküsünü,
Hay-kır
Haykıralım!
Nâzım Hikmet
saygılarımla