Bilinen meseldir, bir vakitler kahve bu coğrafyada mükeyyifattan sayılarak yasaklanmıştır. O demde dahi saraylıların içeceği olma durumunu devam ettirebilmiştir.

Daha sonraları masumiyeti anlaşılıp konulan yasak lütfedilip kaldırılmıştır. Etiyopya’dan Yemen’e, Yemen’den Osmanlı’ya Osmanlı’ dan cihana yayılan kahve kokusu tılsımıyla tüm insanlığı büyülemeye devam etmektedir.

Günümüzde modernize edilmiş nice çeşidi vardır kahvenin. Öyle olsa da Türk Kahvesinin ayrı bir yeri ve ağırlığı vardır literatürde. En azından kapitalizmin allayıp pullamasından masun kalabilmiştir.

Benim nazarımda, adını burada saymak istemediğim üniversal kahve markaları;Türk kahvesiyle aşık atacak keyfiyette değildir. Türk Kahvesinin ayrı bir felsefesi, ayrı bir tılsımı vardır. Çünkü "Bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır." sözü o markalar için değil Türk Kahvesi için söylenmiştir. Bu bir nitelik meselesidir,nicelik diğer markaların olsun.

Fincanın zarafeti, cezvenin asaleti Türk kahvesi ile alakalıdır. Türk kahvesi boşuna şarkılara şiirlere konu olmamıştır. Bu fakir dahi, kahveye dair birkaç kelam etmiştir. Bence uzak diyarlardan gelip bizimle hemhal olan kahveye Türk ön adı da pek yakışmıştır. Bu ön ad kahvenin tescili ve tapusudur. Ayrı bir yazılı belgeye ihtiyaç yoktur.

Adı lazım değil kahve markaları kimin olursa olsun. Benim Türk kahvesiyle olan ünsiyetim bakidir. Kırk yıl gölgesi süren acı kahvenin kırk çeşit ada ihtiyacı yoktur. Kahveyi ister kallavi fincanda iç, ister birbirinden zarif albenili fincanlarda iç aynı tadı verir. Ancak etkisinin dozu değişir. Keyfiniz bol kahveniz köpüklü olsun. Tercih sizin sadesi, ortası, şekerlisi hepsi de Türk Kahvesi....
Ankara 12 Ocak 2020 İbrahim Kilik