- 837 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
Bir Düğüm Merasimi
Bir Düğüm Merasimi
Sıradan bir yaz akşamı. Kuşlar uyuyor, ya da ben öyle sanıyorum. Dağ yok, çünkü buralar ovaymış... Tabelada öyle yazıyor: Konya Ovası Menekşe Düğün Salonu.
Biri yaklaşıyor, betimsiz.
Pardon ateşiniz var mı? Yok diyorum elimdeki sigarayı fırlatarak. Cins, cins bakıyor...
Dışarı içeriden daha kalabalık. Ortalık mahşer yeri, o derece yani. Hava da öyle sıcak, püf bile demiyor.
Benim gözüm Rıza’yı arıyor. Nevale bitti... apçı Rıza bu, Tekirdağ’lı. Bizim Rıza ayağını kırdı, alt ay yatacak demiş doktor. O olsa şimdiye damlamıştı.
Ulan altında araba var, en fazla on dakka, hadi yarım saat, bu nedir ya gittin gelmek bilmiyorsun. Hıh çalıyor. Olum nerdesin lan. Valla atıp gitcem şimdi... Geldim, geldim sadece beş dakka diyor.
İçmeden nasıl çekilir bunca insan...
İçerden anons ediliyor. Damat ve arkadaşlarını oyun pistine davet ediyoruz.
Bu düğün-düzgün işlerinin en çekilmez yanı işte.
Oha! Ne kadar arkadaşım varmış, pist dolmuş resmen.
Memnuniyet tebessümü göstererek
oyun pistine teşrif ediyorum...
Hepi-topu sekiz, hadi Bedri’yle, Sami’yi de koyduk on, bu ne lan? hiç görmediğim tanımadığım arkadaşlar.
Babamı arıyor gözlerim; yapar mı? Yapar. Masraftan kaçayım diye düğün içinde düğün mü tertipledin baba?
Hay Allah! Bunca arkadaş arasında karşımda bir tane kıvırtan yok. Sap gibi dönüyorum kendi etrafımda kimse iplemiyor. Kafayı yiycem...
Sahneye ilişiyor gözüm.
Vay arkadaş! Gelin koltuğunda Ayten Teyze oturuyor âdetleri böyleyse demek...
Kalabalığı yarıp pistten çıkıyorum hadi be Rıza.
Rıza el ediyor gelin-damat odasının önünde, hele şükür.
Anne bu ne hâl! Sen böyle giyinmezdin rengarenk? Gözleri yaşlı... Her gün mü düğün etcem oğluma? Ayakta duramıyor kadın. Heyecandan olsa gerek. E niye ağlıyorsun diyorum. Hiiiç kafama bir şey takıldı da boş ver sen. Geldi mi Rıza? Hadi gidelim, iki tek de ben atayım sıkıldım diyor. Haydaa! Anne saçmala ne atması, şaka mı yapıyorsun? Ablan diyor. Ablam mı? Onu öyle gelinlik içinde görmek nasip oldu ya... Ulan Rıza ne içirdin bana böyle? Anne benim ablam mı var? Allah aşkına git diyorum. Git misafirlerle ilgilen. Düğün benim düğünüm. Haklısın evladım. Bunadım mı ne? Nasıl kahkaha atıyor...
Daha şimdi burada değil miydi bu nereye kayboldu?
Bir an da sahnede bitiyorum Rıza’ya bakınırken. Sol elimde mikrofon arkama dönerek sağ elimi boğazıma götürüp kes işareti yapıyorum...
Müziğin kesilmesiyle alkışlar yükseliyor salonda.
Kesin! Sizde kesin diyorum.
Bir bardak içki getiriyor darbukacı çocuk. Abi ne çalalım, ne okuyacaksın? Siktir git lan ne okuması diyorum mikrofon ağzımda. Ahali yerlere yatıyor gülmekten. Ardından tezahürat;
Bi da ha , bi da ha, bi da ha...
Baharı bekleyen kumrular gibi
Sende beni bekle sakın unutma...
Yanlış girdin çocuum... Hassiktir. Bülent ERSOY mu o? Yok artık! Valla da o, billa da o.
Ellerin havada gözlerin yolda
Bir Tanrıyı bir de beni sakın unutma
Çınladın durdun... Beraber çıkıyoruz...
Aferin çocuum... Teşekkür ediyorum divaya. Koltuğumun altına bir külçe altın sıkıştırıp gidiyor.
Rıza geliyor. Hadi gene iyisin masrafları kurtardın...
Olum nereye kayboldun, ne içirdin bana rezil olcaz diyorum. Pis-pis sırıtıyor...
Anons; "Değerli misafirlerimiz pisti boş bırakmayalım, oyun havası isteği olan var mı?"
Ön taraftan ihtiyar bir teyze: mikrofonu götürüyor darbukacı çocuk. Yavrum balıkla yoğurt mideyi bozar mı? Diyor.
Nihat abi geliyor, hatip varya onun oğlu. Bu çocuk diyor beni göstererek. Gerisini getirmeden ağlamaya başlıyor cemaat, bende ağlıyorum sen ortaklıkta yoksun -olsaydın ağlardın-
Ta geriden gülen hocanın sesi geliyor, o bile ağlıyor. Hıh diyorum şimdi yan bastık... Onun ne işi var lan burada? Ayol ne basması resmen elimize verdiler diyor tuhaf giyimli bir adam.
"Kahrolsun Amerika" sloganları yükseliyor... lan demeye kalmıyor Tramp giriyor içeri, yanında bizimki...
Buyur hocam diyorum mikrofonu uzatarak.
Darbukacı çocuk gene geliyor. Abi ne çalalım?
Höst! Biz çaldık çalacağımızı diyor bizimkisi... Tramp basıyor kahkahayı. Abi yanlış anladın diyor çocuk mahcup. İşmar ediyor Süleyman abi. Darbukacı çocuğu uzaklaştırıyorlar sahneden.
Bizim kimsenin bağında bahçesinde gözümüz yok diyor. Siz bilmezsiniz, bizim oralarda işler başka türlü yürür; ortalık karışır, halk kenetlenir... Geçecek. Az sabır... Bizimkisi başıyla onaylayıp mikrofonu alıyor. Alkışları susturuyor Süleyman abi...
Genç çiftimize mutluluklar diliyorum. Allah yar ve yardımcıları olsun... Birer dolar takıp çıkıyorlar. Ahali nasıl yuhluyor ama.
Piyanist herkesi dansa davet ediyor.
Gelin ve damadı da istiyoruz.
Gelin yok!
Mikrofonu alıyorum elime, değerli konuklarımız ayağınıza sağlık, hepinize ayrı, ayrı teşekkür ediyorum. Benim acil gitmem lâzım. Lütfen gelini teslim edin diyorum. Ne saçmalıyorsun diyor Rıza.
Yaşlı teyze giriyor araya; acelen ne evladım. Ahali gülüşüyor...
Gelini arıyorum.
Neredesin? Bizim düğünümüz oluyor, ve sen ortaklıkta yoksun. Ne düğünü Servet ‘çiğim ben hamileyim diyor. E ben burada evleniyorum diyorum. Kısmetse o da olur inşallah takma kafana diyor.
Şahitlerin huzurunda bende sizi... Durun diyor derviş kılıklı bir ihtiyar. Nedenmiş o? Bu nikah kıyılamaz, çünkü diyor çekiyor silahı...
Rıza ondan önce davranıyor... Yahu adam lafını bitirseydi diyor şahitlerden biri.
Gençten bir kadın; Öldü. Babam öldü. Senin yüzünden diyor ölünün elinden silahı alırken... Kadına silah çekemem kardeş, mekânın cennet olsun diyor Rıza.
Yere yığılıyorum...
Annemin sesi geliyor uzaktan. Uyan yavrum.
Üç atış, biri ıska helâl yenge diyor darbukacı çocuk. Rıza sigara uzatıyor. Yak kardeş olacak varmış...
Israr ediyor; Yaksana olum ölcen lan.
Bismillah, bismillah, bismillah.
Ne sıçradın evladım. Hadi kalk. Rıza kapıda bekliyor düğüne gidecekmişsiniz. Diyor...
YORUMLAR
Ali CAN( ezgin dizeler)
Sevgiler...