İnsanlığın Evrensel Kodları
Kalp kırma hiç, gönül al…
Adam gibi adam ol…
Kur’an kuralları yol
Oku, evrensel kodları!
...
Ademden beri, Habil’in-adam gibi adam neslini korumak adına onun kurallarını hatırlatan peygamberle dolu bir zinciri yaşayan insanlık. Her peygamberden sonra yaşayan Kabil-doğru yoldan ayıran şeytan gibi nesiller hep uyarıldılar. En doğruyu yaşamak adına kurallar tekrar hatırlatıldı. Buna uyan iman sahipleri arkadan gelen nesillere bu kuralların neden olması gerektiğini anlatamadılar… Merhamet verenden daha merhametli olduklarını düşünerek, nesilleri yaşama adapte edemediler… Bambaşka bir yaşamı yaşamaya yöneldiler. Bu yönelişi de her şeyi ben yarattım felsefesi üzerine dayanan özgürlük sandılar. Ortaya çıkan savaşlarda, milyonlarca insan boşu boşuna öldü… İnsanlığın iki yakası asla bir araya gelmedi. O kuralın dışına çıkan insanlar depremlerde, yangınlarda, patlayan yanar dağlarda, tayfunlarda… Boşu boşuna telef oldular. Kalplerinde aşk yerine korkuyu hakim kıldılar. Son peygamberle, kurtuluşa giden yolda bu büyük bir onarımla ideal insanlık modeli gerçekleşti… Mutlu bir insanlık yeniden yeşerdi… Büyük bir devlet de inşa ettiler.
Başa gelen geçmiş kavimlerde ki gibi, ilerleyen zaman içinde bu ideal inanlık yeniden bölük pörçük oldular. Aynı inanışın içinde olmalarına rağmen, binlerce fraksiyon, onların içinde de tarikatlar ortaya çıktı. Hepsi gerçek kuralları yaşadıklarını iddia ettiler. Ancak bu sefer kıyamet kopana kadar kalbe ilaç olan bir kitap vardı, bu iddiayı çürüten, asla da değişmeyen ve adına Kur’an dedikleri ilahi bir kitap verilmişti önlerine. O bir şahitti, kurallar nedir ve onlar nasıl yaşanır diye öğüt veriyordu. Kim dilerse onu okur ve bozulmuş kuralları tekrar inşa edebilirdi. Ancak bu seferde, okumama ve duyduğuna iman etme çağı başlamıştı.
Uygulanan ve insanların uydurduğu kurallar, şeklen birbirine benziyordu ama ruhu yoktu. Düşünün bir bedende ruh olmazsa, o insan olabilir miydi ki… Sadece bir cesetti, kendine göre kararları, uyması gereken kuralları, hep vermeden istediği çıkarları vardı. Ruh olmayınca tembelleşmişti de…Aldığı alkol, sigara ve keyif vericilerle daha da tembelleşen ve uzuvları çalışmayan insan olmuştular… Artık kullandığı araçlar onlara amaç oluyordu… Onlara “oku!” deseler, peygamber gibi okumayı bilmem diyorlardı. Anlatılsa, onlara uzaydan mı geldin diyorlardı. Mutsuzdular, sömürülüyorlardı, öldürülüyorlardı… Kalplerine kendilerine benzeyen insanlar korku salıyorlardı böylece… Alim olmak yerine, alime uymak yerine alfabenin son harfini alim kelimesinin başına getirerek son noktayı koyuyorlardı, aradıklarıydı “zalim!”. Zalime uyuyorlardı. Zalim onları yönetiyor, onların kural koyucusu, haşa, yani rabbi oluyorlardı.
Suriye’de İdlib’e bombalar yağdırıyorlar, hiç bir insan buna dur demiyordu. Adeta ölmeliydiler orada ki yaşayanlar. Oradan kaçanlar, bu duyarsızları, zalimlerin yaşadığı güvenli memleketlere sığınmalıyız diyorlardı, yani ona acımayan, zalimlerin…Kendilerine indirilen Kur’anı açıp okumak ve yaşamak yerine kaçıyorlardı. Sanki onların yaşamasına zalim karar veriyormuş gibi… Oysa, onları verdiği rızıkla yaşatanın, canlarını nerede olursa olsun alanın Kur’anın sahibi olduğunu çoktan unutmuşlardı. O kitabın içinde yazdığı zalimle savaşın kuralını bilmiyorlardı. O ölüm, onları nerede olursa olsun bulacaktı ama bunu diyene artık kalpleri inanmıyordu… Kaçıyorlardı… Kuralsızlığa direnmiyorlardı. “Oku” denilene yönelselerdi, sahabe gibi küfürle savaşırlar, kendi ruhlarını ve vatanlarını korurlardı. Medeniyetin tüm imkanlarını, o kitabın öğütleri üzerine kurulan vatanlarında, en müreffeh ulus olarak dünya üzerinde yaşar ve yaşatırlardı. O kuralların, adam gibi adam yapan özelliklerini öğrenmenin, toprak altından çıkan altın, petrol, gaz… nesi varsa ondan daha kıymetli bir zenginlik olduğunu anlarlardı. Zalimin kuralsızlığını kabul etmez, ona benzemez ve yolundan da gitmezlerdi…
Maalesef, O ilahi ve son kuralların yazıldığı kitap okunmuyor. İnsanlar toprağı kazıyorlar hazine buluruz diye, kitabın içindekileri değil…İnsanlar ölecekleri dünyada da yaşama tutunmak için toprağın altında ki zenginliğe yöneliyorlar. Sonsuz hayatın tek mutluluk verici yönü, o kitabın içinde yazılı. Hala filmlerde dahi, efsane olmuş geçmiş hayatın şifrelerini çözen ilim ve zenginliği anlatan zalimler, bu masala inandırdıkları ruhsuz insanları sömürmeye devam ediyorlar. Kapitalizm, komünizm, ateizm, deizm … Gibi bir çok kuralsızlıkların peşinde derdest oluyorlar.
Bu yazıyı okuyanı Kur’an okumaya davet ediyorum. Düşünün bir kere okursanız ne kaybedersiniz ki… Zamanınızı o kadar boş şeylere harcıyorsunuz ki… Kur’anı okumakla kazanacağınız o kadar çok zenginlik var ki… Üstelik, bu zenginlik ölmüyor. sizinle öldükten sonra da dirilecek inşallah…
Adam gibi adam olun, insan olun ki…Kur’andaki kuralları yaşayıp, yaşatın ki İnsanlığı kurtarasınız… O kuralların sahibi Rabbimin rahmetine ve verdiği nimetlerine güvenin ki, şu dünyayı huzura kavuşturun, haydi…
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Kur'an zaten adı ''Okunan Kitap'' anlamına da geliyor, geliyor da gelmesine kim okuyor, kim öğüt alıyor, kim hayatında tatbik ediyor. Bir çok yerde Allah insanları uyarıyor ''Ancak akıl sahipleri düşünüp öğüt alırlar.'' diye... Zaten öğüt almayanlara bakıyorsunuz adam öldürmekten zerre geri durmuyorlar, bunun hem dünyalarını hem de ahiretlerini mahvettiğinden bihaberler... Bakıyorsunuz öğüt almayanlar, alkole, sigaraya, fuhuş batağına sürükleniyorlar... Ve bu yollara sonsuz bir azaba cehenneme sürüklüyor, cehennem paralı, oysa ki cennete götüren yollar hem güzel hem de bedava, namaz bedava, oruç bedava, kimse iyilik yaparken, dua ederken para istemiyor sizden. İnsanlık Allah korkusunu ve Allah sevgisini yüreğine birlikte yerleştirdiği zaman nispeten kötülüklerde azalacaktır. Kutluyorum güzel yazını Saffet Kardeş selam ve dua ile...