- 1036 Okunma
- 15 Yorum
- 2 Beğeni
Suriyelilere Vatandaşlık
Suriyelilere Vatandaşlık
Suriyeli misafirlerimizin uygun şartları taşıyanlarına vatandaşlık verilip verilmemesi bir süredir gündemde ve tartışılıyor. Üç milyon üzeri Suriyeliden ne kadarı vatandaşımız olur ne kadarı geri döner bilemeyiz ama bu olgunun çok titiz bir süreçten geçirildikten sonra kamuoyuyla paylaşıldığı görülüyor. Bilinmeli ki keyfi ve ani verilen bir karar değildir. Ön çalışması yapılmıştır ve vatandaşlık için gerekli şartlar ortaya konmuştur. Bu şartlar dahilinde vatandaşlığa alınacak olanlara karşı ön yargılı yaklaşıp karşı cephe almanın alemi ne? Yapay sınırlar yıkılmaya mahkumken gönüllerde sınır olmaması güzel değil mi? Ayrıca Bulgaristan Türklerinin göçü sonrası yapılan eleştirilere çok benziyor şimdiki durum. Ne oldu sonrasında? Bu insanlar çalışkanlıklarıyla Türk ekonomisine ciddi katkılar sağladılar. Bu vatanda yaşayıp iş beğenmedikleri için işsiz dolaşan insanların boşluklarını dolduran bu insanlardan kim şikayetçi ki. Şuan gelinen noktada onlardan kimse şikayetçi değil. Tamamıyla bu topluma adapte olmuş durumdalar çok şükür.
Burada sırf karşı duruş sergilemek adına olayı tam kavrayamadan yaygara koparan bir azınlık var. Her zaman ki tavırları bu şekilde maalesef. Bunların yönlendirmeleriyle ve çığırtkanlıklarıyla mı politikalar üretildi şimdiye kadar. Ülkeye fayda sağlayacak insanlardan bahsediliyor. Aziz Sancar gibi bilim insanı olabilecek beyinler var içlerinde belki de. Her Suriyeliye vatandaşlık verilmesi gibi bir düşünce yok kesinlikle. Böyle bir şey mümkün değil. Özellikle sosyal medyada bütün Suriyelilere rastgele vatandaşlık hakkı verilecekmiş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu kesinlikle doğru değil. Vatandaşlık için belirlenen bu şartlara şöyle bir göz atalım.
Vatandaşlığa alınacakların toplumsal ve kamu düzenine uyum ve yeteri seviyede Türkçe biliyor olması. Adli sicil kaydının temiz olması, suç ve terör kaydının bulunmaması. Vatandaş olduğunda ülkemize ne gibi katkı sağlayacağının belirlenmesi. Nitelikli meslek sahibi olması. Mit’in yapacağı analiz sonucunda ‘uygunluk’ raporu almış olması gibi daha birçok şartları yerine getirenlerin değerlendirileceğini yetkililer açıkladı. Burada ülkenin menfaati ve selametine uygun olmayan her adımı bu halk, yeri ve zamanı geldiğinde hesap soracağının hesabı mutlaka yapılmıştır.
Ayrıca ülkemizde bulunan üç milyon üzeri Suriyelinin vatanlarından kaçtıkları, vatan hainleri oldukları gibi kirli, vicdansız nitelendirmelerde hiç hoş değil ve çok da yakışıksız buluyorum. Huzurlu istikrarlı bir ülkede tatil yaparken ve içeceklerini yudumlarken bu eleştirileri yapanlar Allah korusun Suriye gibi bir durumda olsak, vatanlarını terk etmede yarış yapacaklarına adım gibi eminim. Kaldı ki savaş durumu yaşamak nerde kaldı? İstediğimiz, dediğimiz olmadı diye ülkeyi terk edenlere şahit oldu bu millet.
Türk beyin göçünden bahseder dururuz her zaman. Ah vah para etmez şimdilerde. Birileri bizim bu beyinlere, karakaşları kara gözleri için mi verdi vatandaşlık haklarını. Düşünün bir kere. Menfaatleri vardı ki fırsat verdiler, hak verdiler. Avrupa ülkeleri ve Kanada gibi ülkeler seçerek kalifiye mültecileri alırken, bizim yanı başımızda, içimizde olan Suriyeli alimleri bu gibi sömürücü ülkelere kaptırmamız biraz acemice geliyor bana. Diyelim ki bir milyon Suriyeliye vatandaşlık hakkı verildi. Seksen milyonluk ülke nüfusumuz içerisine katılacak, ekonomimize katkı yapacak bu insanlar, Türklerin beğenmeyip çalışmadığı alanlarda iş gücü ihtiyacımızın büyük bir bölümünde istihdam edilecek. Bilim adamı konumunda olanların beyinlerinden faydalanacağımız, iş adamı ve müteşebbis olanlarının şirketler kurarak, yatırımlarından vergiler alacağımız bir milyon insanın ne zararı olacak ki.
Medyada ya da küçük ortamlarda hep şu eleştiri yapılıyor. Ülkemizde milyonlarca işsiz varken iş alanları daha azalır türünden eleştiriler var.Mesela üç kişi çalışır üç kişilik ekmek parası kazanır, dört kişiye çıkarılır çalışan sayısı, dört kişilik ekmek kazanılır. Olaya duygusallıktan ziyade mantıklı bakmanın kimseye zararı olmaz faydası olur her zaman. Hani zekat vermek istemeyen kimi insanlar, zekat vererek malının azalacağını zanneder ya aynı bunun gibi bir durum. Yıllardır ülkemizde yaşayan Suriyelilerden dolayı hiçbir vatandaşımızın hakkının elinden alındığına şahit olmadık. Olayın dezavantajlarından ziyade avantajlarını yakalayıp değerlendirmek lazım. Vatandaşlık için belirlenen Suriyeli yetenekler ekonomimize yük değil dinamizm getireceği muhakkaktır. Son aylarda kalıcı yeni iş yeri açan yabancılardan Suriyeliler ilk sırada yer alıyor ülkemizde. Şu anda inşaat, imalat ve maden sahalarımızda çalışan açığımızı Suriyeli vatandaşlar karşılıyor. İşin bir başka boyutu ise bazılarına vatandaşlık verilmesiyle birlikte, ülkemizin bakmakla olduğu Suriyeli sayısı azalacak, aldıkları yardımlar kesilecek, kendi geçimlerini kendileri idame ettirecekler ve ayrıca ülkemize vergi veren konuma gelecekler.
Dokuzyüz küsur kilometre sınırımız var bu ülkeyle. Akrabalıklarımız olan, dindaşlığımız olan, bir zamanlar bizim topraklarımız olan, Şam’dan, Humus’tan, bütün Suriye’den omuz omuza Çanakkale’de küffara karşı çarpıştığımız insanlara vatandaşlık hakkını çok görmememiz gerekir. Vatan haini ilan edildikten sonra sürgünde vefat eden son padişahımız Sultan Vahdettin Han’ın cenazesini kendi ülkesi Türkiye kabul etmediği için Suriye’nin Şam şehrinde devlet merasimiyle defneden bu ülkenin halkına daha çok sevgi bağımız vardır.
Suriyelilerin olduğu yerlerde zaman zaman vuku bulan adli olayları gerekçe göstererek olumsuz hava yaymak doğru değil. Suçu kim işlerse işlesin mücadele yapılsın ama nasıl ki üç Türk yanlış yaptı diye bütün toplum kötü olmuyorsak, üç Suriyeli, üç Azeri üç Müslüman vs. yanlış yaptı diye bunların tümü için kötüler diyemeyiz. Üçyüzbin nüfuslu yaşadığımız şehirde Suriyelilerin dışında hırsızlık dahil birçok adli olay olmuyor mu? Sonuçta insanın olduğu her yerde tabi ki sıkıntılar olacaktır. Bunlar ne yazık ki kaçınılmaz.
Bir asır öncesinde bizim vatandaşımız olan bu insanlara vatandaşlık hakkı verilmesi gayet doğal bir durumdur. Tarihimizdeki göç hareketlerine, Sivas’ımızda ki İlbeylilere, Karapapaklara, Tatarlara, Çerkezlere vs. bakarak Anadolu’muzun kimlerden oluştuğunu, nerelerden geldiklerini pekala görürüz.
Daha çok ihtiyaç sahibine, gerektiği zaman inisiyatif kullanarak, diğerlerinin istihkakını kesmeden bir kepçe fazla yemek verilmelidir. Devlet olmak böyle bir şey işte. Vicdan, merhamet insan olma şuuru bunu gerektirir. Suriyeli dindaşlarımıza birazda bu perspektiften bakmamız gerekiyor. Yaraya ilk müdahaleden sonra iyileşme sürecinde pansuman yaparsın. Konforun bir süreliğine bozulsa da yara mikrop kapmasın diye elinden geleni yaparsın. Aynen bu mantıkla Suriyeli dindaşlarımıza karşı, Türkmen kardeşlerimize karşı ensar bakış açımızı sabırla devam ettirebilmeliyiz. Suriye’de uzunca bir süredir başlarına bomba yağan, çok acıları göğüsleyen bu insanların ülkemizde olmaları bize ne kazandırıyor ne kaybettiriyor türünden kar zarar hesabı yapmak çokta doğru olmaz ama vicdanımızı rahatlattıkları bir gerçek. Ülkemiz için şuan yük gibi gözükseler de yakın gelecekte ekonomimize ciddi katkılar sağlayacaklarını düşünüyorum.
Rabbim her zaman VEREN EL olmayı nasip etsin inşallah.
İlkay Coşkun
13 Temmuz 2016
YORUMLAR
Selamlar.
İnternet, bilgisayar çok elimin altında olmadığı için her an interneti kullanamıyorum. Bu yorumların, yazının muhatabı nerede? diye sorulabilecek sorunun karşılığı olarak söylüyorum.--Gelelim mevzumuza.
--Eskilerin, "şehvet-i kelam" dedikleri yani "çok söz söyleme" tuzağına düşmek istemiyorum. Karşılıklı ithamlarla kutuplaşmalara zemin hazırlayıcı pozisyonda olmak ta istemem. Bu yazımda kendi düşüncelerimi, bakış açıma göre serimlemeye, olaya olumlu taraflarıyla bakmaya çalıştım. Bu konu hakkında olumlu olumsuz illaki insanların fikirleri vardır. Fikirsiz gözüken bir insanın hali bile bir fikirdir bence. İnsanları birbirine düşürmek gibi bir yaklaşımım ve düşüncem kesinlikle olamaz. Bu anlamda üzüldüm. Üst üste olumsuz yorumlar gelince yazımı tekrar tekrar okuma gereği duydum. Acaba olaki yanlış anlaşılmaya yol açabilecek kelime mi kullandım diye geri dönüş yaptım. Yorumlarda olumlu düşüncelerini dile getirende oldu. Nezaket dahilinde eleştirilerini sıralayan da oldu. Daha sert eleştiriler yapanlarda oldu. Küfür niteliğinde, çok kötü sözler olmadı şükür. Son bir kaç cümle kurmak istiyorum izninizle. Gerek karşı duruşta gerek karşı duruşa verilecek tepkide çok hoyrat olunmasını itici bulurum. Yandık-bittik-öldük olumsuz bakışlarını sürekli pompalama çabalarını hep itici bulmuşumdur. Korku pompalamayı da aynı şekilde. Neyse son sözü Yunus Emre'nin bir dörtlüğüyle noktalayım. --dünyaya gelen göçer bir bir şerbetin içer/ bu bir köpridür geçer cahiller anı bilmez/ gelün tanşuk idelüm işi kolay tutalım/ sevelüm sevilelüm dünya kimseye kalmaz -- Selam ve saygılarımla.
Devletimiz ve Mehmetçiklerimiz, Kuran ve Sünnet ışığında gereğini yaptılar ve yapacaklardır vicdan ve merhamet sahibi ne mutlu Ulu Allah diyenlere...
İlkay bey titizlikle hazırlamış olduğunuz yazıya, Hocamın bir beyitinide aşağıda dahil ettim, teşekkür ederim.
MUHACİR ve ENSAR RÛHU
Tarih boyu yaşattı, bu duyguyu bu ümmet
Acımanın zirvesi, şefkât ile merhamet…(*)
14/11/’18
Hanifi KARA
(*) Örneğin: (dört milyon)
Sûriyeli ve Iraklı muhacir ülkemizde…
İlkay Coşkun
Yazıya yorum yapamıyorum yazılan yorumlar yüzünden. Bir kardeşimiz hariç Herkes konuya ideolojik yaklaşmış. Ben ve ötekiler den başka bakış yok.Oysa Kul ölçüsüyle tek kalem varlıklarız.Can parantezinde Ot bile can. Rızık desem Diyecekler Allah tan.
Sevenler ucuz işci,pahalı kiracı, diye seviyor Sövenlerin bahanesi de aynı Ekmeği böldüler ve Hastaneyi çaldılar. Ben doğum yapmak üzere Bir Suriyeliyi neredeyse tüm Istanbulu "arabada doğuracak korkusu" ile 3 gün gezdirdim" Kimliği yok diye numara bile vermediler. Evet her adem kadar onlarda vefasız. Bunu yurtlarını terk ettiklerinden anlamak mümkün. De bizim dışarıya gitme avantajımız olsa kaçımız burda kalırdık.Kendimi bildim bileli en çok duyduğum cümle şu."İmkanım olsa bir dakika kalmam burada." Ki burada esed yok. Kahvaltıda bomba yemiyoruz.Gözümüzün önünde hanım yada kızlarımıza musallat olan yok. Hiç açlıktan kedi köpek yada lağım faresi yiyende duymadım.
Hayır bir şey savunmuyorum. Sadece Şundan eminim. Herkes ideolojisine borazanlık etse de. Kim sokakta yardıma muhtaç bir Suriyeli görse ona elinden gelen hizmeti yapar.Bunu İtikadi olarak da değil İnsani ihtiyar olarak yapar. Biz hakikaten NECİP bir milletiz de; Dilimiz ah şu dilimiz kalbimize ne kadar yabancı.
İlkay Coşkun
Değerli üstadım öncelikle selam oslun size ve Suriyelilere gösterilen ilgi alaka ve güzelliklerden oncelike bastakileri tebrik ediyorum geldiklerinden beri turkiyeyi amansız bir sancı sardı bunu görmemek mümkün deyil bir lütfen olaya vijdani bakmiyalim herkes insandır herkesin bir vijdani yanı vardır bunu geçelim kiracisini öldürüp çöpe atanlar ev sahibinin gözlerini oyanlar Taksim'de polise sise atanlar yani gaziantepte bir kıza kaç kişi tarafinda tecevuza uğramaları yani daha niceleri bilmediğimiz toplum olarak Doğu ve güney doğuya bu kadar yatırım yada degerlere saygı gostere bilseydik inanin savaşta olmazdı PKK olmazdı tarihçe bakalim.lutfen halepcede ne katliamlar yapıldı yav kızdığım konu bunlar kendi halkına zulüm edeceksin çıkıp hava atmak içinde Suriyelileri alacaksın baş tacı yapcaksin sözde musluman ülke vallahi billahi çoğunda sunnetsizdir yani delirmemek elde değil güzel üstadım bırakın savunmanın bunları ovmeyi bunların ismini almaya bile bunlar mecal bırakmadılar şuan ülkemiz ne haldedir 2028 verilerine göre 2019 da yaklaşık 2 oran işsizlik artısı var biz her gün oluyoruz her gün aç kalıyoruz değerli kardeşim bu hüsranla bitecek sonumuza aglamamiz gerekirken vergisiz bedavadan 3 milyon üzeri vatandaş bakcagiz buda tabiki gayri resmi veriler haksız bulana saygım var ama lakin biz onlar geldikten sonra evinizde bile huzur bulamadık bir kelimeniz daha kafama takıldı savaştan kaçıp gelen korkaklar cümlesi bunu yallis ve vijdani haksızlık buldunuz değerli üstat çok hakliysaniz ozman bunlar 15 temmuzda nerdeydiler açın haberleri bir tane Suriyeli gorcekmisin bırakın vatandaşlık almiyali vatandaşlık alanlar bile yoktular kendim Sait olarak gordum onun için yine tekrardan diyorum bizim bizden başka dostumuz olmasın son sözüm budur dostum...
İlkay Coşkun
Merhaba üstad vallahi benim sevdiğim insanları birbirine düşürdün ya hu ben bu milletin hepisine severüm.. hangi toprak karıştıysa ruhuma valla sevgi doluyum, lakin kafa biraz zirzop..o yüzden kusura bakmayın.. siz de ayarsız cevap verirseniz ben üzülürüm, lakin üzmek istemem, garip gel gitler işte..
Yazınız öncelikle çok güzel işlenmiş, bu yazıya afedersiniz hangi kötü kalpli insan karşı çıkabilir ki? 15-17 yıl falan önce olsaydı tüm enerjimi sizi savunmakla harcardım İlkay bey.. Yazının içinde Din var, ensar muhacir, Osmanlı var, Osmanlı padişahının suriyede defnedilmesi var, Mit var, devlet var, merhamet insaniyet, bolca güzel hayal ve iyi niyet var, ileri, zeki zengin suriyelileri alıp ayırma vatandşa yapma var, SANKİ ELMA AYIRIYORUZ, BU ÇÜRÜK BU DEĞİL!…. çıkar var milletimiz ve devletimiz adına.. size hak vermeyeyim de kime vereyim..
Madde 1: Suriyelilere vatandaşlık verilmesini isteyenlere, ailelerinden en sevdikleri kişiyi veya sevdikleri canlıyı mutfağa götürecek, sağ kolunu veya bacağını dirseğine kadar sıyıracak, sonra Süpermen hızında sevdiğinin sorgulamasına izin vermeden satırı aldığı gibi o kolu veya bacağıkesecek. Bu yapıldığı taktirde can, canan için veda edilmiş olur ki, her kesilen kol ve bacak yerine o aileye bir nitelikli ve nicelikli üstün zekalı bir muhacir devlet tarafından verilir, o ailnein aile kütüğüne kaydedilir. Bu sorun da böylelikle halledilmiş olur..
Madde 2: Madem beyin göçünden, nitelikten, nicelikten bahsediyoruz. Son 20,30 vb yılda ülkemizden diğer ülkelerde yaşamak için başvuru da bulunan ( cüzdanı kalın olduğu için değil beyni üstün olduğu için ) vatandaşlarımız o ülkelerde onlara sağlanan tüm haklara eşit haklar verilerek ve bu hakların; anayasa mahkemesi, meclis, üst düzey devlet adamlarının geri alınmayacağına dair edecekleri canlı bir yayındaki yeminle garanti ederiz, öz be öz kardeşimiz, akrabamız, kuzenimiz, halamız, yiğenimiz, kaşı köyden ibrahgillerin çucukları da gitmişse bu şekilde beyin avlayan veya beyin çeken ülkelere vb ülkemize geri getiririz? Beyin göçü çözülmüş olur ve Suriyeliyi almak değil, suriyedeki mahallelerinin yaşanabilir olmasını için kafa yorarız insanca.. ne ensarlığa ne muhacirliğe gerek kalır, devlet bilgisi işlemiş olur. Devlet edebi yerine getirilmiş olur. Millet sevinir ve huzurlu korkusuz bir nefes alır.
Madde 3: Ertuğrul fırkateyni vardır, bilirsiniz, tam sayısını bilmemekle birlikte nice leventimiz japanya açıklarındaki fırtınada şehit olmuş..Yanlış bir sayı tahmini yapmak istemem, çünkü her sayı bir candır, insandır. Cumhuriyetten önceki bir olay.. Şimdi Japonya haberlerini incelerseniz ekonomik ve nüfus gayet kötü s o s veriyor.. madem işin içine mit girmiş, Suriyeliler her yönden incelenecek o kardeşlerimizi direkt japonyaya gönderelim..Belki olur da bizim de başımıza gelecekte bir hal gelirse Japonyalı ve Suriyeli kardeşlerimiz bizim için güzel bir program yaparlar.. Suriyeli kardeşlerimize vatandaşlık meselesi de ortadan kalkmış olur. Bu şekilde de çözülebilir.
Madde 4: bilemiyorum, olur da bu iktidar ve Suriyeli politikası hala ayakta kalırsa, bir yasa çıksın ve vatandaşlığa geçirilen Suriyeliler en az 2050 ye kadar oy kullanamasın..
Madde 5: olmadı iki şehir kuralım toprak ağalarının bol olduğu veya israile tarım alanlarının satıldığı yerleri gerip alıp orala iki şehir kuralım, suryeli kardeşlerimize şehir kurmalarında elimizden gelen yardımı yapalım.. o şehirlerde yaşasınlar, bizim modern devlet kanunlarımıza tabii olarak seçme ve seçilme hakları yine belirttiğim gibi 2050 yılına kadar verilmeyecek kayyumla idare edeceğiz. 2071yılına kadar da bazı haklar yine kısıtlanmış olsun sonradan tam eşit vatandaşımzı olsun. o tarihlere kadar gözünü dünyaya kapatan her vatansaverin de gözü açık gitmemiş olur belki..
Esenlikle
Nice beyin fırtınalarına..
İlkay bey merhabalar,
Yazınızı dikkatle ve titizlikle okudum. Siz seçtiğiniz konuya çok önem veriyor olmalısınız ki böylesine kapsamlı ve uzun bir yazı yazma gereği duymuşsunuz. Okuyan kişiler yani bizler yazdıklarınıza katılırız veya katılmayız o ayrı konu. Elbette eşyanın tabiatı gereği katılanlar da olacaktır katılmayanlar da olacaktır. Ben yorumumun başında yazdıklarınıza katılıyorum veya katılmıyorum demeyeceğim.
Yazıyı baştan sona değerlendirerek gitmek istiyorum. Zaman zaman eleştireceğim yada doğru bulacağım kısımlar olacaktır. Lütfen siz de yorumumu baştan sona okuyun.
İlkay bey ben mesleğim gereği her şeyi titizlikle inceler ona göre çözümler geliştirerek uygulama yaparım.
Bu yazınızı daha önce “Gazete Yazıları” isimli –sanıyorum- kişisel bloğunuzda yayınlamışsınız.
http://gazeteyazisi.blogspot.com/2016/07/suriyelilere-vatandaslk.html?m=0
Yayınlanma tarihi 13.07.2016, Edebiyat Defteri’nde yani burada yayınlanma tarihi İlkay Coşkun Kayıt Tarihi:10 Ocak 2020 Cuma 11:12:00’dir. Yani iki yayın arasında tam olarak 3,5 yıl fark var. Ben sizin yerinizde olsaydım böylesine önemli bir yazıyı güncelleştirirdim. Oysa görüyoruz ki her iki tarihte yayınlanan yazı noktası virgülüne kadar aynı. Yazının ilk yayınlandığı tarihte belirtilen “3 milyonu aşkın Suriyeli” tanımlaması kesinlikle doğru. O tarihte ülkemizde 3,2 milyon Suriyeli vardı (resmi rakamlardan biliyorum. Sanıyorum ki siz de oradan hareketle rakam veriyorsunuz). Ben sizin yerinizde olsaydım yeni yazıda bu rakamı 5,5 milyon olarak revize ederdim.
“Üç milyon üzeri Suriyeliden ne kadarı vatandaşımız olur ne kadarı geri döner bilemeyiz…….” diyorsunuz. Bunu derken sanki ne kadarı lütfeder de vatandaşlığı kabul eder gibi bir anlam çıkıyor.
Benim bu konudaki görüşüm tercih onlara kalırsa tamamı vatandaşlığı kabul eder.
Burada konuyu biraz açmak isterim. Ben 2016 yılından bu güne Adana, Osmaniye, Gaziantep, Kilis, Hatay ve Suriye’de tam da bu konularla ilgili üst düzey çalışmalarda bulundum. En az 100 defa Suriye’ye gittim. Oralarda çalışmalarda bulundum. Kendimce gözlemlerde bulundum. Oradaki yaşam koşulları maalesef çok kötü. İç savaş öncesinde de, şimdi de çok kötü. Çoklarının kaldığı yerler –ev diyemiyorum, baraka saray kalır- bizim Anadolumuzdaki tavuk kümeslerinden daha kötü. Orada 8-10 kişilik aileler çoluk çocuk yaşamaya çalışıyorlar. Türkiye olarak bizim oraları kendi seviyemize getirmemiz imkansız. Bizi aşar. Ekonomik olarak gücümüz yetmez. Bizim 100 yılda elde ettiğimiz medeni seviyeye onların ulaşması belki 200 yıl, 300 yıl alır abartmıyorum. Çünkü Atatürk gibi bir önderleri yok. 3-5 yılda zıplayıp da kapatılacak bir uçurum değil bahsettiğim. Şu anda savaş falan yok. Ama gitmiyorlar. Neden? Çünkü burada rahatları iyi, gitmezler. Her şey bedava. Bayramlarda gözlemledim 1 ay önce gitmeye başlıyorlar, 1-1,5 ay sonra dönüyorlar. Bavullar bavullar. Sanki Almanya’da çalışmış da geliyor.
Bulgaristan’dan gelen Türk göçmenlerle bunları kıyaslamak doğru değildir. Çünkü oradan gelenlerle medeni seviye olarak yine 100 yıldan fazla bir süreç vardır. Bulgaristan Türkleri medeni seviye olarak daha ileridelerdi. Hatta Suriye’den gelen Türkmenlerle diğerleri arasında da çok büyük fark var. Bunu bizzat yaşamış biri olarak söylüyorum. Şehir ismi vermeyeceğim. Şehrin birindeki konteyner kente Suriyeli Türkmenler yerleşti. Yaklaşık 1 yıl sonra da diğer şehirdeki konteyner kente de diğer Suriyeliler yerleşti. Aralarında 1 yıl süre olmasına rağmen sonraki yerleşenler 5-6 ay içerisinde her tarafı harap ettiler. Önceki şehirde yani Türkmenlerin olduğu yerdeki imalatlar ise ilk teslim edildiği günkü gibi duruyordu. Birinde resmen Suriye’de dolaşıyordunuz, diğerinde Ankara’da İstanbul’da dolaşıyor gibiydiniz. Israrla belirttiğim medeniyet farkını görüyordunuz.
İlkay bey yazınızda belirttiğiniz ekonomik katkı da maalesef gerçekleşmez. Yine gördüğümü söylüyorum. Türkmenlerin kampında olanlar her gün gidip narenciye bahçelerinde, sanayide şurda burda çalışırken diğer taraftakiler güneş döndükçe gölgeden gölgeye dönüp yatıyordu.
Neyse çok uzatmak istemiyorum. Yazınızın başlığına dönecek olursak bu işin kolayı var aslında. En güzeli Suriyeliler vatandaş olsun mu olmasın mı referandumu yapılır. Çoğunluk ne diyorsa o olur. Hani ne derler şeriatın kestiği parmak acımazmış.
Selam ve saygılarımla iyi çalışmalar dilerim..
İlkay Coşkun
İlkay Coşkun
İlkay Bey öncelikle selamlar.
Hassas konu, ön yargıların bir kenara atılması gereken bir konu.
Kedi köpek katillerinin listesini yapıyorum, çok çok çok büyük bir çoğunluğu iç anadolu bölgesinde yaşayan kendi vatandaşlarımız. Ben, şahsen bu tiplerle aynı kimliği taşıdığım için utanıyorum. Irkçılıktan da sahte sınırlardan da nefret ederim. Sınırların olmadığı bir dünyada yaşamayı arzu ederim ancak mevcut düzende çok zor olduğunu da bilirim. Bu insanların siyasi malzeme yapılmasına da iki taraf adına da karşıyım. Candan bahsediyoruz ve kim bilir neler yaşamış canlardan bahsediyoruz. Fırsatını bulursam sohbet de ederim. Genelde de çocuk olur bu kişiler. Bilmiyorum, ben kendime yakıştıramıyorum bu insanları itip kakmayı asla. Kavimler göçü ile bu topraklara yerleşen milletin çocuklarına da pek yakıştıramıyorum bu söylemleri. Ülkelerin başına hep psikopatik liderler çöreklenmekte ve akşamdan sabaha, sabahtan akşama bir savaş kopması işten değil. Bu insanlara da ''savaşmadı kaçtı'' diyorlar ama kimin kimi kırdığı meçhul olan bir yerdi ve başlarında da bir psikopat vardı. Allah büyük, eşi kanserle mücadele ediyor şimdi. Hem savaştan kaçmak da gözümde erdemsizlik değil. Unsere mütter unsere vater adlı bir dizide mükemmel bir replik vardı, ''savaşın kazananı sadece sivrisinekler'' ama eksik söyledi, bir de petrokimya ve silah tüccarı elit(?) aileler. Onları zengin etmek için çıkarılan savaşlarda herhangi bir rolüm olsun ben de istemem. İsteyen de istediğini düşünsün.
Saygılar.
İlkay Coşkun
Konsantre Karanlık Madde
Kim ne derse desin, tarih bir tarafta o çok medeni olan ama kucağında evladı ile bir babayı çelme takanları da yazacak, zor durumda olan insanlara kucak açanları, en çok insani yardım yapanları da. İşte böyle zamanlarda sınırın bu tarafında olduğum için gurur duyuyorum.
Tekrar iyi akşamlar İlkay Bey.
mirim
Kucağında çocukla bir babaya hangi ülkede çelme takıldığını da yaz ki Türk milletine mal edilmesin. Belki de yazmama nedeniniz maledilmesini arzuladığınız içindir.
Tarih onu da yazacak, bunu da yazacakmış.
Bu gidişle tarih bir milletin, bir ülkenin nasıl battığını yazacak; sen ve senin gibiler sayesinde.
Bıktık sizin gibi naylon hümanistlerden.
Çağdaşlık, hümanizm gibi batının sadece kendi işine geldiğinde hatırladığı ama reelde hiçbir gerçekliği olmayan, bizim entel dantel takımının çok da sevdiği kavramlardır.
Sen zor durumdasın kardeşim sen !
Batmış bir ekonomin var. Tepende akbabalar uçuşuyor ve sen içeriyi truva atıyla doldurmakla meşgulsün.
Neymiş, başlarında bir zalim varmış. Bu zalimi yeni mi keşfettik ? Arap baharında onun da yıkılacağı tezi üzerine durumdan nemalanma adına mı fark etmiş olmayalım? Bu Suriyelileri ülkeye dolduran zat- şahane denizde birlikte yüzüp el ele pozlar verirken de aynı adam değil miydi ?
Senin etin ne budun ne ? O zaman nerede zalim bir yönetim varsa vatandaşlarını gemilere doldurup getirelim ki tarih bizi daha çok yazsın !
Elinizde ırkçı yaftası dolaşıyorsunuz. Ama asıl ırkçı sizsiniz. Türk düşmanlığı da bir ırkçılıktır. Bu yazının sahibi ümmetçi bir Türk düşmanı ve arap sevici bence.
Ümiz Özdağ açıkladı; şu an Kızılay kayıtlarında 9 milyon Suriyeli kayıtlı. Her gelen Suriyeli benim çocuklarımın ve torunlarımın boğazından çalınan bir lokmadır. İşi vicdan boyutuna taşıyacaksan vicdanının hepsini harcana. Çünkü çok yakında bize de lazım olacak.
Aynı şey senin için de geçerli. Sohbet etmeyi bile onlara yapılan bir lütufmuş gibi kakalamak yerine evinize alın da besleyin.
Konsantre Karanlık Madde
Bu mevzuları takip eden kimin çelme taktığını bilecektir, bilmiyorsa da burada ben ne yazsam yine fark edecek kadar kafa yapısına sahip midir? O çelme takan kafa ile aranda da hiçbir fark göremiyorum. Aynı neonazi kafa...
Batı mı? Batıda gezdiğim pislendiğim doğrudur. Hapisanelerine kadar girip çıkmışlığım vardır. Rengim de oralarda karardı. Anarşist kolektiflerin evinde de aylarca kaldım(hemen kıt aklına sol anarşistler gelmesin), Fransa'da kürt dayının evinde de kaldım, Belçika'da Vlaam ev sahibim de oldu, İngiltere'de Maraş Karasinli mafyanın evinde de misafir oldum. Hümaniste çok güldüm. Sicilim boyumu aştı ve boyuma kadar olan kısmı hep şiddetle alakalıdır. Senin gibi ideolejilere saplanmışlara siyah görünürüm, simsiyah, genelde kaçarlar benden ama adam da yemem. İstiyorsan git Suriyeli çocuklara sor...
Bu durumun çağdaşlıkla batı ile zerre alakası yok ki batıyı eleştirdim ben yorumumda. Bu durum insan olma durumudur. Dünyada toprak yok, kaynak yokmuş gibi kan dökenlere kafa yapınla yaptığın yatırımın farkında olmatacak kadar kör bir adamsın sen. Sizin gibilere göre doğru düzgün cümle kuran, biraz kitap okuyan herkes 'entel-dantel', kaçırdınız bu ülkeden kafası çalışan adamları. Ne Cihangir solcusuyum, ne de Gladio'nun bu ülkenin başına bela ettiği sözde milliyetçilerdenim. İki taraftan da eşit derecede nefret ederim. İki taraf da Rothschild ailesinin uyuşturucu trafikerliğini yapan adamların pasif agresif destekçisidir. Birisi Afganistan'da üretilen eroini Beyrut Limanına inişi ile görevlidir, diğer sözde milliyetçiler de Avrupa'da pazarlanışı ile görevlidir. İkisi de kendi ırkını savunduğunu söyler. Ama cepler dolarken, siz de burada o şerefsizleri kutsar, zor durumdaki yetime yapılan yardımdan rahatsız olursunuz. Git kalyon ajansa, Ağaoğluna, Limak Holdinge dikil, garibana değil. Yer mi? Ya da adım atabilir misin acaba binalarının kapısından?
Gördüklerimi görsen, bırak ideolojileri ırkları, kendinden nefret edersin. Senin gibi garanti ve güven içinde hayatını yaşamaya çalışan adama ne bu kirli ilişkileri, her birinin aynı deliğe işediğini anlatabilirim ne de zulümden kaçmanın nasıl bir hissiyat olduğunu.
Ülke mükemmeldi dimi, Suriyeliler batırdı. Ne zaman battı bu ülke biliyor musun? Menderes Amerika yardımlarını kabul ettiğinde ve arkasından Amerika'da yetişmiş Albaylar burada milliyetçi olarak pazarlandığında. Öte tarafta da Sovyet ajanlarının pompaladığı saçma ideoloji ile gençler silahlandığında. Ülkenin içine sıçan nesilden değilim. Bayılıyorsunuz bölünmeye. Bir tarafta Amerikancılar, diğer tarafta Rusçular, ülkelerini çok sevdiği iddiasıyla kan döktüler bu topraklarda. Yok gözümde ikisinin de farkı. Kılıflarınız ile görmüyorum sizi. Onlar Rusçu ise siz de Amerikancısınız. İki taraftan da nefret ediyorum ben ama kafan almayacak bunu da. Çünkü ait olmadan var olamayan adamlarsınız.
Ben müslüman da değilim, sağcı da değilim, solcu da değilim, kürt hiç değilim, kendimi Türk olarak da görmüyorum. Aklından hemen Ermeni yaftası geçecek kadar dar kafada bir adamsın ama senin aklın benim duruşumu almaz. Sana acı bir gerçekten bahsedeyim mi? 100 dolara gen analizi yapıyorlar. Senin gibi ırkperestlerin de kanında genelde hangi ırktan nefret ediyorsa o ırk çıkıyor. Korkma, bir dene istersen. O şunu açıkladı, bu bunu açıkladı. Onlar açıklar siz dinlersiniz. Ben o mecliste birbirini yiyen adamların oğullarıyla, Armada'nın üst katlarında kumara otururum. Can ciğerlikleriyle her şey biraz daha anlamsızlaşır gözümde...
Milletin evine barkına ne alacağına burnunu sokmak da bana birilerini hatırlatıyor ama kimi? Mavinin tonlarısınız işte. Güç başkasının eline geçince salyalar saçıyorsunuz. Ve benim hepinizden eşit derecede midem bulanıyor. Bu zamanlarda edebildiğim sadece sohbet, özel sebeplerle. Bu bir lütuf değil ama sana, senin gibilere kurduğum cümleler lütuftur gözümde. Hiç merak etme, vakti ile couchsurfing ile İranlı da ağırladım evimde, İspanyol da, Iraklı da, Nordik de, İngiliz de.
Senin ne ruhun, ne bilincin ne de bedenin bana diş geçiremez. Git başkasında dene şansını.
mirim
Karanlık güya cevap vermişsin. Bir sayfa dolusu yazında konuyla ilgili cımbızla ayıklanacak kadar şey var. Gerisi, uçtum, kondum, kaçtım, parande attım tarzı kendini anlatmaktan ibaret. Senin bu özelliklere haiz olmanın konuyla alakası ne ?
Koca yazıda tek katıldığım Adnan Menderes'le ilgili olan bölümdür. Bunun dışında gerisi laf salatası. Orada da beni Amerikancı ilan etmişsin :) Ben bugüne kadar ne Amerikancı oldum ne Rusçu ne de Çinci !
Genlerle ilgili tavsiyen var. İşte senin kapasiten bu. Benim sözünü ettiğim kan ırkdaşlığı değildir. Aidiyet duygusudur. Bir millete aidiyet duygusuyla bağlı olmaman senin sorunun. Milliyetçilik kavramı aileden başlar, sokak, mahalle, ilçe, il ve ülke milliyetçiliği olarak devam eder. Bir nevi ait olduğun şeyin çıkarlarını korumak ve kollamakla ilgilidir.
Salya malya konusuna gelince; emin ol yazını okuyabilmek için ağzından saçtığın köpüklerden zor ayıkladım.
Bana ne laga luga yapıyorsun ? Benim 3 oğlum var üçü de işsiz. Senin gibi naylon hayırseverler yüzünden sadece benim çocuklarımın değil, koca ülkenin gençliğinin geleceği aynı senin ruhun gibi karanlık. Olay bu kadar net. Sen bana ne anlatıyorsun ? Sırf muhalif ruhunu tatmin için yanlışın yanında yer almak ancak karanlık ruhların işidir.
Senin ülkene bilinçli bir operasyon yapılıyor. Türk kimliğini bu ülkeden silme, yok etme peşindeler. Amerikan emperyalizminin, siyonistlerin planlı harekatıdır bu. Bugün Menderes zihniyetinin bir uzantısı iktidardayken sen hala neyin muhabbetini yapıyorsun ? Adam Türk ordusunu yok edip Suriyelilerden oluşan bir ordu kurma peşinde.
Yok dişin kesmez de cartta curtta. E belli, elbette kesmes suratı kösele gibi olan adama diş mi geçer ?
Konsantre Karanlık Madde
Konsantre Karanlık Madde
Yorumlar için teşekkür ederim. Genel anlamda Suriyeliler konusuna olumsuz yönleriyle bakılmış. Bu konunun illaki olumsuz tarafları vardır. Dile getirilen eleştirilere bir itirazım yok ama ben konuya bardağın dolu tarafı anlayışında bakmaya çalıştım. Selamlarımla.
İlkay Coşkun tarafından 1/10/2020 5:29:49 PM zamanında düzenlenmiştir.
Bir kaç ay önce ülkede sağlık ocaklarinda rutin olarak bebeklere yapılan hepatit-b aşısı lojistik sıkıntısı oldu. Aşı takviminde yenidoğana ve bir aylık bebeklere birer ay ara ile yapılması gereken bu kritik aşı bulunamadığı için zamanında yapılamadı. Parası olan eczaneden bulup ki oda bulabilirse bebeğine yaptırdı. Bulamayan da aylarca aşının gelmesini bekledi. Bebekler altı aylık olduklarında eğer hala hepatit-b olmamışlarsa aşı uygulandı.
Ancaaakkkkk pek çok bölgede acılan suriyeli polikliniklerinde bu aşı kesintisiz yapılmaya devam etti. Sadece aşı mı ücretsiz sanıyorsunuz? Yoooo! Muayene ve reçete edilen ilaçlar bu polikliniklerde depo edilmiş şekilde ücretsiz dağıtımı yapılıyor.
Şimdi soruyorum:
Dünya üzerinde kendi vatandaşından esirgediği, sağlayamadığı hakları ülkesindeki mültecilere tanıyan bir tane devlet var mı ?
Kör olmanın da kabul edebilir sınırları olmalı!
Bir kere hiç tahammül edemediğim bir karşılaştırmaya tepkimi belirtmek istiyorum.
Bulgaristan'dan gelen göçmenler Türk'tü ! Yani soydaşlarımızdı. Ayrıca onlar Türkiye'ye geldiklerinde Kırklareli'nde PTT Başmüdür Yardımcısı sıfatıyla koordinasyon kurulunda görevliydim. Kendileri için hazırlanan kamplara yerleştirildiklerinde, her aileye yeterli miktarda telefon kartı verilerek Bulgaristan'da kalan ve Türkiye'de bulunan akrabalarıyla irtibat kurmaları amaçlandı.
Şimdi burayı iyi dinleyin ! Biz kampa girdiğimizde o kadar büyük sessizlik hakim olurdu ki, ilk defa gelenler kampta kimsenin yaşamadığını sanırdı. Ne bir kavga, ne bağırış çağırış, ne kargaşa, ne yerlerde bir tane çöp... Hiçbir olumsuz tablo göremezdiniz. Bedava telefon kartı dağıtıldığı halde, ankesörlerin başında en fazla 3-5 kişi olur, sessizce sıralarını bekler, sıra eksildikçe bir kaç kişi sessizce gelir ilave olurdu. Daha sonra kendilerine gösterilen yerlerde bir tane fire vermeden ikamet ettiler. Genellikle akrabalarının olduğu yerleri tercih ettiler. Bir tane soydaşımızı dilenirken gören olmadı. Edepsizliğini, karıya kıza sarktığını gören olmadı. Hırsızlığına soysuzluğuna şahit olan olmadı.
Siz şimdi ilkelliğin dibine vurmuş, üç tanesi bir araya geldiğinde ortalığın anasını belleyen, medeniyetin "m"sinden haberi olmayan, Türkiye'nin Güneydoğu sınırında akrabaları olduğu halde ülkenin kılcal damarlarına bile sızan elin Suriyelisini benim soydaşımla aynı kefeye koyarak zaten vicdansızlığın dik alasını yaptınız. Gidin sanayi sitelerine esnaftan çok Suriyeli dilenci var.
Geçen gün Kurtköy Viaport'ta geziyorum, yemin ederim içimden dedim ki, ilk Türkçe konuşanı öpeceğim !
Ayıp be kardeşim ayıp. Yaptığınız kıyasa bakın.
Ve bu ülkede 3 milyon Suriyeli yok. Kızılay kayıtlarına göre 9 milyon Suriyeli var. Ve biz şu anda bu yazıyı yazarken de hastanelerde ışık hızıyla çoğalıyorlar. Benim yeğenim Konya kadın doğum hastanesinde baş hemşireydi. Dayı vallahi kadına 14. doğumunu yaptırdık ve kocasını da kendisini de azarladık diyor. Bu sadece bir örnek.
EVE LAZIM OLAN CAMİYE HARAMDIR!
Benim ülkemin insanı işsizlikten kırılırken, yokluktan intihar ederken Suriyelilere gösterilen ve asla hak etmedikleri bu özen ve ayrıcalık neredeyse sosyal bir nefret ve patlama boyutuna ulaştı.
Benim payıma düşen bir kuruşu bile onlara helal etmiyorum.
Çok istiyorsanız alın evinizde besleyin.
Afet İnce Kırat
mirim
Ne Şam'ın şekeri ne Arabın yüzü...
Yazınızı sonuna kadar okumaya dayanamadım. Sırf "Şuan gelinen noktada onlardan kimse şikayetçi değil. Tamamıyla bu topluma adapte olmuş durumdalar çok şükür." cümlesi bile, gerçeklikten ne kadar uzak olduğunuzun göstergesiydi benim için. Yorum yapmayı da düşünmüyordum ama, şunu söylemeden geçmek istemedim;
Pes!!!