Süper Yazı:)
Formül üretmek gerçekten zor bir iştir, bir konuya tamamen her yönüyle vakıf olmak gerekir. Pisagor’un 3-4-5 üçgenini formülüze etmesi için kaç yıl farklı konularda farklı bilimlerin içinde olması ve üzerinde çalışması gerekmiştir? Veya bir gerçeği görmek için o yolda ilerleyen diğerlerinden daha dikkatli olunması gerektiğidir.
"Ancak günümüzde arkeolojik bulguların bize gösterdiği, Mısırlıların da bu bilgiyi Babillilerden devr aldıkları. Arkeolojik kalıntılar, Çinlilerin de inşaatlarda dik açı oluşturmak için”6, 8 ve 10″ gibi relatif ölçüleri kullandıklarını, Hintlilerin ise, aynı gayeyi, “1, 3/4 ve 5/4” ile gerçekleştirdiklerini göstermekte."
Geçmiş bilgisiz değildi. Birbirinden farklı coğrafyalarda kıtalarda, farklı insan topluluklarında birbirine eşdeğer yapıların oluşturulması tarih öncesinin bir gizemidir.
Dinî olsun olmasın bir sistemin varlığının öyle oldùğunu kabul etmek “inanç” kavramı ile ifade edilir.
İnanç, zihnin bir faaliyetidir. İman ise bir dinin akidelerine ve emirlerine ispat edilmiş hakikatler olarak inanmak ve
kabul etmektir.
"İtikad ise içgüdü gibidir, .... İtikad derece kabul eder, iman ise derece kabul etmez."[Pazarlı;1993:15]
Türklerin Özetle İnanışları ;
Animizm,
Totemizm,
Dinamizm,
Budizm,
Maniheizm,
Zerdüştilik,
Hristiyanlık,
Musevilik,
İslamiyet.
Türk İnanç ve din tarihi aynı zamanda insanlık tarihiyle de kıyaslayabiliriz, farketmez aslında..
Bir milletin içinde farkı inanışlar olabileceği gibi, inançların; birbirine üstünlük kurmaları babında bir kaçı çoğunluk tarafından daha kabul edilir olabilmektedir.
Algı : Dikkati bir şeye yönelterek, o şeyle ilgili olarak duyular aracılığıyla edinilen yalın bilgi, o şeyle ilgili bilgiyi bilincinde var etme, o şeyi anlama.
Günümüze geldiğimiz tarihi yolculuk içinde, algıları üretenler, yayanlar ve alanlar olarak üçe ayırabiliriz. Son çağdaki ismiyle Ortadoğu coğrafyası dinde algı üretenlerdir. Üretilen algının çevreye yayılması da iletişim kanallarının hızına bağlıdır. Bu konuyla alakalı olarak da posta ve haberleşme tarihine bakmak gereklidir.
Sinema ve tiyatro ise algının hayallerimizi belirlemesi, zihnimizi açması ile günümüzün en temel kitle haberleşme aracıdır.
Sinema sektörünün meydana sürdüğü algı, zamanında dinlerin ürettiği algıyı üretmeleri bakımından birbirlerine benzerdir. Zaman içinde kurumsallaşan dinler en bilinen adlarıyla şaman, derviş, aziz, peygamber, hacı, mürit, kutsal alanlar, totemler, tarikat, cemaat, isimleriyle karşımız çıkarken sinema sektöründe bunlar, fantastik, korku, macera, romantik, komedi, +18, psikolojik, aile, animasyon, belgesel vb olarka karşımıza çıkmaktadır.
Sinema sektöründeki seri filmler gibi, tarihimizde seri dinler kategorisi vardır. Arasındaki tek fark çevreye yayılma hızıdır. Sinema sektöründeki seri filmler
1. Baba 1-2-3 (1972-1990)
2. Matrix Serisi (1999-2003)
3. Örümcek Adam Serisi (2002)
4. Superman Serisi (1978 – 2006)
5. Rocky Serisi (1976 – 2006)
6. Testere Serisi (2004 – 2010)
7. Yüzüklerin Efendisi Serisi(2001-2003)
8. Harry Potter Serisi (2001-2011)
9. Geleceği Dönüş Serisi (1985-1990)
10. Karayip Korsanları Serisi (2003-2017)
11. Hızlı ve Öfkeli Serisi (2001-2017)
12. Görevimiz Tehlike Serisi (1996)
13. James Bond Serisi (1962 - 2015)
14. Hobbit Serisi (2012)
15. Avengers Serisi (2012)
Gibi uzayan bir liste yapmak mümkündür. Sinema sektörü iletişim, bilgisayar, ses ve görüntü sistemlerinin gelişmesi sayesinde son 60 yılda daha görünür ve toplumsal olmuşlardır.
Türklerin inanışları ise en kısa yakınsak olarak 5000 yıllık geçmişe kadar uzanmaktadır. Yahudilik son 3000 yıl, Hristiyanlık 2000 yıl, İslamiyet ise aşağı yukarı 1500 yıllık bir geçmişe sahiptir.
Dinlerin bireysel ve toplumsal bazda oluşturduğu algı ile sinema sektörünün oluşturduğu algı arasında fark göremiyorum.
Senaryosu yazılarak çevreye sunulan dinlerin çevresinde meydana getirdiği algı tarihi ortalama 2000-2500 yıldır gündemimizde. Oysa yeni bir çağın arefesinde, matbaa , sinema ve haberleşme sektörü sayesinde oluşturulan algı ise en fazla 150 yılla ölçebiliyoruz.
Özetle Hollywood,Bollywood, Yeşilçam, Netflix vb sektörlerde oluşturulan veya gösterime giren algının, din sektöründeki oluşturulan algı ile arasında fark var mıdır?
Fantanstik filmlerde seyirciye sunulan süper kahramanlar, olağanüstü olaylar, sıradışı hikayelerin bir benzerini dinler tarihinde okuyabiliyoruz.
Mısır Tanrıları, dünyayı yemek darmağın etmek isteyen uzaysal canavarları engelmektedir. Musa, halkın Firavun devletine karşısında lideri süper kahramandır. Nuh bir doğa olayının kahramanıi İsa bir başka kahraman, Muhammed, Buda, DalayLama... kendi içlerinde ve bölgelerinde çevreye etkileri ve arkasında toplulukları sürüklemesi babıyla başka kahramanlardır.
Oysa film sektörünün önümüze sürdüğü bir çok senaryodaki olaylar bir aldatmacadan ibarettir. Uzay filmleri, lazer ışıkları, zaman atlamaları, parelel ve dikey evrenler, gözden ışık fırlatmalar, suya, toprağa havaya hükmetmeler, kılıca dayanıklıklık, kurşun geçirmezlik, arabalardan daha hızlı koşan insanlar, büyü, sihir, zihin okuma,mekan sıçramaları, uzaylı efendiler, avcılar, son dönemlerde yapay zeka, mikroçipli insansılar, internette çevrimiçi yaşayan zihinler vb .. uzar gider.
Kısaca değindiğimiz bu aldatmacaları dinler tarihinde aramaya kalktığımızda çağının düşünsel düzeyine göre; peygamber anlatılarında görürüz.
Arasındaki tek fark biri daha emekleme aşamasında , diğeri binlerce yıllık bir algıya sahip..
Senaryolar yazılır ve bunlar gelecekte bir inanca dönüşebilir. Bunları birbirinin karşıtı gibi göstermemelidir. Bibirinden beslenen algılar, çoğunluğun kabulü ile reddedilmesi toplumca ve muktedirlerce yasaklanan inanışlara döner.
Dine, tarihe, sinema ve edebiyat sektörüne vb bir de bu yönüyle değerlendirmek gereklidir. Yoksa; sizden sonraki çağın firavunları ve nemrutları olmaktan kurtulamazsınız.
Esenlikle efendim..
Nice düşünmelere..
www.matematiksel.org/pisagor-teoreminin-hikayesi/
dergipark.org.tr/tr/download/article-file/9250
(TÜRK İNANÇLARI VE İNANIŞLAR, Türker Eroğlu, Hatice Çiğdem Kılıç)
www.neoldu.com/en-iyi-seri-filmleri-33948h.htm
YORUMLAR
Nietzsche, devleti de yeni put olarak tanımlar.
En sevdiğim pasajlar arasındadır kendisinin yazdığı.
''Haddinden fazla gereksiz doğuyor, işte devlet onlar için var,,,'' diyordu.
Görüyorum ki sıra yeni putu kırmanda.
Belki, bana kızacaklar ama Türkleri fazla abartıyoruz.
Bir tarafım Türktür, öp öz. Avşar boyundan.
Yazı gerçekten de süper ama dediğim noktayı bir düşün istersen;
putun birini kırarken, diğerini beslemek ne derece doğru?
Evet, süper yazı :)
Sen Sodomlusun gardaş, Gomore'den selamlar :)) Yakup Kadri bile dedikoducunun tekiymiş derler dostum. İnsan değerlerin değişebileceğini gösterebilirken, değiştirerek yaşayabiliyorken öyle değilmiş gibi davranabilen mükemmel bir varlıktır. Kuva-yi Milliye Leyla için dağlılar, Necdet için kahramlardı. Kime göre neye göre diye bir yaşam şekli olamaz. Elbetteki Cesur Yeni Dünyanın Somalı müptezelleri gibi de olalım demiyorum ama manipülasyonu çok uzakta aramamak gerekir.
Sevgilerimle...
Yinsani
algılamakta tıkandığım bir yorumdu deniz hanım..
övdün mü giydirdin mi anlamadım..sanırım giydirdin.. canın sağolsun..
sevgilerimle..
Den(iz)
Ama siz beni çok güldürdünüz. Belli kapasitenin üzerinde olunca karşımdaki yazar sanırım aklımı okumasını isteyecek kadar ileri götürüyorum işleri bazen.
Cevaba bakılırsa bence çok iyi anlaşılmışım :))
Yeniden
Sevgilerimle...
Yinsani
teşekkür ederim..
esenlikle efenim:)