SEZAİ KARAKOÇ
SEZAİ KARAKOÇ ÜZERİNE BİR İNCELEME
“İkinci Yeni” şiir hareketinin önemli şairlerinden olan Sezai Karakoç, şairliği yanında gazeteci, bir düşün ve aksiyon adamı olarak edebiyat ve siyaset tarihimizde önemli yer etmiştir. Necip Fazıl Kısakürek’ten aldığı dava bayrağını taşıyan şair, hececi üstattan farklı, yoğun imge ile, mistizm, dinsel mitoloji, fani ve ebedi aşk, varlık, çocukluk, ölüm, yaşanılan coğrafya gibi pek çok konuda sıra dışı dizelere imza atmıştır. Adı “İkinci Yeni” ile anılan şair, tuhaftır ikinci yeni şairlerini inceleyen birçok çalışmada kendine çok az yer bulur!
Zafer Demir’in “İkinci Yeni Şiiri ve Postmodernizm “ adlı denemesinde Karakoç, hem içindedir İkinci Yeni’nin hem dışında! Bunu onun diğer şairlerden farkı olarak mistizmi ve dinsel mitolojiyi kullanarak varlık sorunsalını çokça irdelemesine bağlayabiliriz. Zafer Demir’in bu çalışmasında postmodern akım ile ikinci yeni şiiri yan yana konur. Postmodern anlayışta “Hiçbirşey merkezi değildir, herşey bir paradokstur.” Yeniyi deneyen ikinci yeniciler, Mehmet H. Doğan’a göre “Garip hareketinin yozlaşmasından doğmuştur. Basitlik, aleladelik yetmez; anlaşılmaz, imlasız, yoğun imge, çapraz kelime ve cümle kurulumları ile kimi protest bir şiirdir ikinci yeni.” Gelenekten uzaklaşmaması da belki de Sezai Karakoç’u, şekilde değil ama felsefede diğer ikinci yeni şairlerinden ayıran en önemli husustur bize göre.
Veysel Şahin’e göre, “Bir düşün insanı olan Sezai Karakoç, yaşadığı zaman ve mekânın soylu rüyasını, geçmiş ve şimdinin yaratım ve oluşlarını bilgelikle bütünleyip kolektif bilinçdışının simgesel diliyle insanlığa deneyimler.”
Dolayısıyla biz, Zafer Demir’in kitabında diğer ikinci yeniciler için çokca söz etmiş(!) Sezai Karakoç’u, onun eserinden değil, sayın Ahmet Kabaklı’nın ve Kültür Bakanlığı’mızın Mehmet Çelik ve Yakup Çelik editörlüğünde hazırlatmış olduğu değerli kaynaklarından bulduğumuz iz ile takip ederek incelemeye çalışacağız.
Ergani’de 1933 Mayısında doğan şair Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdikten sonra asli mesleği olarak yaptığı gelirler kontrolörlüğüne kadar ilerlemiş. Edebiyat serüveni de beraberce devam etmiş. Maraş’ta 1945 yılında başlayan hayatının önemli kesiti onun düşünce dünyasının şekillenmesinde köşe taşı olmuş. Lise 3. Sınıfta, “Sabır” yayımlanan ilk şiiri olmuştur. Bu şiir Büyük Doğu’da Mehmet Levendoğlu imzası ile yayımlanmış, Necip Fazıl Kısakürek ile de tanışan şair Kısakürek ile sık sık görüşmeye başlamış.
Mülkiye dergisinde de şiirleri yayımlanan Karakoç “Mona Roza” yı 1952 yılında yazmış. Cemal Süreya mülkiye ikinci sınıftan başlayarak arkadaşı olmuştur. Mülkiye mezuniyet töreninde Sezai Karokoç Mona Roza’ yı istek üzerine üç kez okur. Rivayet odur ki sınıf arkadaşı Cemal Süreyya ile okuldan aynı hanımefendiye gönlünü kaptıran şair sonunda Mona Roza’yı yazar, hanımefendinin gönlüne girer ve Cemal Süreyya’nın soyadından iddia üzere bir y harfini alır, ünlü şair bundan sonra Cemal Süreya olarak anılır. Şairin kült eserlerinden olan Mona Roza’nın tümü Mülkiye dergisinde yayınlanmıştır. Biz şairin bizce iki kült şiiri ile onun şiirini anlama serüvenine kendimizce bakacağız. İşte ilki:
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
…
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek…
…
Karakoç’un Apollinaire, Claudel gibi şairlerden yaptığı çeviriler 1955 yıllarında Şiir Sanatı dergisinde yayınlanmış; batı edebiyatına dair yaptığı bu çalışmalar şairin poetikasına ciddi katkılar sağladığı yorumu yapılır.Biz bunu Mona Roza’da hissettik. Öyle ki onun bazı şiirlerinde sanki W. Shakespeare’in söyleyişini de bulursunuz.
Şiirin devamında;
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa:
Henüz dinlemedin benden türküler.
Benim aşkım uymaz öyle her saza,
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler…
Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa
Yağmurdan sonra büyürmüş başak,
Meyveler sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak:
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış,
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak”
diyerek şair, beşeri aşkta mutlak sevgi ve aşka ulaşma sürecini dillendirir. Sezai Karakoç, şiirlerinde bu dünyadan öte bir dünya olduğunu sık sık dile getirir. “Monna Rosa” da başta beşeri aşk ve sevgi(li)den bahsetmiştir. Fakat şiirin ilerleyen mısralarında aşk ve sevgi boyut değiştirerek tinsel yapıya dönüşmüştür. Mutlak sevgiliye ulaşan şair ,
“Anla Monna Rosa, ben öteliyim…
Açma pencereni, perdeleri çek” mısraları ile beşeri sevgiliden uzaklaşmak ister. O, asıl sevgiyi yokluğunda bulmuştur sevgilinin!
Gasset ilginç bir tesbit yapmıştır ; Sezai Karakoç’un eserlerinde “Sevgi merkezkaçtır; nesneye doğru gerçek bir ilerleyiştir; süreklidir…” der. (Gasset, 2005)
“Karakoç’a göre aşkın anatomisi, insanın kendi içine yönelmesi, Tanrı’yı ve kendi özgürlüğünü keşfetmesidir. Bu yönüyle Barskonmay ‘Karakoç’ta aşk, Tanrı insan etkileşimi sonucundaki halleriyle şiirdedir.’ şeklinde tesbit yapmıştır. ”
Yine kült şiirlerinden olan “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” adlı şiirinde “Kendilik sürecinde idealize edilmiş dinsel değerler ve imgeleri, kendi ses, biçim ve estetik evreninde yeniden anlamlandırır”. Her dizesi gerçeküstü muhteşem o şiirin bazı bölümlerini okuyalım:
“Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır.
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır.
Yoktan da vardan da ötede bir yar vardır
…
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende bir anahtar vardır
Göğsünde sürgünü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili En Sevgili Ey sevgili” (Zamana Adanmış Sözler, 2012: 55)
Burada Karakoç sevgi(li)yi “yoktan da vardan da öte” var olan bir güç olarak görür. Karakoç bu şiiri ile “Diriliş” felsefinin sancağını “anlayan” için en yükseğe çıkarır.
Biz şairin şiirinin büyüklüğünü, incelediğimiz şiirlerinden aldığımız dizelerin çarpıcı, can alıcı ve baş döndüren sesini kulağınıza fısıldayarak anlatmaya çalışalım istiyoruz. Zira şair kaleme, kağıda sığmayacak bir şiir ideali, daha doğrusu varoluş ideali ile yazmıştır. Kalem onun şiiri karşısında saygı durur, kırılmadan eğilir adeta.
Karakoç’un İkinci Yeniye de sığdırılamayacak poetikasını anlamak için onun şiirlerinden seçtiğimiz dizelere kulak verelim:
“Birkaç eski ölünün kemiklerini fosforladım,
Işıklarını artırdım
Bin yıl sonraki çocuklar için…”
“Her evde kutsal kitaplar asılıydı
Okuyanı görmedim
Okusa da anlayanı görmedim.”
“Ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı.”
“Yukarıya yükselsek ölüme yükseliyoruz
Aşağı insek ölüme değiyoruz.”
“Son birkaç kelimeyi de söyle
Öleceksen bari öl öyle “
“Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip sızı, bir mavi sızı
…”
Ve özetler Karakoç, şairi iki dizede:
“Şairler yaşayamadıklarını yazarlar
Ama o yazılacak olanı yaşarlarsa susarlar”
Mülkiyeden sıra arkadaşı “İkinci Yeni”nin en önemli, en çok okunan isimlerinden Cemal Süreya onu yakından tanımaktadır ve “İkinci Yeni”ye damga vurmuş söz sihirbazı arkadaşının hakkını teslim eder:
“Çok daha yetenekli bir Mehmet Akif’in tinsel görüntüsüyle adamakıllı dürüst bir Necip Fazıl’ınkini iç içe geçirin. Yaklaşık bir Sezai Karakoç fotoğrafı elde edebilirsiniz.”
Prof. Dr.Mehmet Kaplan onun için “O cumhuriyet devrinin birbiri ile çatışan iki asli temayülünün ikisinden de ayrı kendine has bir yol tutumuştur.” Derken Sezai Karkoç üstadın edebiyat dünyamızdaki özel yerinin tesbitini yapar.
Büyük şaire hayranlık, saygı ve sevgi ile sağlık diliyor, kalemi önünde hürmetle eğiliyoruz.
KAYNAKLAR.
1- İkinci Yeni Şiiri ve Postmodernizm. Zafer Demir.İstanbul 2015 .Mühür Yayınları.
2- Sezai Karkoç. Mehmet Çelik, Yakup Çelik. Ankara.2010. TC. KÜLTÜR BAKANLIĞI KÜTÜPHANELER VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
3- Türk Edebiyatı.Ahmet Kabaklı .IV cilt.İstanbul.2006. Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları
HARUN ÖZMEN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.