- 807 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Sarı Babet
Seviyooo... Sevmiyo... Seviyooo... Sevmiyo... diye salakça bir fala kilitledim ellerimi... Aklımda doksan altımış doksan ölçülerine çok yakın bir kuantum fiziğiyle, durdum baktım parmaklarımdan kayıp giden papatyanın kanatlarına... Aslında onlar sarı babetlerini göstermek için beyaz elbise giyen kadınlardan farksızdı.
Usulca düştü sol elimin parmakları, toprağın tenine... Tırnak aralarıma kahperenginde yalnızlıklar doldu... Yılların içimden dal gibi geçen uzantısını, tanımlanamayan bir evrende yaşarıyormuşçasına tomurcuk verdi gülüşlerim... Aklım, Einstein’ın ötesindeki fizikle yoğrulurken, yüksek çok yüksek desibellere çıkmış üfleyip duruyordu kulağıma; ölüm...
Ne için yaratmıştı tanrı bizi... Papatya parmaklarımda, ellerim toprakta ve aklım fiziğin de ötesindeki bincelerce fizikle geberip giderken, sessizlik denen karadelik kaç desibele kadar yutardı sesleri...
Güldürüp durma beni papatya... Kendi acını dindirmek için bulduğun o salakça intihar yöntemine kansaydım, insanların beni sevdiğine inanırdım...
O yüzden hiç gerek yok. Dursun kanatların, sarı babetlerinde...