Şimdiye kadar hiç kimse taklit yoluyla büyüklüğe ulaşamamıştır. -- samuel johnson
hrnozmn
hrnozmn
@hrnozmn

ATATÜRK, OPERA VE MERSİN DEVLET OPERA ve BALESİ

5 Ocak 2020 Pazar
Yorum

ATATÜRK, OPERA VE MERSİN DEVLET OPERA ve BALESİ

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

985

Okunma

ATATÜRK, OPERA VE  MERSİN DEVLET OPERA ve BALESİ

ATATÜRK, OPERA VE MERSİN DEVLET OPERA ve BALESİ

ATATÜRK, OPERA, MERSİN DEVLET OPERA VE BALESİ

Bu müziği dinlemek ve bilmek vazifedir.”
(Mustafa Kemal Atatürk)



Bulgarların Türk egemenliğinden çıkmalarının üzerinden üç beş yıl geçmiştir. Atatürk’ün Sofya günlerini kaleme alan Altan Deliorman anlatır:
Sofya elçisi Fethi Okyar ve askeri ataşe Mustafa Kemal Carmen’i izlemek üzere operaya gelirler o gece. İlk perde sonrası Bulgar Kralı Ferdinand onları kraliçe ile oturdukları locaya davet eder. İzledikleri opera ile ilgili düşüncelerini sorar. Mustafa Kemal’in askerlik dolayısıyla daha önce operaya ayıracak zamanı olmamıştır. Diplomatik dille cevap verir: “Olağanüstü majeste, gerçekten olağanüstü!”. Mustafa Kemal geceyi moralsiz olarak geçirir. O gece kaldıkları otelde arkadaşı Şakir Zümre Beyin odasının kapısını çalar içeri girer. Pijama ile gelen Mustafa Kemal’i uyku tutmamıştır. ”Şakir, kim ne derse desin şimdi Balkan Savaşı’nda yenilgimizin nedenini daha iyi anlıyorum. Ben bu adamları çoban diye bilirdim. Oysa baksana operaları bile var… opera binası bile yapmışlar.”(1)
İlber Ortaylı bir entelektüel ve karizmatik kişilik olarak tarif ettiği Atatürk’ü anlatırken şöyle der: “Atatürk’ün entelektüel kimliğinin bir yansıması da müziğe yaklaşımıdır. Türk müziğini çok iyi biliyor ve seviyordu. Öte yandan operadan çok zevk alıyordu ama sanırım operaya, zevk almaktan ziyade, ‘Bu müziği dinlemek ve bilmek vazifedir.’ görüşüyle yaklaşıyordu.”(2) 1930’ların başında (1934) Özsoy Operası’nı bestelettirmesi, İran Şahı’nın ziyaretinde sahneye sahneye konmasını istemesi de bundandır. Özsoy bir başlangıçtır.
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Atatürk’ün devrimleri ile açılan yolda emin adımlarla ilerlediği günlerdi. Batıdan ve doğudan Atatürk’ü ve yeni kurulan devleti yakından tanımak isteyen devlet büyükleri ülkemizi ziyaret ediyordu. İşte İran Şahı’nın ziyareti öncesi hazırlanan Özsoy, Firdevsî’nin Şehname’sinden uyarlanan, Türkçe olan librettosu Münir Hayri Egeli tarafından yazılmış 1 perdelik 12 tablodan oluşan Türkiye Cumhuriyeti tarihinin sahnelenen ilk operasıdır. Ana fikri bizzat Atatürk tarafından verilmiş olan opera için Adnan Saygun şöyle der: “Öyle sanıyorum ki iki düşünce O’nu bu arzuya itmiştir. O sıralarda kendisinin İran ile yakınlaşmayı, iki devlet arasında sağlam bir dostluk kurulmasını istediği anlaşılıyordu. Biri çoğunlukla Sünnî, öteki çoğunlukla Şiî mezhebine bağlı bu iki devlet, yüzyıllar boyu düşmanca bir komşuluğu sürdüre gelmişlerdi. Atatürk, işte bazen açık bazen kapalı olan bu düşmanlığı dostluğa çevirmek, bunun için de din ve mezhep konularını bir yana itip, iki milletin öz kardeşler oldukları fikrini, bir İran efsanesine dayanarak ileri sürme düşüncesine kendini kaptırmış olmalıdır. Nitekim,19 Haziran 1934 tarihinde, Ankara Halk Evi’nde yer almış olan ilk temsilin hemen ardından iki devlet başkanı Dışişleri Bakanlığı’na giderek orada Türk - İran dostluğunun temelini atmışlardır.”( 3-4)
Eski İstanbul milletvekili Süreyya İlmen tarafından 1927 de yaptırıldığını sonradan öğrendiğim “Süreyya Operası” binasını 1984 yılında, sinema salonu olarak kullanıldığı dönemde bir sinema filmi seyretmek için gittiğimde görmüştüm. Asıl hikâyesini bilmediğim o güzel tarihi mekan bir sinema salonu için bana da fazla gelmişti. Nice sonra sinemaya yenilmiş, özel bir mimari ve sanat anlayışı ile yapılmış Opera Sahnesi olduğunu öğrendim! İki yılı aşkın özenli ve çok üstün bir çalışma ile restore edilen bina Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası ve Türkiye’nin altıncı opera binası olarak sanat dünyasına 27 Ekim 2007 ‘de “merhaba” demiş.(5) İlk kez bir opera binası ile karşılaşmam meğer 1984 yılı Şubat’ına denk gelmiş.
Mersin şanslı illerden olarak Mersin Devlet Opera ve Balesi ile 1992 yılında buluştu. Devlet Opera ve Balesi’ne ev sahipliği yapan bina ise, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin 1940’lı yıllarında kısıtlı olanakları ile yapılıp “Halk Evi” olarak hizmet vermeye başlamış. Özdemir İnce, Semihi Vural’ın “Mersin Halk Evi/ Mersin Kültür Merkezi” kitabında “Mersin Halkevi, Mersin’in Kuruluş Destanı’nın benzersiz bir anıtıdır. Mersin ruhunun bekçisidir. Mersin’i bütün kötülüklerden koruyabilecek güce sahiptir.”diyor
Semihi Vural derlediği bu güzel eserde şöyle anlatır: “Bugün Mersin Kültür Merkezi olarak kullanılan Halkevi binası birçok öyküyü barındırıyor. Bir özelliği ise O’nu benzersiz kılıyor. Atatürk’le başlayan Cumhuriyet döneminde, Anadolu halkının aydınlanma çabaları kapsamında Türkiye’de açılan 477 Halkevi’nden günümüze işlevini sürdürerek ulaşan tek yapı, Mersin Halkevi binasıdır. Bize, bu simgesel yapıyı tanıyıp, O’nu korumak ve kollamak, işlevlerine ve etkinliklere katılmak, destek olmak kalıyor. “ (6)
Şöyle geriye dönüp baktığımda Mersin Kültür Merkezi Opera Sahnesi’nde gösteriler ve konserlerden hatırladıklarım bir çırpıda geliveriyor aklıma. Piri Reis, Hürrem Sultan, Lüküs Hayat, Frida, Batı Yakasının Hikayesi, Romeo Jülyet, Carmen, Tangopera, Hamlet, Notre Dame’ın Kamburu, Kurtuluş ve Cumhuriyet, Kuğu Gölü ve daha pek çoğu…
Bu yıl, 14 Şubat Perşembe günü “Sevgiliye Sürpriz, Film Müzikleri Konseri” için Mersin Devlet Opera ve Balesi salonundaydım. Harika ötesi bir performans ile orkestra şefi Sayın Kerem Esemen, Konzertmeister Marina Kvlividze’nin liderliğinde Mersin Devlet Opera ve Balesi Orkestrası, dünya sinemasında tarihsel bir müzik gezintisine götürdü seyircileri. Onları sahneden hiç bırakmak istemeyen her seyirci gibi ben de bu müthiş konseri hala ayakta alkışlıyorum. Bu konser özelinde toplumun estetik, kültür anlayışının sanat ile nasıl renklendirilebileceği, geliştirilebileceği ve zenginleştirilebileceği yeni yetişen gençlere, çocuklara böyle anlatılır, gösterilebilir diye düşündüm. Konzertmeister Marina Kvlividze’nin orkestraya ses verirken, akort yapılırken izlediğimiz zarafet ve disiplin, sözsüz kısa bir yaşam dersiydi adeta. Aklıma Atatürk geldi!
“Bu müziği dinlemek ve bilmek vazifedir.”
Efendim amatör bir opera takipçisi olarak Mersin Devlet Opera ve Balesi, Orkestrası ve bu çatı altındaki sanat emekçilerine en derin saygı ve sevgilerimle, yazımı yakın gelecekte devam etmek ümidi ile bitiriyorum.
Sanatsız kalmayınız!
________________________________________
KAYNAKLAR:
1- www.musikidergisi.net
2- İlber Ortaylı, Bir ömür Nasıl Yaşanır, Kronik Kitap Şubat 2019,54-55
3- Ersin Onay, Atatürk ve Müzik, s. 5
4- www.atam.gov.tr/dergi/sayi-52/ataturkun-ana-fikrini-verdigi-ilk-opera-ozsoy-destani
6- www.sureyyaoperasi.kadikoy.bel.tr
7- Semihi Vural, Mersin Halkevi/Mersin Kültür Merkezi, I’ajans, Şubat 2007

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Atatürk, opera ve mersin devlet opera ve balesi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Atatürk, opera ve mersin devlet opera ve balesi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ATATÜRK, OPERA VE MERSİN DEVLET OPERA ve BALESİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.