SOYAĞACIMIZ, ADAMIN ELİNDEKİ SİYAH KAPAKLI DEFTER DE YAZILIYDI.
OĞLUM: ’’ANNE SEN ŞİİR MİİR YAZMA SEN ROMAN YAZSANA’’
Her zamanki günlerden birisini daha yaşamanın heyecanı yoktu ben de. Akışını seyrettiğim günler
geçip giderken, neleri sürüklüyordu peşinden anlatılması çok uzun ama yaşaması ise bi okadar kısa idi ve işte bunu anlatmanın bir yolu yoktu bende.
…Havalar kasvetli, soğuk, yön şaşırmış durumdaydı ve insanlar ne yapacağını bilmiyorlardı. Kabaran Faturalardan dert yanan yananaydı ve ben aylar öncesinden hesap yaparken, geçen yıla göre hesap yapıp, daha az ödenekle kışı geçireceğiz diye düşünürken, tam tersi bir durun oldu ve çok ağar gelmişti bize kış. Bakalım ne olur diye beklemekten başka çare kalmamıştı bize..
Her sabah olduğu gibi gelip iş yerimi açtım. İçeriye girdim ve etraf hiç iyi kokmuyordu hemen çamaşır suyuna sarıldım ve bir pas- pas, bir kova su ve biraz sıvı deterjan yardımıyla her yeri bir güzel sildim, çamaşır suyu kokusuna alerjim olmasına rağmen yine de o kokuyu içime çektim ve ortalık mis gibi kokuyordu artık.
Daha sonra kaynayan suyuyla çayı demledim, akşamdan kalan birkaç bulaşık vardı onları yıkarken, yan taraftaki elaman avluda volta atıyordu, belli ki bir sıkıntı vardı ve o da dükkâna giremiyordu Elaman orada volta atarken bende bu arada işlerimi bitirdim ve şimdi kendimi ödüllendirme zamanı deyip kendime şöyle okkalı bir tost yaptım ve demlediğim çaydan da bir fincan doldurdum, hadi kızım güzel bir kahvaltı seni bekliyor dedim kendi kendime..
Ben bütün bunları yaparken o elaman hala daha avluda volta atıyordu ve benim başım döndü onun voltalarından…
Elamana seslendim, yeter volta attığın gel bir bardak çay al ki rahatla, dedim..
Eleman, sanki bunu bekliyor muş gibi hiç itiraz etmeden koşarak geldi ve ona da bir bardak çay doldurdum.
.. Sonra, sen açsın da şimdi, yemek yedin mi? Diye sordum
Elaman, ‘’hayır, henüz kahvaltı yapmadım karnım da çok aç ;ya nerede kaldı bunlar?, bilseydim daha geç gelirdim; abla, bir tostta bana yapar mısın?’’ Dedi.
Tamam, sana da bir tost yapayım zaten kendime yaptım beraber yeriz dedim.
Elaman oturdu ve ben kendime yaptığım tostu elamana verince elaman şaşırdı, ’’Tost ne çabuk’’ oldu dedi
Bekleme diye kendime yaptığım tostu sana verdim, o yüzden çabuk oldu deyince, elaman güldü, ben ikinci tostu yaparken, elaman tostunu çoktan bitirmişti bile. Saat ise dokuzu biraz geçmişti.
Elaman otuz, ya da, otuz beş yaşında, var mıydı bilemem ama elamanın çok utangaç biri olduğu kesindi.
.. Önceden doldurduğum çay soğumuş olsa da, yaptığım tostu ekmek tahtasın üzerinde kesip tabağa koydum. tepsiyi alıp, hem çayımı, hem de tabağımı o tepsinin içerisine koyup, masaya otururken o elaman da, yeniden doldurduğum çayını alıp dışarıya çıktı.
.. İyi oldu dışarıya çıkması o tepemdeyken yiyemezdim. Elaman telefonda, ‘’bu ne ya…, nerede kaldınız sabahtan beri sizi bekliyorum’ ’deyip sitem ediyordu konuştuğu kişiye.
….Neyse, ben oturmuş kahvaltımı yaparken, bir diğer elaman geldi elinde kocaman bir kupa ile. ‘’Abla, çay varsa çay alabilir miyim’’ dedi
Hemen kalktım, tabi ki alabilirsin dedim ve nerede kaldınız, elaman ağaç olmuş, çiçek açacaktı neredeyse, deyince
Elaman, ‘’hiç sorma ya, ta Kadıköy’e gittim, Kadıköy de işim uzadı, işim bitince geri geldim hem de yürüyerek bu da biraz bekledi, olsun, bir şey olmaz’’, dedi ve doldurduğum kupayı alıp gitti.
Ben de oturdum yeniden kahvaltıma devam dedim ama çayım artık buz gibi olmuştu olsun, tost sıcaktı ikisi birbirlerini idare ederler nasılsa deyip kahvaltımı bitirdim
..İlk çayım soğuduğu için bir şey anlamadım ama arkasından ardı ardına çay doldurup içmeye başladım sanki birileri gelip alacakmış gibi, öyle bir durum vardı bende.
..Havalar çok soğuk, hiçte hoş değildi dışarısı. Arada açan güneş, bir kandırmaca dan ibaretti ve henüz gelip giden yoktu kafeye. Sadece bir kişi gelmişti o da üst balkonda oturuyordu o kadar.
,, Komşu geldi. Komşuyla birkaç gereksiz cümle kurduktan sonra o komşu da gitti ve ben, elimde ki örgüyü mü?
Yoksa PC yemi bakayım? Diye düşünürken, tercihimi PC den yana kullandım ve sitedeki bütün mesajlara baktım, okumadan hepsini sildim çünkü hiç havamda değildim, bir umursamazlık, bir isteksizlik vardı bende. Sanki her şeyi silah zoruyla yapıyordum, öylesine bir durumla karşı karşıyaydım.
… PC den ayrılıp, örgüye başladım. Örgü, Gökhan’a kazak olacaktı ama olup olmayacağından da çok emin olmamakla birlikte örüyordum gene de. Kafamda bir yığın desen çizdim, netten baktım ama ben gene de kafamdakini uyguladım çünkü eski hevesimden çok uzaktım, yani örgüyü de zevkle öremiyor sanki biraz da pişman olmuştum, keşke kazağı hazır alsaydım diyerek.
… Örgüyü örerken, kapıdan içeriye birisi girdi, çok uzun boylu değilse de, kısa da değildi. Yakışıklı alımlı ve de kırk beş, elli yaşları arasında bir adam.
’Merhaba’’ dedi
Başımı kaldırdım adama’’ merhaba’’ dedim. Adamın bir elinde çanta, bir elinde de, siyah kapaklı bir defter vardı
.. Adam hemen oturdu, yani belli ki adam resmiydi. Daha öncesinden bu tür girişleri ve de oturmaları, gelen polislerden çok iyi bildiğim için, eyvah, gene mi dedim içimden.
Hemen Kafe’nin içerisine şöyle bir göz gezdirdim, kimseler yoktu o yukarıdaki genç hariç. Bütün işlemler de tamamdı yani, neden gelmiş olabilirler diye tam düşünürken, adam. ’’Günçe S.z. misiniz?’’ Diye sordu bana.
Adama baktım, evet, benim, ne oldu ki?
Adam,’’ yok, bir şey olmadı, sen Serkan S.z. nesi oluyorsun?
Annesiyim, Serkan’a bir şey mi oldu?
’’Serkan’a bir şey olmadı, sadece araştırma yapıyoruz o kadar’’ deyince
Ne araştırmasıymış böyle? daha önceden de gelmiş araştırmışsınız ben yoktum komşular söylediler bana
… Neden?
Bu araştırmayı merak ettim doğrusu, deyince.
Adam,’’ korkacak bir şey yok, erler arasında mesleği olanları seçtiler ya, bu konuda bir araştırma istediler
O kadar’’.
Sonra da,’’ Senin oğlun seçilmedi mi Peki?’’
-Seçildi
’’Ne yapıyor şimdi, yazıcı değil mi?’’
-’Yazıcı evet.
’’İşte biz de bunu araştırıyoruz, oğlun her hangi bir okulu bitirdi mi? ‘diye sordu
Oğlum Yakacık Anadolu meslek lisesini bitirdi, orada beş yıl okudu
Adam, ‘Oğlun, Üniversite ikiden terk’’
Evet, bir dersten dolayı okumadı, deyince.
Adam,’’ Senin oğlun güzel okullarda okumuş, yani elektrik okuduğu okullar çok iyi’’ dedi ve gülümsedi
Serkan’ın babası ne iş yapıyor?’’
Ben biraz durakladıktan sonra, Serkan’ın babası yok derken içim bir garip olmuştu ve kelimeler dilime dolaştı bir anda
Adam, ’’Yani yok derken, nerde babası?’’ soruyu yineledi
Serkan’ın babası öldü. Babası öldü, deyince
Adam, başını öne eğdi ve’’ bak bunu bilmiyordum’’, dedi sessizce.
Adam,’’ bu işyerini sen mi işletiyorsun’’
Evet, bu işyerini biz işletiyoruz, yedi yıldan fazla oldu. Ben zaten bu iş yerini Serkan’a açmıştım o anlıyor bu işlerden, burası sadece benim üzerime kayıtlı o kadar. Şu gördüğüm PC’lerin hepsi onun elinden geçti, hepsini o hazırladı, ben sadece buradayım o kadar deyince, adam başını çevirip kafenin içine şöyle bir baktı.
Dediğim gibi, o an kafe de hiç kimse yoktu, birkaç kişi gelmiş, onlar da çok oturmadan çıkıp gitmişlerdi.
…Adam, Serkan’ın kardeşi Gökhan ne iş yapıyor’’ ,diye sordu
Gökhan’la birlikte bu iş yerini işletiyoruz işte, başka kimse yok ki, dedim.
Adam hiç yanıt vermeden, tatlı bir tebessümle öylece yüzüme baktı.
Adam soruyor, ben yanıtlıyordum, adam da benim söylediklerimi not alıyor, yâda oradakilerle karşılaştırıyordu bilmiyorum artık. Serkan’a söylemiştim seni neden araştırıyorlar diye.
Serkan da, ‘Anne hiç çekinmeden benim açık adresimi verebilirsin’’ dediği için rahattım. Yoksa ben bu kadar rahat olmam imkânsızdı.
Adam hazırlanıp çıkarken yeniden sordum, ters giden bir durum yok değil mi?
Adam , ’’Hayır yok, her şey çok iyi ve senin sıkıntı etmeni gerektirecek bir durum yok, rahat ol dedi ve de çıkıp gitti arkasına bakmadan..
… Adam öyle demişti ama ben hiçte rahat değildim, neden benim oğlumu bu kadar araştırıyorlardı?
Bu ana kadar hiçbir suçu yoktu, hiçbir olaya karışmamış ve de hiç yasa dışı bir şey yapmamıştı. Kötü alışkanlıkları yoktu, sigara içiyordu da, bana göre sigara da kötü bir alışkanlıktı ama çoğu insan içtiği için, insanlar sigara içmeyi kötü alışkanlık olarak görmüyorlar artık...
.. İçimde ki sıkıntı çoğalmaya başlayınca kuzenimi aradım, onun da oğlunu araştırmışlardı çünkü...
oğlu bir mayıs yürüyüşüne katılmış içeri alınmıştı, araştırma onun için yapılmıştı. Serkan’ın böyle bir durumu yoktu
…Kuzenim, ne bileyim, bir şey olmaz rahat ol derken bile aklı bende değildi; bir tesadüf sonucu tanıştığı benim bir arkadaşımdaydı. Benim o arkadaş kuzenimin aklını allak bullak etmişti ve bu o kadar çok belli oluyordu ki, her fırsatta onu soruyordu bana. Onunla bir daha görüşmeyeceğimi söylemiştim aslında ama kuzenim yine de çatlıyordu meraktan. Ben de o arkadaşla bir şiir dinletisinde tanışmıştım ve bundan da kuzenime bahsetmiştim. Arkadaş bana verdiği şiir kitaplarını kuzenime vermiştim ve o kitapları bir solukta okumuştu, belli ki çok etkilenmişti, soramıyordu da. Kuzenim bana, onunla görüş demiyordu ama görüşme de demiyordu,o öyle merek ede dursun telefonu kapattım ve hemen, hem arkadaşım, hem de hocam dediğim, şahsen de tanıştığım Mine hanıma bu konuyla ilgili kısa bir not yazıp yolladım. Ben onun yanıtını bekliyorken, bir müşteri, arkasından bir başkası derken, bir anda kafe doldu. İşler durgundu ama böyle ardı ardına gelenler olunca, insan gene de umut ediyor işte..
.. Benim aklım hala daha Serkan’daydı. Serkan, o adam gelmeden iki saat öncesinden aramış, onunla uzun bir konuşma yapama sakta, gene de epey bir konuşmuştuk. Ah keşke sabah değil de, o adam buraya geldiğinde arasaydı ne iyi olurdu diye düşündüm ama olmadı, tüh, şans işte. Serkan’ın Teli olmuş olsaydı onu geri arardım ama maalesef yoktu ve ne de olsa o bir askerdi, ne kadar rahat olursan ol, yine de eli mahkûm...
Ben o endişeyle bekliyor, kime sorabilirim diye düşünüyordum. Aklıma yığınla şey gelip geçiyordu.
Nedenler?
Niçinler o kadar çok çoğalmıştı ki kafamda, onlarla baş edemiyordum ama bunun bir açıklaması da olmalıydı, diye de düşünüyordum. İçim içimi yerken, Acaba Gökhan’ı da mı arasam, diye düşündüm. Yok aramayayım, nasılsa birazdan gelir dedim ve beklemeye başladım.
… Gökhan her zamanki saatinde geldi, yani üçte. Gökhan gelir gelmez olayı hemen anlattım ve Gökhan,’’ Allah alla, ne bu şimdi?’’ Diye sordu.
Yani, evet bu ne şimdi, dedim bende.
Gökhan’’ Serkan aradı mı?’’.
Evet, Serkan aradı ama adam gelmeden iki saat önce aradı. ,İçimden, ya neden şimdi aramıyorsun, diye geçirdim ama olmadı deyince, Gökhan güldü ve ’’anne, o kadar da şans olmaz ki’’ dedi.
Gökhan’a, bu işin içinde bir iş var bak göreceksin, bu insanlar Serkan’ı bu kadar araştırmasının bir nedeni vardır mutlaka, bak sonra demedi deme..
Hani Serkan’a, senin bu gün canın sıkılmıştır git çarşıda gez dolaş demişlerdi ya, bana kalırsa onda da bir iş vardı. Belki de takip etmişlerdir Serkan’ı ne yapıyor diye, bilmiyoruz ki’, deyince.
…Gökhan, ’’Ya anne, sen boşuna şiir yazıyorsun, sen neden roman yazmıyorsun ki?
‘’Sen resmen senaryo yazıyorsun, yazdıklarını yönetmenlere yolla ki boşa gitmesi yazdığın bu senaryolar, vallahi rekor kırarsın; bütün bunları nasıl uyduruyorsun anlamıyorum ki’’..
Gökhan devamında. ’’Bak Vallahi çok ciddiyim, sen senaryo yaz, sen bu işi çok iyi yapıyorsun, hemen başla ve benim sana söylediklerimi de ekle tamam mı, sen boş ver şiir, miri, sen senaryo yaz’’ deyip benimle kafa bulmaya çalışıyordu. İyi hadi bakalım, bu işin kokusu çıkar bir yerden görürüz, bak benim sana söylediklerim de bir hata yok, bu uşağa bu kadar niçin araştırıyorlar yakında ortaya çıkacaktır bak görürsün, dediğimde ise, Gökhan her zamanki alaylı bakışlarıyla bana bakıp, ’’olayı büyüttüğümü’’ söyledi..
…Gökhan’a Ya oğlum, bu gelen adamın elinde ki defter de bizim soy ağacımız yazılıydı, bütün bunları nereden biliyordu?
Adam bana soruyor, Serkan S.z.un kardeşi, Gökhan S.z, ne iş yapıyor? Diye
Gökhan yine gülümseyerek, ’’Sen ne dedin adama, peki?’’
’’Adama deseydin, Gökhan büyük işlerle uğraşıyor, demedin mi yoksa’’ derken gözlerinde ki o alaycı bakışları tebessüme dönüşmüştü, çünkü adamın onu sorması hoşuna gitmişti her nedense.
…. Ben şimdi yarını nasıl bekleyeceğim?
.. Gökhan’a, ben eve gidiyorum, Serkan yeniden ararsa eğer, oğlum bu adamlar seni neden bu kadar araştırıyorlar? Senden başkalarını da araştırıyorlar mı? Diye sor tamam mı ?
Gökhan her zaman ki soğuk kanlılığıyla’’ Tamam anne, hepsini soracağım ona sen merak etme,bak göreceksin bir şey çıkmayacak, sadece araştırmayla ve de senin bu abartınla kalacak olay’’ dedi, yine o umursamaz tavırlarıyla
Gökhan, birkaç günden beri kafede ki PC’lerle uğraşıyordu, silip temizliyor, format atıyor, yani kendince bir şeyler yapıyordu ve bu arada da bilgisini geliştiriyordu, oldukça da bilgilenmişti bana göre..
…Ben akşamı zor etmiş, eve geç gitmek içinde oyalanıyordum ki, hani Serkan arar mı düşüncesiyle. Aramadı, artık yarına arar deyip çıktım kafeden eve doğru giderken kafam hala o adamda ve de bana sorduğu o sorulardaydı. Aklıma kötü bir şey gelmiyordu, oğlumdan emindim, kendimden de emindim;yani bizden kaynaklı bir şey olamazdı ama insan ister istemez bu sorulara yanıt arıyordu yine de ve bu yanıt bende değil, yarın oğlum ararsa ondadır diyerek yürüdüm eve doğru ve her zamanki yere, yani o arkadaşa uğradım
Arkadaş, beni görür görmez sende bir şey var ne oldu gene, yüzün çok tuhaf deyince ona durumu anlattım. Arkadaş, benden daha fazla endişelendi ve bir süre sonra da bana, senin oğlunu araştırıyorlar yoksa oğlunu oraya almasınlar, yani askerde kalması için olmasın?
Yok, daha neler. Benim oğlum o yaşı çoktan geçti, hem o orada kalmaz ki. Daha önceden demişti bana, ‘’anne, bana on milyon da aylık verseler ben asla burada kalmam’’ diye.
Yok, ondan değildir, bakalım yarın öğrenirim de, yarın bir olsa bari dedim ve orada fazla kalamadan eve gittim.
…. Sabaha kadar kâbuslar gördüm ve sabah yataktan gene yorgun kalkıp iş yerine geldim ve kafam hala bir gün önceki olaydaydı, o adam neden gelmişti? Bizim bütün bilgilerimiz, o adamın elinde ne arıyordu?
Ben neden o adama bir şey soramadım?
Ya da, neden o adamın kimliğine bakmadım, diye düşünüyor, bir yandan da kulağım telefondaydı.
..Aklıma gelebilecek, ya da bilgisine güvendiğim kim varsa onlara konuyu yazıyor, onlardan gelen yanıtlara büyük bir dikkatle bakıyor ve de okuyordum. En keskin yanıtı, arkadaşımdan, yani hocam dediğim Mine hanımdan alıyordum ve çaktırmadan da olsa beni suçlayıp bana kızıyordu, ‘’neden adamın kimliğine bakmamışım’ ’diyerek. ‘’Bu adamlar dolandırıcı olabilir, seni dolandırabilirler, çok dikkatli olmalısın ve sakın hiçbir şeye imza atma’’, gibi yığınla nasihatler ediyordu ve beni her zamanki saflığımla eleştiriyordu ama bunu yaparken de benim kırılmamamı ve de benim anlamamam için çok ince bir çizgi çekiyordu cümlelerinin altına, ama ben anlıyordum, safım ama asla aptal değilim ve hatta bir çoklarından çok daha akıllıyım, bunu o da, ve kendim de çok iyi biliyordum..
. ...En güzel yanıt, ta uzaklardan bir arkadaştan gelmişti ve ben ona inandım, üstelik kendimi de çok rahatlamış olarak gördüm
Arkadaş, ‘’merak etme, çok araştırıyorlar ve daha önceden bir takım yanlışlıklar yapılmış ve askerin içerisine tarikatlar sızmıştı, şimdilerde bunları temizlemek çok kolay olmadığını gördüler ve en azından bundan sonrası için önlemler alınıyordur. Senin oğlun da yazıcı olduğu için, daha bir dikkatli olmaları gerekiyor çünkü yazışmalar dışarıya sızmaması gerekiyor ondandır, merak etme bir şey olmaz ve o senin oğlun, sorun olmaz ‘’deyip, beni rahatlatmıştı, bu yorum çok mantıklı gelmişti bana.
.. Ondan sonra da kimseye yazıp, kimseyi rahatsız etmedim, ikna olmuştum çünkü.
Oğlum, genellikle sabahları arıyordu ama her nedense o sabah aramadı. Sabah aramadıysa öğlen arıyordu ‘’anne yemeğe giderken bir bakayım ne ediyorsun’’ der, öyle giderdi yemeğe. Öğlen de aramadı ve ben hala kulaklarım telefonda Serkan’ın aramasını bekledim ama aramadı.
…Gece, Gökhan eve gelir gelmez, oğlum, Serkan aradı mı? Diye sordum
Gökhan, ‘hayır, Serkan aramadı da, sana kötü bir haberim var sekiz numarada ki PC yandı’’, deyince
..Neler oluyor bize ya.
Ne oldu, neden yandı durup dururken?
Gökhan, ‘’anne bilmiyorum, çocuk otururken PC bir anda kapandı, baktım, başka yere koydum ama açılmadı; ya işlemci, ya da ana kart yandı, büyük bir ihtimal ana kart yanmıştır’’, dedi ama yüzünde ve bakışların da üzüntü hâkimdi.
Biz, kredi kartını nasıl azaltacağız diye düşünürken, bak şimdi de bu çıktı başımız iyi mi?
Gökhan: ’Anne sanki kredi kartının borcunun azaldığını hissetmiş gibi, tam zamanında bozuldu, işe bak ya’’, dedi.
.. Karnın aç mı?
Gökhan, ‘’yok, aç değilim, bir şey yemeyeceğim, dedi
İyi o zaman ben yatıyorum deyip, yattım
Sabah kafeye gelip,, sekiz numaralı PC’nin yerinin boş olduğunu ve de o kasanın bozukları tamir ettiğimiz yerde görünce içim burkuldu. Bu iş bizi terk etti de, bakma biz hala diretiyoruz nereye kadar bakalım, deyip günlük işlerimi yapıp oturdum ve Serkan’dan gelecek olan telefonu beklemeye başladım…..14 mart,,2012-03-18
Gündüz Yavuz.Kafedekiler...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.