- 490 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Beethoven ve gerilimler
Bir çiçeği yetiştirmem için gereken sadece temiz havaydı. Normal insanlar gibi sabahları uyandığımda geceleri odama gölgesini düşüren o sararmış perdeyi yavaşça bulunduğu yerden kaydırarak kısa bir kol açısı üzerinde odaya salı vermekti gün ışığını. Ardından kolu çevirip yaşamak için bir nebze de olsa havayı doldurmaktı içeriye. Küçük bir çocuğun balonunu şişirmesinde ki meselenin sırlarını çözmek için gereken neyse yapmalıydım. Diğerleri bunların üzerinde iyi dersler almış ve iyi ailelerce öğütlendirilmişlerdi. Beklide bu durum gün içinde başarısız olmamı sağlayan bir etkendi. Beklide başarısızlığımı sabahları yatağımda yaktığım sigara getirirdi ve gün içinde yol ortasında sendeleyen bir ayyaş gibi yürürdüm odanın içinde. Ya da odayı bir elektrik süpürgesi bulup halıyı çektirmemiştim ve ayağımda toz yığınlarını hissetmemek için parmak uçlarımda yürümeyi öğrenip dans etme yeteneğimi geliştirmiştim. Aslında evde tek kaldığım zamanlar dışında herhangi bir yerde pek de dans eden biri değildim. Sabahları çay içmek yerine aceleyle ısınmasını beklediğim suya sert tatsız ve ucuz kahveyi eklemekti güne başlangıç noktam. Kendimi bu şekilde zamanlı bir saat gibi ayarlamıştım. Sabahın ilk saatlerinde uyan, yatağından yavaşça doğrul, mutfağa doğru ilerle, kedi üzerine atılır hayır atılmaz gece onu dışarıya atmıştın öfkeyle doğru çok severdim fakat uyurken ayağımı bir fare gibi kemirmesinden de hiç hoşnut değildim bu sebepten kızgınlıkla yerimden kalkıp onu ensesinden kavrayıp dışar atmak gün içinde birçok kez tekrarladığım işti oda bunu çok iyi biliyor ve ona doğru koştuğum zamanlarda masanın altına girmeyi kestirebiliyordu o küçük beyninde. Suyu sıcağa çevir sıcak kısmının kolu yağlı olurdu. Zordu çevirmek ki sabahın köründe insanı çıldırtırdı. Ardından ocağın üstüne koy hayır büyük olana değil büyükle küçüğün çaprazında duran ortanca duvar kısmından bana göre sağda olan evet yerleştir altını sonuna kadar aç ki çabuk kaynasın ve ben odada dolaşırken ocağa su koyduğumu unutayım. Su buharlaşsın ve demlik kolunun yanması ve demliğin kendi için bana uyarı olarak gönderdiği o koku odaya kadar koşarak düşsün peşime. Hayır hayır böyle olmazdı yani haftada birkaç kez denk gelsem de böyle yapmazdım. O an tek istediğim kahve içmek olduğu için demlikten gelen homurtu sesi hep kulağımda yer edinirdi. Ve bir İngiliz kralı gibi odama çekilip bir Beethoven açar sessizliğin zihnimde yer edinene kadar ben sigaramı bitirmiş kahvemin o son yudumunu alıyor olurdum. Bunu çok severdim sırf kahvem sigaradan önce bitmesin diye yudumlarımı sayarak sigaranın bitiş çizgisine kadar getirir ve sonunda dolu dolu bir yudum çeker bütün bu gerilime son verirdim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.