- 574 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kaçmasam deli olacaktım!
Fractured filminde, ki enteresan bir filmdir, hastane psikoloğunun söylediği şuna benzer bir cümle vardı. (Manaca nakledeceğim.) Diyordu ki: "Gerçek katlanılmaz geldiğinde katlanılabilir ikinci bir tane kurgulamaya başlarız." Her türden inkârın altında yatan psikoloji de budur aslında. Neyin katlanılır/katlanılmaz olduğuna karar vermek. Buna birkez karar verildikten sonra kaçışlarınızın adresi de belli olmaya başlar. Katlanılmazlardan kaçılacaktır.
Yazarlığın bir parça kaçış gerektirdiğini düşünürüm. Her yazarın hayatında bir/birçok kaçış olduğuna inanırım. Zannımı destekleyecek verilerim de vardır. Lakin yine de zannınızı büsbütün esir almak istemem. Farklı örnekler de olabilir. Yalnız şuna dikkat çekmeliyim: Burada kastettiğim "Yazmam gerek. O halde insanlardan kaçayım. Birazcık da kalemime kalayım!" türünden bir kaçış değildir. Yani kaçış ’yazma arzusunun sonrası’ değildir. Bilakis. Yazmak arzusu kaçışların üzerinde filizlenir. Kurgunun istidat çekirdeği hüznün kısık ateşinde ağır ağır kabiliyete dönüşür. Âdemoğlu/kızı bağrında böylesi kaçışlar biriktirdikçe kurgu yeteneği de genişler. Gelişir. Güçlenir. Nihayetinde içindeki dünya göğsüne sığmaz olur. Bom! İşte tam da o zaman yazmanın vakti gelmiştir. Sörf tahtasını alıp dalgaya koşmalıdır. (Okuyan da Kızılırmak’ta sörf vardı sanır.) İkinci kaçış olacaksa bu birinci kaçışın evladı olarak dünyaya gelir. Kaçarsınız.
Peki kaçışı en çok ne besliyor? Bence acılar. Ama bu acılar da öyle yanayakıla yaşanan şeyler olmamalı. Görünmeye korkmalı. Acıyı göstere göstere yaşayabiliyorsanız zaten kem enerjisini salmışsınız demektir. Birikmez. İçinizde hiçbirşeyi büyütmez. Duygular göründükçe azalırlar. Şiddetlerini yitirirler. Dengelenirler. Enerjisini dışarıya salamayanlarsa, ne mutlu/yazık onlara, sancılarının baskısıyla sıkışırlar. Bu sıkışmışlık elmaslaşacak bir kömür parçası gibi hayalgücünüzü avuçlarına alır. Sıkar. Sıkar. Sıkar. Mısır tanesiymişçesine kalbinize hararet basar. En nihayet tezahüre/dışarıya doğru patlayamayanlar tahayyüle/içeriye doğru patlarlar. Nurtopu gibi ikinci bir gerçeklik algınız daha oluşur. (Allah bağışlasın.) İçinizde paralel bir evren inşa edersiniz. Ferahlarsınız. Kurtarılırsınız. Neden? Çünkü kaçış da ’Fefirru ilallah!’ sırrınca Allah’ın bir nimetidir. Kaçamasanız belki cinnet geçirirsiniz. Delirirsiniz.
Evet. Delilik de bir tür kaçıştır. "Yazmasam deli olacaktım!" diyen Said Faik bize bu sırrı da fısıldar. Kalem köprüden önceki son çıkıştır. Bu yeni evrenin düzeni mutluluğunuz rengindedir. Kurgusu keyfinize göredir. Duvarları neşedendir. Dışarıdaki hayat katlanılmaz geldikçe insan içinde daha çok vakit geçirmeye başlar. Kaplumbağa gibi kapanarak korunur. İşte böylesi inzivalarda yazmayı besleyen yetenekler gelişir. Arzunuzu çeşitli endişelerle örtbas etmezseniz siz de bir beyazsayfanın yamacına tünersiniz. Unutmayalım. Her hapislik insanı kendisine özgü bir pencere sahibi yapar. Kendi mahpusluğu Yusuf aleyhisselamı ’rüya’ penceresinin sahibi kılmıştır. Siz de kendi pencerenize ’yazmak’ dersiniz.
Orhan Pamuk’un "Yazmak yaşanmamış hayattan intikam almaktır!" derken kastettiği de belki bir parça budur. Nihayetinde yaşayamadığınız hayat sizi kaçış sahibi yapmıştır. Bu kaçış da yazmak arzusuna dönüşerek sonrasındaki kaçışları beslemiştir. Buraya kadar tamam. Peki sonra? Siz de kurgularınızla insanlara yaşayamayacakları hayatlar hediye edersiniz. Şu hediyenin intikamcı bir tarafı yok mudur? Mutlaka vardır. Çünkü kurgularınız da onların yaşayamadıklarıdır. Yaşayamayacakları şeyleri özlemlerine katarak intikam almış olursunuz. Yani zeval-i eleminiz olarak düşlediğiniz metinler başkalarının zeval-i lezzetlerine dönüşürler.
Zeval-i lezzetler hep özlenilirler. Evet. Eğer acılarınızdan kaçabilseydiniz içinize kaçmaktan mahrum kalacaktınız. Yetersizlik hissinin bağırdığı boşluklar sizi, velev yazmak kadarcık olsun, başka varlık alanları inşa etmeye itti. Eğer şu yetersizlik hissini duymasaydınız ’daha azı olmak’tan sakınmayacaktınız. ’Herhangi biri’ olmak yetecekti size. "Ben de herkes gibiyim!" demek tatmin edecekti. Yetmedi. Fakat bitmedi. Sonra kemalinize doğru koşarken arkanıza bakıp tekrar düşüneceksiniz: "Yaşamamak iyi mi oldu kötü mü?" Bu sorunun cevabını beyazkağıtta biriktirdikleriniz verecek. Size bahşedilen kaçış yeteneğini nereye harcadınız? Bekayı kazamamış bir kalem de ancak bu dünyanın kurtarıcısıdır. Yetmez. Tatmin etmez. Başarabilirsek ötede geçer akçeler/harfler biriktirelim. Ki kaçtığımıza da değsin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.