- 552 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
TORUNA MASAL OKURKEN BİR TARAFTAN DA TELEVİZYON SEYREDERSEN OLACAĞI BU---3. BÖLÜM ---
Kral Ciccio İngrassia, Emanuella’ya iskele alabanda yapmıştı...
.................................
- Hangi bağın bağbanısan gülüsen, gülüsen/ Aldın aklım ettin beni deli sen aman.
Emmanuella onca koca eskitmiş olmasına rağmen hayatında böylesine bir iltifatı ilk kez duyuyordu.
-Haa haa haaaa. Ben de sizin gibi bir benî ademim sayın kralım.
-Ne Ademi yahu? Hiç bir benzerliğin yok. Ben onu iyi tanırım. Bayağı kilolu bir adamdır. Sen maşallah sülün gibisin.
- Ha haa haaaa. Vallahi çok kodoşsun...Ay pardon çok hoşsun sevketlu kıralım.
-Atem tutem men seni/ şekere gatam ben seni / Bu eğlence bitende/ yatağa atam men seni? Ha nasıl olur?
-Ay şahane olur asaletmeap.
-Bu durumda dest-i izdivacınıza talip olmada bir sakınca yok ?
-Ay ne sakınca olacak şekerim. Pardon yakışıklı kralım.
-Evlenince balayımıza Akdeniz’e gideriz?
-Ayol Akdeniz’de ne işimiz var?
-Hımmm o zaman Suriye’ye gideriz.
-Kralım ! Sapıtma ! Suriye’de ne işimiz var?
-Irak?
-Oooo temelli uçtun. Irak’ta ne işimiz var?
-Libya?
-Üf yaaa. Libya’da ne işimiz var?
-O zaman sen söyle. Nereye gidelim?
-Uludağ’a gidelim. Herkes oraya gidiyormuş.
-Aman be sultanım. O fakir ülkenin dağında ne işimiz var? Hem tüm oteller doluymuş. Yer bulamayız.
-Bak bu sefer haklısın. En iyisi Amerika’ya gidelim.
-Harika olur hayatım.
Onların böyle canciğer kuzu sarması halleri Sindirella’nın gözünden kaçmadı. İçinden ‘’ Şimdi bu cadı, kralla evlenirse işin yok koskoca sarayın hizmetçiliğini yap. En iyisi ben de bir an önce şu salak prensi kafesleyeyim. Aksi takdirde vaziyet kel’’ Diye düşünmeye başladı ve hemen uygulamaya geçti.
-Sayın prensim, bakın babanız şu dans ettiği bayanın desti izdivacına talip oldu. Sizin benden bir talebiniz olmayacak mı?
Prens Frano Franki, az önce dans ettiği hatun ile babası arasındaki elektriklenmenin neredeyse kontağa sebep olacak bir hal aldığını dehşetle gördü.
-Vay şerefsiz vay. Geberip gidecek, hâla gözü karıda kızda.
-Peki sizin gözünüz nerede sayın prensim. İki saattir me me diye inleyip nereye bakıyorsunuz?
Prens kendini toparladı.
-Allahını seversen çok acil benimle evlen. Bak benimle evlenirsen her şey çok güzel olacak.
-Ne gibi mesela? Örnek verebilir misin sayın prensim?
-Mesela süt bedava, ekmek de bedava. Okula gidecek olursan burs da veririm.
-Hımm iyiymiş. Tamam o zaman. Hemen evlenelim.
Prens Franko Franki bir el işaretiyle orkestrayı susturdu.
-A be bir recalim var.
Herkes şaşırmıştı. Prensin recali ne olabilirdi ki ?
- Oy İstanbul İstanbul / Yolları yambul yumbul/ Bir yar sevdim vallahi/ Yumurtadan da tombul.
Sindirella öfkeden kıpkırmızı oldu. Bu salak oğlanın kendisini yumurta gibi tombul bulmasına mı yoksa evlenme teklif edeceğine böyle saçma sapan bir mani söylemesine mi kızsın bilemedi.
- Prensim ! İstanbul’un yollarını bırak şimdi. Sana ne yambul yumbul mu yoksa hepsi asfalt mı? Sen işine baksana. Hani desitimin izdivacına talip olacaktın?
Prens zaten salağın tekiydi. Bolca alkol alınca daha da salaklaşmıştı.
- Muhterem hazirun. Ben bu kızın testisinin...
Lafın gerisini getiremeyince millet resmen şok oldu. Bu kadar güzel bir kızın testisleri mi vardı yani? ( Çok dağıttım biliyorum. Şükür Torunum Lina anlamıyor bu kısımları )
Sindirella daha da öfkelendi ve prensin kulağına eğilerek adeta bağırdı.
-Geri Zekalı herif. Saat 12 ye kadar bana evlenme teklif etmezsen o zaman göreceksin sen testisi.
Evet, maalesef zaman sanki bir rüzgar ve bir su gibi akıp gitmiş ve saat 11.55 olmuştu. Sindirella için her şeyin eskisine dönüşmesine sadece beş dakika kalmıştı ve Prens Franko Franki hâla ‘’ Benimle evlenir misin’’ Dememişti.
Pluto (Henüz daha köpek) kulağının arkasını ayaklarıyla kaşımaya başlamış, hizmetçiler ( yani fareler ) masalardaki peynirlere yönelmişlerdi bile. Vaziyet vahimdi Sindirella için. Hemen koşarak saraydan dışarı attı kendisini.
Hızla arabaya atlayıp bir iki kilometre gitmişti ki araba yolun orta yerinde kabağa döndü tekrar.
Sindirella koşmaya çalıştı ama ne mümkün. İşte o anda camdan ayakkabılarından birisini sarayda düşürdüğünü anladı.
Yüce Rabbimin hikmeti olsa gerek elbiseler dahil her şey eski haline dönüştüğü halde camdan ayakkabı sanki hiç giyilmemiş gibi parıl parıl parlıyordu. Sindirella koşa koşa kendisini evden içeri attı ve koynuna koyduğu camdan ayakkabıyı da bir un çuvalının içine sakladı.
Bir kaç saat sonra üvey annesi Emmanuella, Kırmızı Başlıklı Kız ve Pamuk Prenses de geldiler eve. Emmanuella burnundan soluyordu adeta.
-Adi, karaktersiz, alçak herif. İşi bitene kadar ‘’ Tatlım, hayatım, bir tanem. İşi bitince ‘’ Ne evlenmesi sinyorina, ben zaten evli bir erkeğim...’’Aaah aaah. Benim aptal kafam. Bu kral milletine güvenilmeyeceğini unutmuşum. Ama olsun. Neticede bu ülkenin en güzel kadını benim. Bu güzellikle daha nice kralları tavlarım.
‘’Bu ülkenin en güzel kadını benim’’ Dediği anda kızı Pamuk Prenses hafifçe ‘’ Öhö öhö’’ Deyince hışımla ona döndü.
- Ne yani yalan mı? Var mı benden güzeli?
-Elbette var. Ben senden daha güzelim.
-Vaaayyy bana ha?
-Evet sana. İnanmıyorsan aynaya soralım.
-Soralım lan. Spagettiden dönenin çatalı kırılsın.
Aynanın karşısına geçti ana kız. Emmanuella sordu:
-Ayna ayna, söyle bana, bu ülkede benden daha güzeli var mı?
Ayna her gün her gün sorulan bu sorudan bıkmıştı artık. Kendi kendisine ‘’ yalakalık da bir yere kadar arkadaş’’ dedikten sonra cevabı patlattı.
-Valla bana kalırsa Pamuk Prenses senden daha güzel.
Emmanuella bu cevap karşısında küplere bindi. Eline geçirdiği bir şamdanla aynayı tuzla buz ettikten sonra Pamuk Prensesi kolundan tutup sürükleye sürükleye dışarı çıkardı ve Arap asıllı komşuları Dodi El Fayed’e seslendi.
-Dodiiii. Koş gel hemen. Al bu kızı götür bir yerlere gebert. Ama bu işi öylesine yap ki herkes araba kazası sansın.
Dodi merakla sordu.
-Bu işten benim kazancım ne olacak?
-Eğer dediğimi yaparsan kızım Kırmızı Başlıklı Kızı sana veririm.
Dodi, Kırmızı Başlıklı Kız lafını duyunca ağzının suları aktı. Çünkü aslına bakacak olursanız kızlar içinde en güzeli, en şuh ve vamp olanı oydu.
-O işi olmuş bil sinyorina.
Dodi El Fayed, Pamuk Presesi bir arabaya attığı gibi son sür’at gazladı. Sonra nasıl etti nasıl becerdiyse Pamuk Prenses sizlere ömür...
Tabii ki kendisi de daha sonra Kırmızı Başlıklı Kızla evlendi.
Bu arada Prens Franko Franki ayıldıktan sonra Sindirella’nın aşkından ince hastalığa yakalandı. Her yerde elinde saz türküler söyleyerek onu aramaya başladı. Hatta ‘’ Ela gözlü nazlı yari / görem dedim göremedim/ o incecik narin beli / saram dedim saramadım ‘’ Türküsünü onun yaktığı söylenir.
Kral Ciccio İngrassia baktı oğlu elden gidiyor, son çareye başvurdu: Sindirella’nın balo esnasında sarayda bıraktığı camdan ayakkabı kime uyarsa oğlunu onunla evlendirecekti.
Tellallar şehir şehir köy köy bu haberi duyurunca memlekette kadın-erkek ve ikisinin karışımı her kim varsa ‘’ Ya nasip’’ Diyerek ayakkabıyı denediler ama ayakkabı hiç kimsenin ayağına umuyordu.
----------------
Yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz. Fareli Köyün Kavalcısını da hikayeye katabildiğim anda işlem tamamdır.
YORUMLAR
Kıymetli hocam anlattığınız bu masalda torununuzun kafasının karışması çok normal, açık söylemek gerekirse benim de kafam epey karıştı ama inanıyorum bu masal bir yere varacak, varacak ama nereye orasını tam kestiremiyorum.
Herhalde bundan sonraki bölüm daha belirleyici olacak.
Saygı ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Masalın sonu nasıl bitecek inan ben de bilmiyorum. Çünkü bilgisayar başına oturduğum zaman kafamda hiç bir plan olmaksızın oturuyorum. Yazmaya başlayınca kendiliğinden dökülüyor satırlar.
Umarım mutlu sonla biter. Selam ve sevgiler.
Lina nasıl merak ediyorum🤣🤣🤣
bu arada,sağlıklı,mutlu,huzurlu güzel bir yıl diliyorum
Selam ve sevgilerimle
sami biberoğulları
Lina'yı merak ediyorsan linkini vereceğim yazıya göz atabilirsin. Orada fotoğrafı var.
https://www.edebiyatdefteri.com/187783-oguyiyim/
Selam ve sevgiler.