- 623 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
TORUNA MASAL OKURKEN BİR TARAFTAN DA TELEVİZYON SEYREDERSEN OLACAĞI BU---2. BÖLÜM ---
Kırmızı Başlıklı kız eve geldiğinde kız kardeşi Pamuk Prenses ile Üvey kız kardeşi arasında şiddetli bir münakaşa olduğunu görmüştü. ( Burada kalmıştık yani.)
.........................................
-Bu ortalığın hali ne? Niçin toplamadın ortalığı? Parkeleri cilalamamışsın, ütüleri yapmamışsın, öğlene yemek yiyeceğiz daha tencereleri ocağa bile koymamışsın.
Sindirella da ona bağırmaktaydı.
-Babam Gepetto öldükten sonra beni hizmetçi gibi kullanmaya başladınız. Buna eyvallah da şu asgari ücreti bir türlü yoluna koyamadınız.
-Nankörsün sen. Hem de çok nankör. Ulan seni enflasyona ezdirmedik. 2324 Liret maaş neyine yetmiyor?
- Ulan Allahınızdan korkun be. Yoksulun sırtından doyan doyana /Bunu gören yürek nasıl dayana/Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana/Bilmem söylesem mi söylemesem mi?
Kavga kızışmak üzereydi ki Emmanuealla, yüzünde mutluluk ifadesiyle kızlarının ve Sindirella’nın olduğu salona girdi.
-Kızlaaar- Sindirella sen hariç -- Bir müjdem var. Haşmetlu, devletlu, kerametlu ve dahi kudretlu kralımız Ciccio İngrassia bu gece sarayda büyük bir balo düzenliyormuş. Baloya ülkenin bütün genç kızları özellikle davetliymiş. Kralımız baloda oğlu Franko Franki için kız beğenecekmiş.
Franko Franki adını duyan kızların yürekleri yerinden çıkacaktı neredeyse. Aslında tipsizin önde gideniydi prens ama geleceğin kralı da oydu.
- Haydi şimdi en şık elbislerinizi giyip en güzel makyajlarınızı yapın da bir g.tüme benzeyin. Bakarsın prens içinizden birine talip olur. Ben de bu arada krala iş koyacağım.
Sindirella atıldı.
-Ben de geliyor muyum Emmanuella anne?
Emmanuealla bir fareye bakar gibi baktı üvey kızına.
-Sen mi? Ayol senin gibi bir varoşu ne yapsın prens. Sen evde kalacak ev işlerini yapacaksın. Çok çok sıkılırsan aç televizyonu Eşkıya Dünyaya Hükümdar olmaz ya da Çukur adlı diziyi seyret. Ha bu arada. Biz bugün ve gece ziyafette iyice doyururuz karnımızı, o bakımdan sen akşam için bir şey yapma ama sabah için şöyle güzel bir serpme kahvaltı hazırla bana ve biricik kızlarıma.
Sonra efendim Emmanuella, Kırmızı Başlıklı Kız ve Pamuk Prenses evden çıktılar. Evde yalnız kalan Sindirella başladı ‘’ Ben yoruldum hayat, gelme üstüme’’ Diye ağlamaya.
Ağlaya ağlaya gözleri kan çanağına dönmüştü ki birden ışık ve dumanlar içinden bir canlı çıkıp karşısına dikildi.
Sindirella korkuyla fırladı yerinden.
-Lütfen mösyö. Ben bakire bir kızım. Lütfen bana dokunmayın.
Işık içinden çıkan ak sakallı aziz esefle başını salladı.
-Ulan ne günlere kaldık yahu. Millet her gördüğü erkeği tacizci ya da tecavüzcü sanıyor. Kızım ben gökten inmiş bir meleğim. Melekler taciz ve tecavüz denen günahtan münezzehtir. Hatta tüm günahlardan münezzehtir.
-Eee, bana dokunmayacaksan niye geldin ki amca?
-Senin tüm dileklerini yerine getirmek için geldim. Şimdi söyle bana. O baloya gitmek istiyor musun sen?
-Elbette istiyorum ama ben asgari ücretle çalışan gariban bir kızım. Ne üstte var ne başta. Neyle gideceğim o baloya?
Melek tebessüm etti.
-Sen o işi bana bırak.
Sonra elindeki değneği salladı. Değneği sallar sallamaz Cengizio Abazetti’nin tüm ilkbahar ve yaz kreasyonları Sindirella’nın ayağına serildi.
Alelacele kıyafetleri giyen Sindirella sordu?
-Ya makyaj ne olacak?
Melek yine değneğini salladı ve dünyaca ünlü makyaj, manikür, pedikür, ağda uzmanları ile doldu salon. Her birisi Sindirellanın saçından tırnağına tadilat ve tamirat, astar, boya, cila artık ne varsa yaptılar.Bundan önce tarihi Roma hamamında, göbek taşı üzerinde sağlam bir kese-sabun da atıldı tabii ki Sindirella’ya
Her şey tamamdı. Şimdilik tek eksik lüks ve son model bir araba ile uşak ve hizmetçilerdi.
Sindirella aynada kendini tanıyamadı. Bir kuğu kadar zarif ve güzel olmuştu.
-Şeyyy, sizce mahsuru yoksa bir de araba rica edebilir miyim? Ve uşak ve hizmetçiler.
Melek, değneğini bir kez daha salladı. Evdeki tüm fareler hizmetçi, tüm kertenkeleler uşağa dönüştü bir anda. Kapı önündeki kulübede uyuşuk uyuşuk yatmakta olan Pluto adlı köpek de şoför olmuştu. Sıra arabadaydı artık.
Sindirella sordu:
-Araba da yapacaksın değil mi?
Melek sakallarını sıvazladı.
-Yapacağım elbette.
-İyi de bir fabrika bile yok ortada. Nerede yapacaksın ki?
Melek ters ters baktı Sindirella’ya
-Ulan o kadar şey yaptık hiç sormadın nasıl yapacaksın diye de şimdi arabayı yapmaya sıra gelince mi soruyorsun nerede, nasıl yapacağımı?
Sonra bahçeye çıkıp bir bal kabağına dokundu ve kabak hemen son model bir Ferrariye dönüştü.
-Gördüğün gibi fabrikaya gerek yok bir tane üretmek için. Ama seri üretime geçmek için elbette fabrika da kuracağım.
-Hımm güzel araba ama ben buna binmem.
-Hayret...Neden binmiyorsun ki?
-Yerli ve milli değil. Haydi ne oluuur. Benim için ilk yerli ve milli arabamızı üret.
Melek ‘’ Fesübhanallah. Ulan daha iki saniye önce el arabasıyla gübre taşıyan kız şimdi Ferrariye binmem diyor iyi mi’’ Diye söylense de bir başka kabağa dokundu değneğiyle ve Sindirella için ilk yerli ve milli arabayı üretti.
Sindirella tam arabaya binerken birden aklına geldi meleğin.
-Hay şaşkın kız hay. Neredeyse baloya ayakkabısız gidecektin. Dur sana Guicci’den şöyle muhteşem bir çift camdan ayakkabı yapayım. Ve son olarak. Prensle fingirdeşmeye dalıp da saat 12 yi geçirmeyesin sakın. Saat on ikide her şey eskisine dönüşecek.
Sindirella ayakkabısının Guicci’den, fularının Dolce Gabanna’dan, parfümünün Chanel’den olmasına hiç de itiraz etmedi ‘’ Bunlar yerli ve milli değil’’ Diye.
Melek gözden kaybolduktan sonra Sindirella baloya gitti. Salona girdiğinde Prens Franko Franki’yi üvey annesi Emmanuealla ile oldukça samimi bir şekilde dans ederken gördü. Kral Ciccio İngrassia ise gazetecilere sarayı gezdiriyordu.
-Basınımızın güzide temsilcileri ! Sizin de gördüğünüz gibi sarayımızın tuvaletlerinde asla altından musluk, lavabo,klozet ve sifon bulunmamaktadır. Bütün bunlar sarayımı çekemeyenlerin uydurmalarıdır.
- Efendim ! Sizin sarayda, muhalefetten bir parlamenter ile gizlice görüştüğünüz söyleniyor. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?
-Sapıtmayın sayın ve de değerli basın mensupları. Ulan bizim memlekette muhalefet mi var ki muhalefetin bir milletvekili ile gizli görüşme yapayım?
-Eee bu dedikodular nereden çıkıyor sayın kralımız?
-Kendini gazeteci sanan bir dangalağın uydurmaları.Hem sözde benimle gizli görüşme yaptığı iddia edilen sayın İncelotti de tüm bu söylentilerin bir kumpas olduğunu söylemedi mi?
-Yani özetle yalan diyorsunuz?
-Külliyen yalan.
-Külliyen ne demek sayın kralımız?
-Of yaaa siz de amma meraklısınız. Her şeyi merak edeceğinize eğlenmenize baksanıza. Ne demiş atalarımız: İç meyve suyu, güzel sev, var ise akl-ı şuurun. Dünya varmış, sâki yokmuş ne umrum.
-Kralım! O meyve suyu değil de bâde değil miydi?
-Bre zındık. Bilmez misin bâde haramdır.
-Kralım ! Bize haram değil ki. Biz Hrıstiyanız.
-Anaaaa. Doğru lan. Vurun şişenin dibine o zaman.
İşte tam bu konuşmaların olduğu sırada Sindirella sarayın dans salonunun tam ortasına geldi. Prens Franko Franki, Sindirella’yı gördüğü anda ‘’ Üfff ilik gibi hatun’’ Diye ünledi ve Emmanuella’yı bıraktığı gibi Sindirella’ya doğru koşmaya başladı.
Emmanuella, Kırmızı Başlıklı Kız ve Pamuk Prenses bu gelenin Sindirella olduğunu anlayamadılar tabii ki. Öylesine değişmişti ki.
Prens Sindirella’nın önünde durdu.
-Matmazel bana verir misin elini?
Sindirella tebessümle cevap verdi:
-Buraya zaten size vermeye gelmiştim elimi. Al efendim bu elimin sensin sahibi.
Prens Franko Franki, Sindirella’nın elinden tutup pistin ortasına götürdükten sonra saray orkestrasına seslendi.
-Ulan iki saattir gıy gıy da gıy gıy. İçimiz bayıldı be. Çalın şöyle oynak bir kolbastı da havamızı bulalım.
Orkestra şefi merakla sordu:
-Sayın prensim ! Kolbastı nasıl bir şey?
Piyano başındaki Fazıleus Saysaybitmezoloni ‘’ Ben biliyorum. ‘’ Diyerek başladı çalmaya. Bir yandan da söylüyordu.
-Arafilli Farozli, Arafilli Farozli, Mahallenun mastisi, mahallenun mastisi. Oynayalum uşaklar, oynayalum uşaklar Tirabzon kolbastisi, Tirabzon kolbastisi.
Eğlence nihayet eğlenceye benzemişti. Saray adeta yıkılıyordu kolbastı oynayanların coşkusundan.
O hengame içinde kralın gözleri o ana kadar farketmediği Emmanuella’ya takıldı. ‘’ Uf anammm ! Bu yavru da kim? Bizim ülkede böyle afet-i figan, dilber-i rana, âteş-i sûzan var mıydı’’ Diye geçirdi ( Bu kısımları küçük torunum Lina anlamıyor tabii ki. Henüz iki yaşında olduğu için de soramıyor. Büyük torunum Elif Nur olsa garanti sorardı ‘’ Dedeee, o dediklerin ne?’’ Diye )
‘’Salak gibi gazetecilere sarayı gezdireyim derken piliç gibi hatunu kaçıracaktım az daha ‘’ Diye kendisine hayıflanan kral hemen Emmanuella’ya iskele alabanda yaptı.
Sonrası sen sağ ben selamet...
Söylemeye gerek yok. Devam edecek.
YORUMLAR
Ne güzel insanın masal anlatacağı bir torunu olması. Olsun bazı şeyler anlatırken karışsa da, torunla geçirilen zamanlar güzel. Kutlarım yürekten Sami Hocam...