- 316 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
Acı özünde boşluktur
“Yokolup gidenlerin kalb ve ruhumda açtığı boşlukları tesellisiyle dolduracak ancak Senin kuvvetindir. Çünkü herşeye kâfi olan ve hiçbirşey Onun yerini tutamayan ancak Sensin.” 29. Lem’a’dan.
İman etmek, karşıkonulmaz delilleri yanında, cana da iyi geldiği için vazgeçilmezdir. Bana sorsalardı mesela, ki büyük ihtimalle kabrimde sorulacak bunlar, imanımın canımın parçası olduğunu söylerdim. Yokluğunda göğsümde oluşan karadeliği de delilim sayardım. Evet. Karar bulmuş olmanın huzurdan güzelliğini, boşluk yaşamayan, arada kalmayan, denizi dalgalanmayan bilemez. Ki arada kalmak, varlık değil, varlık içindeki yokluktur. Yokluk görünen varlıktır. Hiç bitmeyen bir düşüştür. Herbir yerdeyken hiçbir yerde olmaktır. Bin’in kapısında dilenmemiş, yani bin’in arasında nâçâr kalmamış, Bir’e dua etmek nasıl güzeldir anlayamaz. Bin Leyla’yı özlemeyen bir Leyla’yı sevmek ne şekerdir bilemez.
İhtimallerin ruha yükü hayattaki her musibetin fazlasıdır. Gidecek yeri olmamak en yorucu yolculuklardan beterdir. Şirk belki biraz da bu yüzden en büyük zulümdür. Çünkü adresleri çoğaltır. Dilenecek kapıları çoğaltır. Belirsizleştirir. Kararsızlığı arttırır. Acı seni kararsız kılandır önce. Bir sonraki adımı belirsiz kılan şey acıdır. Belirsizlik korkutur. Belirsizlik anlamsızlıktır. Elini nereye koyacağını bilemediğin. Kalbine neyi sokacağını seçemediğin. Neyi/kime söyleyeceğine karar veremediğin. Tutamadığın. Tutunamadığın. Doğruya akıl edemediğin. Karar veremediğin. Boşluk. Boşluk. Boşluk. Acı özünde boşluktur. Yokluktan haber verendir.
Ey bekaya âşık yaratılan, senin için yârinin olmadığı, yani izini göremediğin heryer boşluktur. Varlık sahasının terkidir. Mürşidin de bu sadedde der: “(…) ebedinin sadık dostu ebedî olacak. Ve bakinin ayine-i zişuuru bakî olmak lazım gelir…” ve “Dalâlet ve şer ve musibetler ve mâsiyetler ve belâlar gibi bütün çirkinliklerin esası, mayası, ademdir, nefiydir. Onlardaki fenalık ve çirkinlik ademden geliyor. Çendan suret-i zâhirîde müsbet ve vücudî de görünseler, esası ademdir, nefiydir.”
Sen de mecbursun, Bir’e inanmayı reddettiğinde bin’i ikna etmeye, Bir’e dua etmediğinde bin’e dil dökmeye, Bir’den şifa beklemediğinde bin’in kapısında dilenmeye. Arası yok bunun. Sen de mecbursun. Çünkü tevhidden koptuğun anda hırsızlığa dadanıyorsun. Başkasının malına çöküyorsun. Keşke ‘Mülkümdür’ demekten vazgeçsen. Hırsızlığı mümkün görmesen. Kapıyı bir kez çalmaya aralayınca kapanmaz burada. Sen çöktüğünde sana da çökenler olur. Dur. Durursan arazi mafyalarıyla uğraşmaktan kurtulacaksın. Belki neden şöyle dendiğini de anlayacaksın: “Evet, nasıl mîrî malından kırk parayı çalan bir adam, bütün hazır arkadaşlarına birer dirhem almasını kabul ile hazmedebilir; öyle de, ‘Kendime mâlikim’ diyen adam, ‘Herşey kendine mâliktir’ demeye ve îtikad etmeye mecburdur.”
Doğru rahat ettirendir. Doğruyu huzurundan tanırsın. Düşün ki: Varlık senin olmasa, sen gibi başkasının da olamaz, ancak Onun olur. Kime hesap vereceğini bilirsin. (Hesap gününün sahibi Odur.) Kime döneceğini bilirsin. (Dönüşümüz ancak Onadır.) Neyi tutacağını bilirsin. (Sapasağlam bir kulptur.) Zaten iman da nedir ki başka: “Ondan başka ilah yoktur.” Ve kalpler ancak bunu bilmekle, tekrar tekrar düşünmekle, tekrar tekrar hatırlamakla, tekrar tekrar kendi sınırlarını kavramakla, yani zikirle tatmin olur. Arkadaşım, şunu da farket ki, Allah’ı zikrettiğin her anda gıyabında kendini de zikrediyorsun. Çünkü Allah’ı birlemek benlik pozisyonundaki ikircikliği de gidermektir. Kalbin mahluklukta karar bulmasıdır. Evet. Su akamayacağından emin olunca durulur. Sen de ancak aczinde durulursun.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.