- 364 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Anlamak Gerek 51
51
Dahası köleci yabancılaşma içindeki yaklaşmaz lığın analitik düşünceden yoksun yobazlığını sürdürmek için "cenneti anaların ayağının altında" sayan zorlama ve güzel söz oluğun söylemleriyle bu anlayışlarımızı bir iyice pekişiriz.
Neden analık babalık hakkı vardı? Bu hak nereden geliyordu? Doğal ve verili düzen içinde üreme, yavru bakımı ile kısmi bir tür bilgisi aktarma işi ortaya koyan duygu içinde de bu tür hakkın ve böylesi bir iyi ana iyi baba olma türü anlayışın temeli, hiç yoktu.
İşte biz de köleci öğreti içinde sınırları belli olan, somut olan, iyi ana iyi baba olma gibi köleci öğretili adresleri belli, bilinen bu tür köleci temel durumları kendi kendimize şiar yaparız. Düşünmek için, analiz yapmak için bu şiarı kendimize referans ederiz.
Köleci referanslı adresleri kendimize erdem bağıntısı yapacaktık. Adresi olan; biline bilir, anlaşılır olan çıkışın eylem noktası buydu. Köleci ahlaktı. Köleci ahlak çirkin olanı onursuz olanı en iyi gösterendi. Boyun eğme alçalmasını en iyi belirtendi. Bunu şöyle diyordu. De ki ben teslim olanların ilkiyim. Köleci sistem böyle demeyi hüner sayan teslimiyetçi ahlaktı.
Üretirken yine kolektif doğal referanslar üzerineydik. Doğal referanstan sapan, kolektif olmayan köleci inşa referansı kolektif doğal referansa modüle edecektik. Kolektif sürece göre yapıcı olmayan çarpıtılan köleci inşanın geri bağlanım yasasını (referansını) da böylesine açıklıkla somut, kolektif, doğal referanslar üzerinde, birçok illüzyonlarla ortaya koyacaktık.
Neden yobazlık diyorum önce bunu açıklayım. Bir konuyu ve genelde de tüm konuları; dogmalarla, sanal söylem ve inançlarla belirtip açıklayan davranışlara yobazlık diyordum.
Ne üremenin inançla bir ilgisi vardı. Ne yavru bakımı yapmanın cenneti ayaklar altına alma lüksü vardı. Ne de inek cenneti garantilemek için buzağısına bakıyordu.
Bu söylemlerin konuyu "asıl meselelerden (köleci çelişkilerinden)" uzak tutup kişiyi kendisine ve sisteme yabancı kılmaktan başka hiçbir anlamı yoktu. Bu toptancı mantıkla çocuğunu boğan, çocuğunu çöpe atan, çocuğunu cami avlusuna bırakan, çocuğunu ve çocuğunun organını satan analar da ayakları altında cennet olan anlardı.
Bu söylemler günü kurtaran söylemler olmakla, kalıcı olmayan palyatif çözümlerdi. Genel bağlamla bu sözlerin sorunu çözdüğü görülmemiştir.
Bu tür söylemler analiz gücü olmayan, bilgisizle toplumsal bir yaraya parmak basan, iyi niyetli bir söylemdi. Ya da asıl meseleden saptıran söylemlerdi. İnsanın kolektif birim güçle ürettiği tüketim ve kullanımları paylaşamaması ile cennetin ana ayağı altında olmasının hiçbir bağlantısı yoktu.
Bir kere iyi analık iyi babalık tüm dini söylemlerin, inançların tanımlaması altında olan bir gelenek söylemdir. Oysa toplum çocuk yetiştirmeyi anaya babaya vermez. Bir yanda üreten yapı ile toplumu oluşturup doğadaki canlılardan ayrılmışsın.
Diğer yandan çocuk yetiştirmeyi üretememiş gibi diğer canlıların yavrusuna bakması gibi çocuk bakımını ana baba inisiyatifine bırakıp iyi ana baba olmak diye de gözleri boyamışsın.
Bu tutum tam bir çelişkidir. Hem de köleci çelişkidir. Oysa hemcinsler kolektif yapıyı inşa eder etmez yavru bakımını, yavru eğitimini de kolektife göre kolektif kılmıştı. İyi ana iyi baba söylemini kotaran dinler, dine bağlı anlayışlar da köleci sistemin ürünüdürler. Zaten bu tanımların kendisi de tümden köleci sistemin üretim ve paylaşım koşullarından kaynaklıdırlar.
Bize öğretilenler dışında, bu konular özelinde, bizim hiçbir çözümleyici bakış ortaya koyacak analitik düşüncelerimiz yoktur. Köleci sistemden beri bin yılların basma kalıp söylemleri içinde böyle düşünür. Böyle düşündürülürüz.
Dini öğretilere rağmen yine de iyi ana, iyi baba, iyi ebeveyn cinayetleri hiç eksik olmaz. Kardeş kavgaları, kardeş cinayetleri, ana baba katilleri hiç eksik olmaz. Sistemin bize olan telkini içinde sanıyor muyuz ki tüm bunlar, hayırlı ana, hayırlı baba, hayırlı evlat olamamaktan kaynaklıydı?
Aslında ne hayırlı bir ana baba vardır. Ne de hayırlı evlat vardır. Ama sistem kendi çarpıtmalarına böyle bakmamızı ister.
Ben bu iki konuya yukarıdan beri bakıp geldiğim gibi iki temel açıdan bakıp analizlerini, tarihselliğini ve realiteyi bu somut ilişkiler üzerindeki nesnel yansımaları, özetle bitiren izahını edeceğim.
Var oluş kendisini tekrarlayan kesikli süreklilikle vardı. Kendisini tekrarlayan süreçlerin kendi üzerine kendi etkimeli çevrimleri vardır. Üreme bu çevrimlerden biridir.
Örneğin ağaç gibi yaşam sal varoluşlarda üreme çevrimi, üreme yapana üreyen üzerine bakım, gözetim, beslenme, eğitim yaptırma, koruma gibi işlev vermemişti. Ama çoğu var oluşlar için bunlar da gerekliydi.
Var oluş niceli ilikle çeşitliliktir. Var oluş ağaçtaki çoğalmanın önlemi olan kendi tekrarlarını, meyve ya da tohum üzerinde ilişkilendirmiştir.
Genel olgu enerji akışıdır. Akan enerji değişme dönüşme, parçalı oluşla çevrimlidir. Çevrimlerde türlü türlüdür. Oda gibi enerji çevrimli bir alan içinde hava olarak yer kaplayamıyorsanız su olarak yer kaplarsınız. Eşya olarak yer kaplarsın. Küçük olarak, hafif olarak, kısa olarak yer kaplarsın vs.
Akan enerji akmak isteyip te birden akamayan kısmıyla vardır. Akan erke akmayan erke ile vardır. Akan enerjinin veya akmayan enerjinin kendi üzerine kendi etkisiyle bir direnci, bir sürtünmesi, bir eylemsizlik ortaya koyması, akana karşı akmayan, boşalana karşı şarj, git olana karşı gel durumla vs. yansıma niceli durumlarla vardır.
Bu nedenle akan kısmına karşı birden akamayan, birden boşalmayan bir kısım enerji kendisine direnç olmakla, akamayan enerji kısmı akışta yoktur. Yani var olana karşı görece var olmayan vardır. Akış olana göre akışla olmayan yoktur. Akışla olmayan var oluşa, durgunluğa durağanlığa göre akış içinde olan akış sız olamama durumuyla yoktur.
Akışlı duruma göre de durağanlık, devinim akışı olamamakla yoktur. Yani varlık yokluğa yokluk varlığa dönüşmekle birçok belirme olasıdır. Bir çevrim kendi içine, kendi üzerine ve kendi ve dışına yansımadır.
Akan enerjinin, akan hareketiyle akmayan duruğun enerjinin girişmesi birbiri ile boşluk, oyuk ile akan hareket girişmesi ortaya konur. Böylece enerji üst üste çoklu devim durumları içinde aynı anda çok türlü davranış içindedir. Bu özdeki özellikler nedenle hem vardır hem yoktur. Hem dalgadır hem parçacıktır.
Birbiri ile dolaşıktır. Oyuk olarak ölçtüğünüz parçacık hareketidir. Parçacık hareketi olarak ölçtüğünüz de karşı bir oyuk hareketi çökmesidir.
Çoklu zıt durumlar birbirine dönüşen beslenme hareketidirler. Dolma boşalmadır. Burada kuantum sıçramaları yapmalıyım. Okur sıçrama bağıntılarını kurmalıdır. Kendini tekrar eden çevrim çeşitliliği omurgalı hayatlarda yavru bakımını dıştan ikmal etme olarak tamamlamıştır.
Bu bağlamda iyi bir ana baba olmaya ilişkin doğadaki temel referans nedir? Yüksek omurgalılarda bir doğuran ve bir doğurtan vardır. Doğadaki bu referans içinde bizim anladığımız ve bizim anlattığımız anlamla iyi ana iyi baba olucu beliriş tarzı yoktur. Beliriş tarzları üzerine öznel algılar modüle etme vardır. Özellikle de sınıfsal öznel algıları erdem diye modüle etme vardır.
Yani doğuranların ve doğurtanların bu temel referans içinde iyi ana iyi baba olmak gibi amaçlı bir hedefleri yoktur.
Ne doğurmak, doğuranların ellerindedir. Ne doğurtmak, doğurtanların ellerindedir. Ne doğuran olmak ne doğurtan olmak kişilerin ellerindedir. Nedeni kendisi içinde olmayanın, sonucu da kendisi içinde olamazdı.
Doğurmasına neden doğuranın kendisi değildi. Yani doğuranın nedeni kendi dışındaydı. Öyle ise doğuranın yavruya yaptığı bakım olgusu olan sonuç, doğuranın içinde iyi analık gibi bir sonuçla da bulunamazdı. Muktedirlikle olmadan, sahiplik ve irade kazanılmıyor. Nedenle olmadığınız zaman böylece amaçlı, soyut imajlı bir anlam ortaya koyamıyordunuz.
Doğuranlar ve doğurtanlar kendi irade ve istemleri dışında olmakla; biyolojik ve biyo kimyasal fizyolojik nedenlere bağlı zorunlu yasalar gereği elinden olmadan üreme değimiz sürecin içindedirler.
Yani hiçbir doğuran ve doğurtanlar, iyi analık iyi babalık yapma bilinci ile doğum yapıp, doğurtma ve yavru bakımı içinde olmazlar. Ne bir ineğin ne bir aslanın, toplum içine girene kadar ne de bir hemcinsimizin iyi analık, iyi babalık gibi böyle bir bilinci yoktur.
Akıl baliğ olmadan, reşit olmadan bir toplum içinde olmadan çiftleşen iki karşı cins insanın doğurmasında ve doğurtmasında iyi bir analık babalık fikri aramak beyhudedir. İyi bir ana baba olmasanız da üreme olacaktır.
Üremenin iyi bir ana babalar ortaya koymak gibi saçmalığı yoktur. Yavru bakımı yapmayan, ağacı kötü bir anan baba mı sayacaktık? Ne kadar saçma değil mi? Bu kavramlar bir yerde geliyordu da bizler çözümlemesini mi iyi yapmamız gerekecekti.
Genelde doğuran, özelde de doğurtanlar yavruyu korurlar. Gözetirler. Besler, emzirirler. Doğuran ve doğurtanların önsel deney algıları dıştaki nedenleri üzüm üzüme baka baka kararır örneğindeki yansıma kuramı içinde, yavrularına hayatta kalma tutumunu yansıtırlar.
Yavrular da yansıma, etkilenme kuramı içinde görüleni tekrarlama, görüleni taklit etme ile yansıtırlar. Taklit edenler, taklit edilenleri içgüdüsel eğilimleri üzerine modüle etmekle, yavrular da bunları öğrenir. Ama bunların hiçbirini bilerek isteyerek tam bir bilinçli oluşla yapmazlar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.