- 533 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
NOKTA İLE VİRGÜL
NOKTA İLE VİRGÜL
Bizim kasabamız köy görünümünde bir kasabaydı. Evleri, sokakları; sekiz köşe şapkalı adamları, gün yanığı çocukları ve işten güçten yorgun, bitkin kadınları ile tam bir köydü. Düğünü, bayramı; doğumu, cenazesi ile katık-sız köy kokardı. Acıpayam pazarında bile bizim köylüler giyimleri kuşamları; tavırları, konuşmaları ile farklıdırlar.
Köylünün tüm dedikoduları tütün tarlalarında, ekin orağında köyde olup bitenlerden öteye geçmezdi. Kim kimin kızını istemiş, kim kiminle dargınmış, kim kimle kavga etmiş, kimin geçimi bozulmuş…
Dedikodular sabahtan akşama kadar tarlalarda, kahvehanelerde dallanır budaklanırdı. Ufacık bir olay du-yulmaya görsün! Olay, köylülerin dilinde dolaşa dolaşa allanır pullanır, köyün gündeminden bir zaman çıkmazdı. Konuşulacak yeni bir olay çıkana dek sürer, sonra yenisi başlardı.
*
Kasabanın tek otobüsü sabah gün doğar doğmaz “Be-len” denilen köy meydanına gelirdi. Otobüs gelince De-nizli’ye gidecek yolcular oturacakları yere eski bir ceket, heybe gibi bir bellek koyarlardı. Böylelikle bilet almış gibi koltuklarını belirlerlerdi. Şoför Memed dalgalı siyah saçlı, kavak gibi bir adamdı. Boyunun uzunluğundan otobüsün önünden bakılınca sürücü koltuğunda ayağa kalkmış gibi görünürdü. Koyu lacivert takım elbise giyer, her zaman pantolonu ütülü, beyaz gömleği tertemiz olurdu. Denizli otogarında “İnce Memed” diye tanınırdı. Askerliğini sürücü olarak yapmıştı. O yıllarda köyde sürücü belgesi olan ender kişilerden biriydi…
Sabah yolcular dolup, Denizli’ye gidecek eşyalar da otobüsün üstüne yerleştirilip bağlanınca uzun bir korna-dan sonra otobüs yola çıkardı. Ovada yola yakın yerlerde işi olan omuzları kürekli adamlar; başları sarı Aydın dastarlı kadınlar da binerdi otobüse. Bu nedenle araba gidiş ve dönüşte ovada belediye otobüsü gibi birkaç kez durup kalkardı…
*
Şoför Memed’in yanı başında motor yükseltisinde genellikle Gücük Nuri otururdu. Gücük Nuri kısacık boylu, etine dolgun, kostak yapılı bir adamdı. Yanakları tombiş tombiş; gözlerinin içi gülen biriydi. Dolgun baldırları yü-zünden apışlarını aça aça yürüdü. Yolda yürürken kolları her an elense çekecekmiş gibi bedeninden ayrı olurdu. Diğer köylülere göre çakı gibi giyinirdi. Başına temiz bir silindir şapka oturturdu.
Şoför Memed’le Gücük Nuri ikiz kardeş gibi birbirinden hiç ayrılmazlardı. Kasaba halkı “nokta ile vigül’e" benzeyen bu ikiliyi çok sever; sohbetlerine, şakalarına bayılırdı. Bektaşi yaşamlı bu ikilinin her şakası hoş görü-lürdü.
*
Öğleden sonra otobüs Denizli’den geri dönerdi. “Belen” meydanında bir ileri bir geri yaparak zar zor bir dönüş yapardı. Yolcular inince Şoför Memed, kim ne ısmarlamışsa sahiplerine ulaştırırdı. Daha sona Gücük Nuri ve Şoför Memed’in yanına birkaç arkadaşı da katılır, doğruca “İt Ömer’in” meyhanesine kapak atarlardı. Orada demlenirlerken keyiften dört köşe olurlar; gece geç saatlerde sessiz, sedasız; gürültüsüz patırtısız evlerine çekilirlerdi…
*
Bir gün Şoför Memed Denizli’ye gidip gelmiş ama yanında Gücük Nuri yokmuş. Memed, “Nuri dayım neden gelmedi acaba?” diye düşüne düşüne evine varmış. Karısına, “Ben geldim,” diye haber verip ayakkabılarını bile çıkarmadan izinden dönmüş. Çıkarken karısı Hatice onun nereye gideceğini bildiğinden “Hadi bakalım göddeşlerin (yarenlerin) seni bekliyordur!” diye arkasından söylenmiş. Şoför Memed karısının söylenmesine aldırmadan doğruca İt Ömer’in kahvesine gitmiş. Bakmış ki orada da Gücük Nuri yok. Demlenip sohbet etme keyfi kaçmış. “Onsuz sohbetin de, rakının da tadı yok,” deyip meyhaneden çıkmış. “Neden bana haber vermedi? Acaba başında bir hâl mi var?” diye söylene söylene giderken yanından geçen bir kadın:
“Memed ne var bıllam? Garadeniz’de gemilerin mi battı? Neden hasta tavuk gibi başın yerde gidibbasın?” (gidiyorsun) diye sormuş. Şoför Memed’in aklına bir hınzırlık gelmiş. Birden:
“Külcülerin Gücük Nuri dayım ölmüş, ondan üzüntülüyüm,” deyivermiş. Kadın dizlerini döve döve, bağırana çağırına Gücük Nuri’nin mahallesine doğru koşmaya başlamış. Memed arkasından “Yok bir şey bılla!” diye seslenmesine karşın kadının hızına yetişememiş sesi.
*
Meğerse o kadın Gücük Nuri’nin akrabasıymış. Gücük Nuri’nin mahallesine varınca kadının ağlamasından, ya-sından herkes toplanmış. “Ne ağlıyorsun?” diyene “Gittiiii! Kostak Nurimiiiiiz gittiii!”diye çırpınıyormuş. Toplanan toplanmış, ağlaşıp sızlananların arasında biri, “Hüküm Allah’ındır. Biz cenaze eve gelmeden hazırlığımızı yapalım,” demiş. Cami imamına salâ okusun diye haber salınmış, kazanlar suyla doldurulup altına ateş yakılmış. İki mezar kazıcısı mezarlığa yollanmış. Gücük Nuri’nin cenazesini almak üzere gençler traktörle ovaya doğru yola çıkmış.
Gençler ovaya varınca bakmışlar ki Gücük Nuri mısır suluyor. Küçücük boyu ile mısır tarlası içinde bir görünüp bir yitiyormuş. Gençler, “Dayı sen ölmüşsün,” diyememişler. “Dayı acele köye gitmemiz lâzım,” deyip apar topar traktöre bindirmişler. Onlar köye girmeden Şoför Memed de Gücük Nuri’nin mahallesine varmış. Duvar diplerine oturmuş adamların üzüntüsü yüzlerinden okunuyormuş. Gücük Nuri’nin evinden kadınların ağlama sesleri, ağıtları yükseliyormuş. Memed toplanan kalabalığa “Yok böyle bir şey, ben uydurdum,” diyememiş. “Acaba gerçek mi Gücük Nuri’nin öldüğü,” diye içine bir kurt düşmüş.
Az sonra traktörün üzerinde Gücük Nuri dayı köye girmiş. Evinden yükselen ağıtlardan, üzüntüden bekle-şenlerden bir şeyler olduğunu sezinlemiş. Ünlü Demirel şapkasını eline alarak kalabalığa doğru sallamış. “Ben ölmedim, ey millet!” diye mahalleyi turlamış. “Bu haberi uçursa uçursa İnce Memed uçurmuştur,” diye “keh keh!” gülmüş…
*
Aradan bir zaman geçmiş. Bir gün Şoför Memed’le Gücük Nuri cami yanından geçerlerken bakmışlar ki herkes Cuma’ya hazırlanıyormuş. Gücük Nuri biraz sonra, Memed’in başına gelecekleri sezer gibi, “Haydi bugün şeytanın bacağını kıralım.” demiş. Çeşmede abdest alıp camiye girmişler. Utana sıkıla caminin arka saflarına yan yan oturmuşlar. Cami imamı Hoca vaaz etmekteymiş. Ön saflarda köyün yaşlıları, arkalarda genç kuşak vaazı dinlemekteymiş. Hoca, Şoför Memed’in kayın babasıymış. Kürsüden Şoför Memed ve Gücük Nuri’nin gözlerinin içine baka baka kükremiş. “İçersiniz şarabı, gelirsiniz karşıma! Sizi zındıklar, cehennem azabında yanacaksınız!” demiş. İşaret parmağıyla kürsüden uzun boyu ile hemen göze çarpan Şoför Memed’i gösterir de gösterirmiş.
Hoca parmağını salladıkça Gücük Nuri , “Hoca seni gösteriyor Memed. Baksana bana bir şey dediği yok,” diye kıs kıs gülmüş. Herkes dönüp dönüp onlara bakmaya başlamış. Hoca da tam günüdeymiş, vermiş de veriş-tirmiş zılgıtı. Esip yağmış. Memed utancından çekile çekile cami direğinin arkasına doğru kaymış, imamın göremeyeceği bir yere çekilmiş. Uzun boyunu kısaltmak için belini bükmüş…
Camiden çıkarken Gücük Nuri, “Memed nasıl? Benim öldü haberimi çıkarmaktan daha etkili değil mi kayınbabandan azar işitmek?” demiş. Şoför Memed boynundan akan terleri mendiliyle silerken “Ne demezsin! Cehennem azabından daha kötü!” diye yanıtlamış onu.
*
O günden sonra içkiden, eğlenceden el etek çekmişlermiş bizim bektaşiler.
Şimdi Acıpayam’ın bir mahallesi olan köyümüzde onların renkli kişilikleri anılarda kaldı. Onlar geçen yüzyıla tanıklık ederek sonsuzluğa uğurlandılar… (Veli AYKAR)