İĞNE KORKUSU
İĞNE KORKUSU
Dedem oldum olası aşıdan, iğneden çok korkardı. Çocukluğunda başından geçen kötü bir olay mı? Yoksa başka bir şey midir? Dedemi böylesine iğneden, aşı olmaktan korkutan bilinmez.
Bin dokuz yüz otuzlu yıllar, dedemin bıyıkları terlemeye başlar. O zamanları askerlik büyük olay. Herkes askere gitmek için can atar. Askere gitmeyen delikanlıya kız bile vermezler. Biraz da onun için gençler bir an önce askerliğini yapıp, vatan borcunu ödemek ister. Paralı askerlik olmadığı gibi; kimsenin aklından da geçmez. Zengin, fakir mutlaka askere gider.
Askerlik bir okuldur. Orada; adap, görgü kuralları, vatan sevgisi, sorumluluk yaşanarak yaşayarak öğrenilir. Askere gidenlerin bazıları jandarma, bazıları havacı veya denizci, en çoğu da piyade askeri olur.
Ayrıca o zamanlar Anadolu’da; askerde ezilmesin diye erkek çocukları nüfusa küçük yazdırılır. Kızlar da bir an önce evlensin, yuva kursun diye büyük yazdırılırdı. Şimdiki gibi gününü gününe doğanlara nüfuz cüzdanı düzenlendiği çok nadir görülen şeydir.
Askere gitme günleri yaklaştıkça dedemde bir telaş başlar. O zamanlar askere alınanlara hastalıklara karşı aşı yapılırdı. Dedem askerlik şubesinden bir adam ayarlar. O da dedeme; ‘’Çakır, hiç hastalık geçirdin mi?’’ diye sorar. Dedemde; ‘’Hayır’’ cevabını verince adam; ‘’Telaşlanma, ben sıhhiyeye tembih ederim. Kolunu açar sıraya geçersin. Koluna tentürdiyot sürerler, sen de o arada aşı olanların arasına katılırsın’’ deyince dünyalar dedemin olur. Bu işi de ayarlamanın mutluluğu ile köyüne döner.
Gün gelir askerlik şubesine gider. Aşı işleri ayarlandığı gibi olur. Dedem de böylece aşı olmaktan kurtulur. Askerlik kağıdını alır. Dedemin okuma yazması olmadığı için oradaki yazıcılardan birine sorar.
Yazıcı elindeki kağıda bakar. Elindeki kağıtta bahriye askeri olduğu yazılıdır. Sevinse mi? Üzülse mi? Köyü deniz kenarına çok uzak olmasa da ömründe hiç denize girmemiştir. Yüzme de bilmez.
Dedemin aşı olmadan geçtiğini, kolunu öyle numaradan salladığını anlayan uyanık bir şehirli dedeme; ‘’Burada işi ayarladın. Bakalım gemide aşı işini nasıl ayarlayacaksın?’’ der. Dedem de başlar bir aşı olma korkusu daha. Şimdilik yapabileceği bir şeyi yoktur. O gün askere alınanları, iskeleye yanaşamadığı için içeride demirlemiş bekleyen gemiye kıyıdan kayıklarla taşırlar. Daha sonra gemi İstanbul’a kadar askerleri götürür.
Dedem düşüncelidir. Kimileri sorar; ‘’Arkadaş, deniz de gemilerin mi battı? Yoksa yavuklun-dan ayrılmaK zor mu geldi? diye.
Dedem zavallı. Köyün belki de en yoksulu. Ana yok, baba yok. Yavuklusu nereden olgundu? Dedem, tabi kimseye gerçeği söyleyemez. ‘’Kaderde ne varsa o olur’’ diye kendi kendisini teselli etmeye çalışsa da hep aklında o ‘’aşı’’ korkusu vardır.
Birkaç gün sonra asıl askerlik yapacakları yere varırlar. Dedem gibi bahriye askeri olanları gemide bekletirler. Sonra onları içinde bulundukları gemi Gölcük’e bırakır. Orada iskele büyüktür. Gemi iskeleye kadar yanaşır. Dedemleri başka bir gemiye alırlar. O da ne! Geminin güvertesinde herkes sıraya geçmiş, sıradan aşı oluyor. Dedem kalabalıktan istifade geminin havalandırma borusuna saklanır. Ortalık sakinleşince oradan çıkar. Arkadaşlarının arasına katılarak ‘’aşı’’ işini de böylece atlatır…
Salih KOÇ
21 Aralık 2019 / Büyükçekmece - İstanbul
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.