SANA; BANA DOKUNMA DEMİŞTİM...
Bana dokunma demiştim, sen ısrarla dokundun ve aldın mı boyunun ölçüsünü?
Üzüldün, çok üzgünsün biliyorum ama benim kadar üzgün olmazsın, hiç kimse benim kadar üzgün olmaz. İçimde ki bu yangını, bu kopup giden acıları benden başkası göremez, görmesi de imkânsız zaten.
.. Yolum hep yokuş vurdu, tercih hakkı tanımadı bana hayat. Ya dik aşağı, yâda yokuş yukarı gideceksin dedi ve bana böyle bir yaşam çizdi. Belki benim de kabahatin vardı. Okadar dik kafalı olmayaydım, o kadar iyi niyetli ve de okadar saf olmasaydım, şimdiye neler olurdu neler ama yapamadım. Şu kahrolası gururum buna izin vermedi, beni ben gibi yaşamama izin vermedi. Eğdirmedi bana boynumu ve bir kere olsun şu hayata yumuşak bakamadım. Şimdi de beş paralık insanların hakaretine maruz kalıyorum. Düşünebiliyor musun? Beş para etmez İnsanlar bana, sen benim ortağım mısın diye bağırıp, telefonu yüzüme kapatıyor.
.. Neden bu haldeyim, peki?
Gene benim saflığım, gene benim başkalarının gazına gelip, bilip bilmeden hareket etmemden kaynaklıydı. Ne olacak, geldiğim yer belli, yetiştiğim ortam da belli, bundan öte ne olabilir ki?
.. Yok, geçmişte modelleri varmışta, yok kiracıların da hakları varmışta, nah var. Başımızdakileri ve de onların getirmek istedikleri sistemi sanırım biraz hafife almışım… Geçmişi bu günle kıyaslamak mümkün mü hiç.
O yıllarda birlik beraberlik ve insanlar arasında az da olsa bir dayanışma vardı… Ama artık yok böyle bir şey; herkes kendi başının çaresine bakıyor ve bir an evvel kaçan kaçana, çünkü hızla pahalılaşan evler ve ev kiraları kısa bir süre içerisinde el yakmaya başladı bile, bende öylece ortada kaldım ev sahibinden kira kontratı alacağım diyerek. Yok, ben adamın kirasına konma gibi bir niyetim yoktu, ben bunu asla yapmam, istesem de yapamam zaten, bunu gururuma yediremem bunu ev sahipleri de çok iyi biliyorlardı. Ev sahipleri, yıllarca kira aldıkları ortaya çıksın istemiyorlardı vergi ödememek için. Ben ise en azından kira yardımı ve de taşınma parası alma peşindeydim; çünkü bu konuda bilgisi olan insanlar söylüyordu bunu. Kendimce,böyle bir önlem almaktı niyetim ama sanırım yüzüme gözüme bulaştırdım,hem tek başına ne yapabilirdim ki? Anlayacağınız yine hesapsız kitapsız iş yapmışım. Yıllarca, bir ev alabilmek için çırpındım durdum Aç gezmedim, ama eski kıyafetlerle dolaştım, ki hala eski giyiniyorum. Akşamları evin kapısını açınca, , soğuk, bakımsız ve de yoksulluğun, duvarların her yerine asılı duran bir eve giriyordum her akşam.
...Soğuktan banyo yapamıyoruz, ev soğuk, banyo yeterli değildi, yani fakirlik burnumdan akıyordu da ben bunu belli etmiyordum kimselere ve hala kahkahayla gülebiliyordum. Çünkü biliyordum ki, ben varsam çevremdekiler de varlar. Ben yoksam çevremdekiler de yoklar; bunun için çabalıyor ve de mücadele ediyordum hayatta ve de ayakta kalabilmek için. Ben hala bunca mücadelenin bir karşılığı olmalı, ben bunu çok tan hak ettim desem de şimdilik ufukta böyle bir ışık yok, var saydığım ışıkta hiç aydınlatmıyordu beni,
.…Akşam, eve geldikten kısa bir süre sonra evimin kapısı çalındı ve ilk seferin de duymamış gibi yapıp, kapıyı açmadım. Yarın nasılsa hallederim diye düşündüm. Bekledim, dinledim ve az sonra yine kapım çalındı ve bu kez açtım kapıyı, bi yandan da gururuma leke gelsin istemiyorum.
Yangından geri kalmış bir odun parçasını andıran, ve bakışların da hiçbir anlam olmayan, sadece bir yere odaklı, ruhsuz, duygusuz, donuk bakışlı ev sahibinin geri zekâlı gelini duruyordu karşımda. . Yüzsüz, utanmaz ve de çok saygısız bi kişiliğe sahip olduğunu söyleyebilirim, daha önce onun o haline rastlamıştım ve bir gün bana da yapar düşüncesiyle onunla hiç muhatap olmuyordum ama akşam mecburen onunla karşı karşıya geldim, çünkü evin sahipleri bana uğramadan, benimle tek söz konuşmadan gizlice köye gitmişlerdi.
.. Kısa bir hoş beşten sonra direk konuya girdi. Benim şu lanet olası dilim sussaydı sorun yoktu, çok biliyorum ya; birden, kira mira yok size deyince, işte o zaman kızılca kıyamet koptu ve o hep korktuğum yüzleşmeyle bir anda karşı karşıya kaldım. Kadınla söz konuşma imkânsızdı.
Neyse, en kısa yol, bildiğiniz yoldur diyerek benden istediği telefon numaramı geline verdim… Gelin, direk kayınpederini aradı, aynı hızla telefonum geri çaldı, tahmin ettiğim gibi arayan ev sahibinin ta kendisiydi ama ateş püskürüyordu, ‘’vay sen kimsin de, vay ben evimi satmadım da, vay sen benim ortağım mısın da, saydı, saydı, döktü.
.ve ısrarla, sizinle kontratımız var’’ diye de diretti.
Peki, bundan benim neden haberim yok?
‘’Bilemem’’ diyor. Oysa çok iyi biliyordu ki, eşim böyle bir yaş tahtaya basmaz ve asla tarihini atmadan, kopyasını almadan, hiçbir şeye imza atmaz. Bunu nasıl yaptı?, işte orası karanlık, her hangi bir şeyde söylemiyor, sadece ‘’kontratımız var’’ diyordu o kadar. Kontratı gelinden istedim ama o kontratı da göstermiyor, daha doğrusu gösteremiyordu yok çünkü...
Tabi ki yine de dananın kuyruğu kopsun istemiyordum, bunca yıldan sonra aramızda kötülük olmasın istiyordum, ama benim ağarıma giden şey beni bu kadar çaresiz yakalaması ve bu çaresizliğimi kullanmasıydı. İşler berbat ve iş yerini satma gibi bir şansımız da yok gibiydi. Herkesin durumu ortadaydı ve herkes zarar ediyordu. Her yerde yoksulluk, her yerde sefillik kol geziyorken, kim böyle bir riske girer ki…
. Oğlan asker, onun gelmesine daha çok vardı. Bi çare ararken bakıyordum ki bütün çaresizlikler sıraya dizili ve ben araların da daha bir çaresizleşiyorum.
…Netten bir arkadaş, paylaşımlarımdan yola çıkarak, ‘’Senin bir sıkıntın var anlat ta rahatla’’ diye tutturunca işte bunları anlattım. İlk başlar da ona hafif baktım ve o bunu hemen anladı’’ Bana sen beni neden küçümseyerek konuşuyorsun’’ deyince bi utandım ki, hem de üzüldüm.
Sana böyle bir izlenim vermişsem özür dilerim, deyip ona uzun cümlelerle yazdım ve gözyaşlarım birden boşalmaya başladı, sesle ağlamak istiyordum ama burası iş yeri ve her an birisi gelebilirdi. Bir paket mendil, birkaç tane de peçete alarak iş yerinin balkon kısmına çıktım bir güzel ağladım ve de rahatladım.. Zavallı arkadaşım, nasıl da üzüldü. Sana söyledim bana dokunma diye, sen istedin bunu sen, beni,’’ seni küçümsemekle’’ suçladın, hatırladın değil mi? diye yazınca
Arkadaş. ’Ben pişman değilim ve hiçte şikâyetim yok bu durumdan, çıkmak zorundayım sonra gelirim ‘’dedi ve de gitti.
Evet, dün gece yaşadıklarım işte böyleydi. Bu gün de bunları bu şekilde aktardım. Sıkıntılar varsa mutlaka çaresi de vardır ama iş o çareleri bulabilmekte. Daha fazla tan tana olmaması için akşam eve gidince kirayı vereceğim mecburen; onlarla aşağı yukarı düşemem ve ben asla onlarla baş edemem. Adam işinin erbabı ve hiç açık vermeden işini yürütüyordu, yapacak bir şey yok ve bana da çekip gitmek düşüyor sanırım, bu kadar...
.2/22 / 2012-02-22.Çarşamba. Kafedekiler. Gündüz Yavuz
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.