Eğriyi Doğruyu Birlikte Düşünelim Mi?
İnsana verilen değer ne kadar azaldı son günlerde. Her gün, ya taciz, ya trafik kazası, ya da kadınlara uygulanan şiddet haberleri medyada haber olmaya devam ediyor. Hatta terörden ölen şehit haberleri bile çok rağbette değil. Bugün ölenin cenazesi kalkıyor başkalarının cenazesi ertesi gün yeniden kalkıyor. Yaşanan acılar yaşam modelimiz oldu adeta. Keşke bu acılar hiç olmasa ama…Her şeyin alenen yapıldığı, medyadan saklanamadığı zamanları yaşıyoruz. Sanki birileri düğmeye bastı, sanki bir şeyleri unutturmaya çalışır gibi… Mecliste kanun çalışmaları, tartışmaları bile gündem olmuyor. Ahlaki çöküntü ve güvensizlik ortamı aldı başını gidiyor, her ne kadar büyüme oranı şaşılacak düzeyde yükselse de…
Geçen sene yeğenimin Bilkent üniversitesinde mezuniyet törenine katıldım. Tören yerine gelene kadar epey sıkıntı çektim, ama asıl sıkıntı, tören yerindeki gördüklerim ve yaşadıklarım oldu. Sanki Amerikada bir üniversitedeydim. Orucun “o” su yoktu. Kızlarımızın görünüşü, Amerikan kızlarının giyim, makyaj ve danslarından farkı var mıydı, hayır. Erkekler keza öyle. Üniversite rektörü okulun başarılarından bahsederken, Amerika’da ya da İngiltere’de başarı elde etmiş geçmişte mezun olmuş öğrencileri anlatıyor. Bir slogan atıldı ki, “Türkiye Laiktir laik kalacak!” herkes istiklal marşından çok bu slogana alkış tuttular. Kardeşim bu ülke Müslüman bir gelenek ve ananevi üzerine bina edilmiş, tarihindeki kahramanlık destanları bunun sonucuna göre yazılmış zaferlerle dolu. Bize güç veren ve Osmanlıyı 7 asır ayakta tutan, İslamdı. Allah’a inanmak ve Peygamberinin sünnetini yaşamakla elde edilmişti bu başarılar. Hıristiyanları ya da Yahudileri dost edinerek yazılmadı bu tarih. Zaten ne zaman onlara güvendik, Osmanlı paramparça oldu.
Ülkemizde, devlet nasıl dinden ayrı olabilir ki… Devletin aldığı her karar, İslamın yaşanmasına ya da yaşanmamasına sebep oluyorken. İş yerinde bir arkadaş sakal uzattı ve bir süre böyle iş yerine geldi. Hemen uyarıldı, “Sen sakal uzatamazsın, devlet tarafından alınmış yönetmeliğe göre bu yasak ve eğer sakalını kesmezsen hakkında soruşturmaya açarız!” diye uyarıldı. Ya da geçmişte, sen baş örtüsü ile okuyamazsın ya da işinde başörtülü çalışamazsın denmedi mi devlet tarafından. Müslüman bir toplumda, ben istediğim gibi dinimi yaşayamıyorum. Geçmişte sigara içenlerin, otobüse binildiğinde, 3-5 paket sigara içipte, sigara içmeyenin içme dediğinde, sen benim özgürlüğüme nasıl karışırsın deyipte, sigarayı daha fazla içmesi gibi. Laiklik, kişinin inancını yaşamasına engel olmayacak bir devlet anlayışı içinde olmalı. Hangi dinden olursa olsun, insanlar dinlerini özgürce yaşamalıdır. Bu anlamda laikliğe kim karşı çıkabilir ki… Sigara içenin özgürlüğü gibi bir laiklik anlayışı Müslümanlara dikte edildi geçmişte… Bizim nesil bunu yaşadı tüm acıları ile… Ülkemizde laiklik Müslümana zulüm, başka dinlere özgürlük ve huzur verdi geçmişte. Hele ki bir kaç sene önce, Ayasofya’da dini program yapılıyor diye, Yunanistan devleti ayağa kalkıp, demedi mi “ Ayasofya’da dini program yapamazsınız!” diye. Avrupa birliği ayağa kalktı. Bu ülke bizim ülkemiz, istediğimiz yerde dini programda yaparız, namaz da kılarız ya… Yunanistan’da Müslüman azınlığa cami yapılmasına karşı çıkan yine Yunanistan değil mi? Hele son günlerde sismik arama gemilerimizin Akdenizde doğal gaz aramaya başlayınca, Kıbrıs Rum kesiminde, Kuzey Kıbrıs Türk bayrağını yakmadılar mı…
Şimdi perdeyi açalım ve neden insanlara değer verilmiyor, bunlara bakalım. Her şey tesadüf mü acaba?
Türklük ile özdeşleşen değerlerimiz, geleneklerimiz vardı geçmişte. Yaşanıyor mu, “Hayır!”… görüntü ne yazık ki şöyle:
—Her gün daha çok kazanmak ve tüketmek için yaşıyoruz. Varsa yoksa dünya malı peşindeyiz. Amerika veya süper güçler dediyse bu doğrudur, ön yargısı var. Eğer yurt dışında eğitim almışsan en iyi yerlerde iş bulabiliyorsun. Çok paran varsa, yurt dışında tedavi oluyorsun. Kendi ülkenin doktoruna güvenmiyorsun. Son günlerde Şehir Hastaneleri neden tartışılır oldu ki..
—Eğitimi bel altından alan, yasakları ya da haramları anlaşılır ve yaşanmaz kılan bir çabamız yok.
—Çocuklara sevgi verecek, ilgilenecek anne-baba yok. Çalışıyorlar. Sorunlarıyla eve geliyorlar. Eğer çocuklarına söz geçiremezlerse, tehdit ya da öcülü eğitime geçiyorlar.
—Din anlayışının ahlakı, tersine ahlaksızlık olarak yansıyor. Ahirete iman rafa kaldırılmış durumda. Her yapılanın mutlaka cezalandırılacağı ve öldükten sonra Allah tarafından adalet ve eşitçe sorgulanacağı unutuldu. Dünyada ki kanunlar geçici adaleti üzerine kurulmuş. O adalette ise öyle açıklar ve yaptırımsız boşluklar var ki… “Ben yaparım, ne yaparsam onun gizliliği içinde kurtulurum, yaptığım yanıma kar kalır diyen bir yaklaşımla… Öldürsem, müebbet hapis cezası alırım en fazla, hani birde bir siyasi hükümet gelir genel af çıkarır, çıkarım hapisten, iyi hal ise cabası…” ümitleri var! Kolayca silah bulunuyor. Kolayca rüşvet alınıyor. Kolayca yalan söyleniyor… Ve dahaları!
Sanki insanlar dünyasında, kırlara bırakılan ve yemekten başka bir şey düşünmeyen hayvanlar gibi kırlara geldiğini düşünerek yaşıyor. Hatta bunu bazıları abartıyor, dünyada o kadar çok aç insan varken, evde kedi köpek besliyor. Kazançlarını hayvanlara harcıyorlar. Zekat, sadaka verin veya bir yardım eli olun deseler, umursamıyorlar.
Şikâyet eden çok ama kendine bakıp düzelen yok. Kendi kusurunu gören yok. Aynasından baktığında, herkesten mükemmel olduğunu, başkasının ise çok kusurlarının olduğunu düşünen bir bencil kişilikler olduk nedense!
Sonu ölüm olan sadece bir ömrümüz var. Ölümden sonra ise sonsuz hayat var, malum. Nasıl ki çocuklarınız sizi dinlemediğinde üzülüyor, sinirleniyor ve nihayetinde yaptırımlar uyguluyorsanız… Sizi Yaratan Allah c.c. da sabırla bu geçici ömürde yaptıklarınızı gözlüyor, düzelmeniz için ömür veriyor ve ceza vermek yerine rızıklandırıyor! Bizi yaratan sizin çocuğunuza verdiğiniz acele cezalar gibi biz günahkar insanlara sabırsız davranmıyor. Merhametinden, kurtuluşumuz için bir ömür bize sabır ediyor.
Eğer Ahirete iman etmezsek vay halimize! Hem bu dünyada hem de öbür dünyada rezil rüsva olmayı hak edeceğiz… Son günlerdeki kalbe ateş saran haberler, bitmek yerine hızla artıyor. Ateş alanını hızla genişletiyor. Eğer buna dur demezsek, dizlerimizi vurmakta yetmeyecek, hiç bir şeye çare de bulamayacağız, Allah korusun!
Nerden geldik nereye gidiyoruz, lütfen düşünün. Çok paranız olabilir ama ya vatansız kalırsanız bu paranızın ne önemi kalır ki, tıpkı Suriye’de yaşanan dram gibi…Aldığınız ve haksız yollardan kazandığınız, faizle kazanıp yiyerek fakir insanlara zulmettiğiniz ve lüks evlerde oturduğunuz yaşam başınıza yıkılmadan, aklınızı başına alın, lütfen! Kimi dost edindiğimizin farkına varalım. Cehaletten ve gafletten kurtulmanın yolunu bulalım bir an önce… Yalnızca Allah’a ibadet edip, Yalnızca Allah’tan yardım dileyelim, haydi…
Saffet Kuramaz
YORUMLAR
Toplumun çivisi çıktı Saffet Kardeş maalesef. Yakınmaların ne kadar haklı ve yerinde. Geçmiş zamanlarda da gördük bölümünü birincilik ile bitiren bayan öğrenci türbanlı diye ne zulümlere maruz kaldı. Şu televizyona ve bilgisayarlar, Allah aşkına bir baksın kendini Müslüman bilen bir insan, hiç birinde bizim toplumumuzun aynası olan bir davranış kalıbı ya da İslamı düşündüren bir öge var mı? Bunları seyrettirip de çocuklarımızı nasıl iyi yetiştireceğiz. Yetmişli yıllarda ki Amerikan dizilerini düşünün, tek kanallı TRT de bayıla bayıla Dallası seyretmedik mi bir çoklarımız? Bonanza Dizisini seyredip de şak şak lamadık mı, Kızılderililere yaptıkları ise hiç aklımıza gelmedi... Var mı evinde televizyonları bir iki gece açmayıp da kitap okuyan insan? Baştan ayağa değişmesi gereken çok şey var, hem de o kadar çok ki... Kutlarım güzel yazını selam ve dua ile...