- 540 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çöküş 3
Dağı taşı her dem yeşil ağaçlarla bezeli Zigana’nın eteklerine dizilmiş et lokantaları sıra sıra müşterilerini bekler. Bunlardan Erzurum’dan gelişte sağ taraf ilk sıradaki Cemal Usta’nın mekanı zor günlerden birini yaşıyordu.Mekana destursuz giren mafya görünümlü adamlar hedefteki masayı yerle bir etmiş sahiplerini ise cam kenarına ip gibi dizmişlerdi.Kapıdan içeri giren siyah çizgili elbiseli kısa boylu adam, Cemal Ustaya yaklaşarak;
-Selamunaleyçüm Çemal Usta işlerun nasi?
Boncuk boncuk terleyen Cemal Usta iş havlusunu sağ omuz başından alıp alın terini gayri ihtiyari sildi.
-Aleyçümselam, Laz Ali gardaşum hoş celdun.
Laz Ali, kabadayı gezişi ile bir iki adım atıp adamlarının dağıttığı masaya yaklaştı.
Tahta sandalyelerden birini kendine doğru çekip oturdu.Cepkeninden çıkardığı sigara tabakasını açtı.Ağızlığına taktığı sigarayı muhtar çakmağıyla özenli bir şekilde yaktı.Bir İki nefes aldıktan sonra Salih ile Sedat’ın olduğu masaya bir bakış attı.Sedat ve Salih tüm bu olanlara şaşırmış vaziyete yemeklerini yerken olanları da şaşkınlıkla izliyorlardı.Laz Ali,oturduğu sandalyeden ani bir kalkış yapıp Erzincanlı diyerek bize doğru bir çırpıda geldi.Sedat’ın karşısına geçip durdu.Tanumadin mi yoksa?
Sedat, bir anda gelişen bu olay karşısında neye uğradığını şaşırmış durumda Laz Ali’ye baktı.Yüzünün sağ yanağındaki derin yara izi dikkatini çekmişti.Uzun siyah saçları alnındaki derin çizgileri perdeliyordu. Sedat,Laz Ali’ye bakarken dudakları kurumuş vaziyette cevap verdi;
-Kusura bakma beyefendi çıkartamadım.Galiba beni birine benzettin.
Saçlarını arkaya doğru savururken sigarasından iştahla bir yudum daha aldı.Sağ elini Sedat’ın sağ omzuna koyarken;
-Sen, Erzincanlı Sedat Turan değil misun? Çanakkale 116.Jandarma Er Eğitim Alayi 9.Bölük çavuşlarından,peni yatakhane nöbet değişiminde Psikopat Adıyamanli Hamdi’nin şişlemesinden kurtarmiştun daa.
Sedat, derin bir nefes aldı.Evet şimdi hatırlatmıştı.Ama Laz Ali bayağı değişmiş diye düşündü.Sonra,
-Kusura bakma Ali uzun saçların ve yüzündeki yara izinden tanıyamadım.
Buyur masamıza beraber yiyelim, icelim.Salih’i göstererek bu da iş arkadaşım Salih dedi.
Salih oturduğu sandalyeden hafifçe kalkarak;
- Lütfen Buyurun
Laz Ali, sert bir şekilde adamlarına bakarak;
- Bırakun o serefsuzun adamlarını,onlari Sedat’umun hayrına paguşladum.
Bu sözü duyan tayfa topukları yağlanmış tazı gibi arkalarına bakmadan son surat mekanı terk ettiler.
Sedat’ın keyfi yerine gelmişti.Laz Ali ile askerlik anılarından epey bahsettiler.
Fıkralar,anılar,yaşananlar derken akşam karanlığı çökmüştü.Laz Ali, hesabı bize ödettirmeden son derece samimi bir tavırla;
- Pu akşam penum misafirimsinuz.. Dedi.
Laz Ali ve adamları önden çıktılar.Biz de Cemal ustaya teşekkür edip onları takip ettik.
Uzun çarşıya gelmistik. Laz Ali ve adamlarının arkasından otoparka girdik.
Araçları park ettikten sonra asansöre doğru geldik. Laz Ali, bize asansör kapısını gösterirken;
- Ofiste birer kahve içelum sonra size pir sürprizum var dedi.
Son derece şık bir ofisti.Bulunduğu sokağın köşe başında ki bu bina, on beş katlı iş hanın teras katındaydı. Laz Ali,
-Kahveleri terasta içelum dedi.
Manzara harikaydı.Mavi Karadeniz, bordo kıyılarını hırçın bir şekilde dövüyor, yağmur da yavaş yavaş çiseliyordu.Diğer cepheden bakınca ; Trabzon âdeta ayaklarımızın altında gibi görünüyordu.Kahvelerimizi getiren sekreter Laz Ali’ye bakarak;
-Her şey emrettiğiniz gibi ayarlandı efendim dedi .
İşini iyi yapmanın verdiği hazla saygılı bir vaziyette dışarı çıktı.
Laz Ali,Sedat’a dönerek;
- Pu akşam sizleri hiç tahmin edemeyeceğunuz pi yere götüreceğum dedi.
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.