- 331 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEKLENMEYEN MİSAFİR BÖLÜM-14
BEKLENMEYEN MİSAFİR
BÖLÜM-14
Oturduğu yerden adamlarına bakarak, konuşmaya başladı,
‘’ Önümüzdeki hafta bizim için çok yoğun geçecek arkadaşlar. Cuma günü sabahtan üçünüz Edirne’ye doğru yola çıkacaksınız. Hazırlığınızı ona göre yapın. Cemşit,
sen Kapıkuleden içeri giren ilk tırı sen karşılayacaksın. Silivri’deki çiftliğe götüreceksin. Tırın plakasını daha sonra ben sana bildireceğim. Ramazan sende gümrükten geçen ikinci tırı, Sarıyer sırtlarındaki çiftliğe götüreceksin. Sana da tırın plakasını daha sonra bildireceğim. Sana gelince Lazo, üçüncü tır senin. Haliçteki hangara çekeceksin. Hangarın adresini şoför biliyor. Tırın plakasını daha sonra sana bildireceğim. Pazartesi akşamına kadar bu işler bitmiş olacak. Şimdi hepiniz izinlisiniz. Lazo sen biraz daha kal seninle işim var. Durun çocuklar, harcırahlarınızı vermeyi unuttum. Hepinize beşer bin lira yolluk veriyorum. Yettirmeye çalışın.’’
Ramazanla, Cemşit çıktıktan sonra, Sinan Bey,
‘’ Bir kahve yap ta beraber içelim. Bu işten yüzünün akıyla çıkacağına inanıyorum.’’
‘’ Merak etmeyin Sinan Bey, sizi utandırmam ama önce kahveler, birde şu ev meselesini halledersek iyi olur. Başkalarının yanında sığıntı gibi yaşamak hiç hoşuma gitmiyor.’’
‘’ Şu tırları halledin, ben ev işini halledeceğim.’’
Lazo’yuda gönderdikten sonra, hemen telefonunu çıkartarak, Yahya’nın numarasını tuşladı. Adamının gelmesini beklerken, bu günkü gazeteleri karıştırmaya başladı. Fazla beklemedi, yarım saat olmamıştı ki Yahya ofisten içeri girdi.
‘’ Patron acele gelmemi istedin, ters giden bir şey mi var?’’
‘’ Geç otur Yahya, öğleden sonra Hakkâri’ye hareket ediyorsun. Oradan Silopi’ye geçip, Habur sınır kapısından girecek tırı karşılayacaksın. Ümraniye’ye kadar getir. Seni orada ben karşılayacağım. Direksiyonda Neco var, selamımı söyle. Özledim keratayı. Harcırahını da vereyim. Tır Pazar günü gümrükten geçmiş olacak haberin olsun.’’
‘’ Baş üstüne patron, senin karşılamana gerek yok.’’
‘’ Şu harcırahını da al, buda gereken yerlere vereceğin hediyeler. Hadi göreyim seni.’’
‘’ Olmuş bil patron, izin verirsen ben hazırlığımı yapıp yola çıkayım.’’
‘’ Yolun açık olsun Yahya iyi haberlerini bekliyorum.’’
2
Pazartesi günü sabahına kadar bir şey yapamamanın çaresizliği içinde, kıvranıp durduk. Lazo’dan her hangi bir ses çıkmayınca, Asayişi sinir bozucu bir sessizlik kapladı. Heval, yerinde duramıyor olduğu yerde dört dönüyordu. Birden Serra’nın sesi Asayişte yankılandı,
‘’ Ne oluyor bize arkadaşlar, üzerimize ölü toprağı mı serpildi? Devriyesi olanlar devriyeye çıksın. Olmayanlar kendilerine bir meşguliyet bulsunlar.’’
Bu sırada Heval’in telefonu titreşime geçti. Aceleyle telefona baktıktan sonra, çığlığı bastı, ‘’ Lazo’dan mesaj var.’’
Hemen Washapı açıp Mesajı okuduktan sonra,
‘’ Lazo, aslanım benim başardı, başardı arkadaşlar.’’
Hansa,
‘’ Mesajda ne yazıyor Heval, bize de okusana?’’
‘’Okuyorum arkadaşlar dinleyin, Edirne Kapıkule sınır kapısından Sinan Bey adına üç tır giriş yaptı. Aşağıda plakaları yazılı tırlardan biri, Silivri’deki çiftliğe, diğeri Sarıyer’deki çiftliğe, benim bulunduğum tır ise, Haliç’te bir hangara malları indirecek. Silivri’ye gelmeden gereğini yapın.’’
Heval vakit kaybetmeden Sedat Amirin odasına girerek,
‘’ Amirim, beklediğimiz haber geldi. Silivri’ye gelmeden tırlar durdurulup arama yapmamız lazım. Lazo görevini yaptı.’’
‘’ Hemen harekete geçin, Ben Narkotikle irtibata geçiyorum. Yanlarına köpekleri de alsınlar. Sizden iyi haberler bekliyorum.’’
Her şey güzel başlamıştı, Narkotikle ortak yapacağımız operasyonda herkes yerini almış, bize sadece tırları beklemek kalmıştı. Öğleden sonra saat iki sıralarında Silivri, Kavaklı sapağında tırları yolun kenarına çekerek didik, didik aradık. Narkotiğin köpekleri dahi bir gram uyuşturucu bulamadı. Operasyon elimizde patladı. Asayişe döndüğümüzde, hepimizin suratı bir karıştı. Sedat Amir,
‘’ Görünüşe göre eliniz boş döndünüz. Anlayamadığım hepiniz dağılmış durumdasınız. Toplayın kendinizi, daha bu ilk raunt.’’ Heval Baş komiser,
‘’ Amirim benim korkum Lazo eğer afişe olduysa onu yaşatmazlar.’’
‘’ Korkma Heval o çocukta mangal gibi yürek olduktan sonra, bu işten de sıyırır kendini.’’
Cahit Komiser,
‘’ Hazır buradayken sizi biraz bilgilendireyim. Toplanın etrafıma. Bonzai, ilk kez 2002 de Almanya ve İspanya’da daha sonrada Rusya’da görüldü ve kullanıldı. Etkili maddesi Hint kenevirine benzer etkileri olan, sentetik kannabionoid türüdür. Uluslar arası polis literatüründe K2 adıyla biliniyor. Türkiye’ye ilk kez bonzai paketlerinde getirildi. Bu yüzden adı bonzai kaldı.
Hammaddesi Çin de kilosu 30 bin dolara satılıyor. Uyuşturucu satıcıları daha çok bonzai elde edebilmek için, fare zehirinden florasan tozuna kadar pek çok kimyasal maddeyi bonzai üretiminde kullanılıyor. Bonzai bitkisel ve doğal değil kesinlikle sentetik bir uyuşturucudur.
Şimdi bu uyuşturucuyu kullandıktan sonra kullanıcılara ne oluyor ondan bahsedeyim. Ağız kuruluğu, kalp atışlarında şiddetli hızlanma. Kalp krizi riski. Kilo kaybı, vücutta iyileşmeyen büyük sivilcelere yol açıyor. Unutkanlık ve devamlı endişe yaşıyor. Kullanıcı neticede zombiye dönüşüyor. Benim sizlere söyleyebileceğim bu kadar. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim arkadaşlar.’’
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.