SEN
Sehven yaşanmıştır diye dip not düşülen bir aşkın sahiden yaşanmıştır ibaresine dönmesinin hikâyesidir bu mensur şiir. Hüzünlü olsun istedim bu şiir. Hüzünlü türküler gibi hüzünlü bir şiir olsun istedim. “Ben ve Sen” in aşkını hikâye ettim sevgili. Mutlu son yoktur bu dünyada ve Türk filmlerinde. Ahirde ben sende yok oldum sevgili. Kurşunun ateşte erimesi nasılsa etin toprakta çürümesi ya da öyle…
Bir mıh gibi sende çakılı kaldım ve bir hançer gibi saplı kaldım. Uzun olsun istedim bu şiir. Sensiz geçen her gece nasılsa; her saat her dakika… Öyle olsun istedim bu şiir. Saçım, sakalım, tırnağım uzasın istedim yazarken. Bu şiiri bitirdiğimde yitmiş olayım, gitmiş olayım, uçmuş olayım istedim.
Müsaaden varsa başlıyorum sana. Her şeyime değin sinen, “herkes” ime dek sirayet eden sana. Ne yana baksam bir sen çıkıyor karşıma. Bendeki bütün “sen” lerin toplamı olan ey sen! Evet, tek sen! Tek’sen eğer benimle olsan, hani ellerimi tutsan… Hani diyorum ruhumu okşasan, hani diyorum ya!
Ne yana baksam sen bir sen çıkıyor karşıma. Bütün “sen”lerin toplamı olan ey sen! Evet, eğilsen salkım saçak… Hani gözlerine dalsam… Hani bir senin olsam… Hep senin olsam… Yok olsam, sende ya da sen de hiç olsam…
Allah’ın işine bak, meşguliyetim sen, iştigalim sen. Bu kadar da sen olunmaz ama! Mesaim sen, vardiyam sen… Hep sen, sen, sen… Gözlerinde bitmeyen nemsin. Nesin sen, ne’msin sen? Lütuf musun nimet misin? Bela mısın kada mısın tasa mısın?
Ne yana baksam sen bir sen çıkıyor karşıma. Bütün sen’lerin toplamı olan ey sen! Hani diyorum git sen, gel sen, gül sen… Hep sen çıkıyor karşıma. Dün, bugün, yarın; evveli her şeyin, ahiri her şeyin… Seni içiyorum, seni uyuyorum, seni düşünüyorum. Gün yirmi dört saat, yirmi beşinci saatin peşindeyim. Ama yetmiyor seni yaşamaya saatler. Yoruma açık bir hâl, istiyorum ki hep yanımda kal.
İşte ne zaman bir sana başlasam, sen’leşiyor her şey. Hani dokunduğu her şey altın olan bir çocuk vardı ya hikâyelerde, benim hikâyemde de dokunduğum her şey sen’leşiyor. Sen oluyor baktığın ağaç baştanbaşa. Sen oluyor boydan boya akan dere. Sen oluyor baştan sona herkes. Bu kadar sana bandırılmış bir hayat olmaz canım! Bu kadar insan sen oluyor, bu kadar da yüklenilmez bana? Yazık.
Kolumdaki saat, başımdaki fikir… Yüreğimdeki his, dudağımdaki zikir… Bir böcek gibi beynimde dolaşan sen… Adresim, notam, sıhhatim, modam… Bir dua, bir rayiha, bir dava gibi senden gelir sana gider bu adam. Senden öte senden beri… İstikametsin, rotamsın notamsın. Nefessin sen; dert sen, deva sen… Kimin seni var böylesine Allah aşkına!
Bu, ben ülkesindeki senin hikâyesidir. Okyanusta damla, toprakta zerre nasılsa sende ben, bende sen öyledir işte. Yolu senden geçmeyen seni bilmez. Seni görmeyen anlamaz seni. Sana denk gelmeyen bulmaz dengini. Seni anlamayan bir türlü iflah olmaz. Maz /mez’ler mızmız bir çocuk gibi sana uzak olanda saklı. Seni bilen ve gören haklı. Bilmeyen lâl, sağır ve kör. Şimdi hayatına sen katanla sen katmayan bir mi? Çayın şekerli ve şekersiz hâli bir mi? Birazcık sen katan hayatına; tat ve renk katmıştır.
Sen hep bir üstsün. Bir ötesin. Artı birsin. İkiysek sen üçsün, üçsek dörtsün. Bir adım öndesin, yoksak eğer var olansın. Bu yüzden sanadır vuslatımız. Yoktan varlığa, çokluktan birliğe sanadır cümle hevesimiz.
Bir sana başlasam bir daha bitiremem ki! Noktayı koyamam ki! Ne yana baksam sen… Senin sınırlarındayım. Pasaportum, vizem sensin. Serbestim sen cumhuriyetinde. Sana iltica ediyorum, sığınma hakkımı senden yana kullanmak istiyorum.
Sen oluyorum düşümde. Düşüyorum sen uçurumundan. Düş kırıklığı batıyor canıma. Canım acıyor olsun ama. Düşte bile sen, düşüyorum düşlerinden bir daha. Düşe kalka sana koşuyorum habire. Düş de gör, diyor ya şair; düşte görüyorum seni.
Sıfırsan eksi biriz. Hep bir arkadayız. Sen ikiysen biz biriz. Birsen sıfırız. Hep bir öndesin dedim ya şairim şairliğimden öte. Yazarım yazarlığımdan öte; hülasa senim.
Allah’ın izni peygamberin kavliyle beni sana kabul eder misin? Bir harflik bir ayrılık var: Bendeki “B”eyi sendeki “S” yapar mısın? B (S)en.
Nasıl da sen’leşiyorum bak formüllerime:
ben + sen = sen...
sen +ben= yine sen…
ben +ben= sen…
Bu benim değil senin hikâyen. Her şeyin ve herkesin sen kesildiği bir dünyada gel de yaşa! Gel de tek ol, gel de ayrı ol! Bir toprak nasıl kayarsa sana öylesine bütün kaydı yüreğim. Bir çığ nasıl düşerse sana öylesine kalıp halinde düştü gönlüm. Bir sel nasıl akarsa sana öylesine coşkun aktı gönlüm. Her şeyin ve herkesin sen olduğu yerde ben olarak kalabilmek çok büyük bir cesaret ister. Yol sen, yolcu sen, han sen, hancı sen… Bir tek sen, bir tek sen varsın. Gerisi gölge, gerisi hayal, gerisi yalan…
Hüzün sen, gözyaşı sen… Hicran sen, vuslat sen… Rıhlet sen, araf sen… Sen ölünce insanlık ölür. Sen gidince âlem gider. Sen bitince söz yiter. İlham sen, peri sen; ilham perisi sen... Kim neyle hem demse aslında hep sen… Çağla desem sen, badem desem sen… Elma desem çıkan sen… Armut desem çıkmayan sen… Bu öylesine uzun bir mesele ki! Sen desem kâfidir; akan sular durur. Esen yeller durur çakan şimşekler durur. Savaş biter, barış gelir; barış biter, savaş olur. Yanardağlar söner, kutuplar çöl olur. Dünya bir örtü gibi ters yüz olur. Varım yoğum etim kemiğim… Sen işte… Sen
Senleşiyor dokununca her şey. Şu kâğıt, şu kalem, şu dize… Ah sen! Bu kadar da sen olunmaz ki canım! Bu kadar da sen bulaştırılmaz ki her işe! Bir virüs gibi senleşiyor her şey herkes. Bu kadar da olmaz ki canım! Herkesin ve her şeyin sen olduğu andayım şu an. Sessizlik lütfen bir ben ölüyor. Sen diyarına bir ben geliyor. Sen’im yâr, seninim bir tek. Daha ne isterim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.