- 369 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
tabii ki BEN en iyiyim ;)
tabii ki BEN en iyiyim ;)
Yaşam içerisinde fiziksel olarak birbirlerine azda olsa benzeyen insanlar olmasına karşın, ruhen kimse kimseye tıpatıp benzememektedir. Bu nedenle de farklı düşünüp farklı yaşayan bireyler oluşur ve her bireyin bir yaşam amacı vardır. Bu amaca ulaşmak ve varlığını sürdürebilmek için belli kabul görmüş ahlak kuralları içinde bencil olmak zorundadır. Herkes bu nedenle bir nevi bencil yaratılmıştır.
Doğal olarak bencil yaratılan insandan beklenen, bu hissi doğru kullanabilmesidir. Özvarlığına değer verdiğini belli etmenin, kendi mutluluğunu önemsemesinin adı bencillik asla olamaz. Bir insan ancak bunları gerçekleştirdiğinde karşısındakilere gerçek manada faydalı olabilir.
Bencilliğini doğru kullananlar, bencilce yaşayanlarla asla bir değildir. Farkı belirleyen doğru bir eğitim ve ahlaktır her zaman. Bu dünyada ayakta durabilmenin gerekliliklerinden biridir belki de. Bu yaşam ve karşılıklı iletişim noktasında ince bir ayardır aslında.
Ego kelime itibari ile toplum ve kişi nezdinde çok fazla kabul görmeyen itici bir kelimedir. Yaratılış itibariyle içimizde çok farklı ben’lerle dünyaya geliriz. Ego, içimizdeki farklı ben’lerden sadece biridir. Bu farklı ben’ler daima mücadele içerisinde olup, mücadeleyi sindiremeyip öne çıkan duygudur benlik duygusu. Bu duyguların en büyük özelliği “benim duygularım- benim düşüncelerim ” olarak ortaya çıkmasıdır.
Bu benlikler genelde iki şekilde ortaya çıkar. Biri gerektiği için ortaya çıkar ve rengini tam olarak belli etmez, diğeri ise hiçbir gerekliliğe takılmadan sergilenen aleni bir davranış bozukluğudur. Bu durum tamamıyla kişinin kendisi ile ilgili bir sorundur.
Egoist ben’lerini en saf şekilde yaşatanlar çocuklardır. Çocukluk çağında var olan bu benlik duygusunun dizginlenebilmesi için bu yaşlarda veriler eğitimler ve kişinin tevazu duygusunun geliştirilmesi, sağlıklı benliğe doğru gidiş adına çok önemlidir. Hak-hukuk, töre-yasa ve özgürlük çerçevesinde benliklerin mücadeleleri tabii ki olacaktır. Koruyucu, dizginleyici unsurların bu noktada devreye girmesi gerekir. Adil olmak, işe ehlini vermek, liyakate ehemmiyet göstermek gibi insani hasletler egonun panzehiri olabilir çoğu zaman.
Sosyal yaşam içerisinde diğer bireylerle sürekli etkileşim içerisindeyiz. Sağlıklı etkin iletişim içerisinde olabilmenin birçok gereklilikleri vardır. Bunun anlamı; içimizdeki duygularımızı tutamamamız ve karşımızdakiyle paylaşma isteğimizdir. Böyle bir iletişime girmeden önce içimizdeki ben’leri iyi tanımamız ve onlarla iyi iletişim içerisinde olmamız çok önemlidir.
İletişimin en yoğun olduğu sosyal alanlarımızın içinde ister istemez benlik duyguları apaçık ortada olan kişi veyahut kişilerle, yöneticilerle karşılaşma ihtimalimiz oldukça yüksek bir olasılıktır. Hal böyle iken egoist kişiliklerle sağlıksız etkileşimler kaçınılmaz olacaktır.
-Ben en iyiyim-i sürekli olarak karşısındakine empoze etmeye çalışan, kurduğu her cümlenin başında -ben- kelimesini ihmal etmeyen bir iş arkadaşı, bir dost, bir yönetici düşünün. Bu egoist benlikler devamlı olarak kendi suçlarını, kendi eksikliklerini ve hatalarını örtbas etmek hatta ve hatta karşısındakilere mal etmek için egoizmin her türlü yolunu denerler. Burada ünlü bir düşünürün bir sözünü hatırlamakta yarar görüyorum. Balzac der ki “bencillik dostluğun zehiridir ”.
Sürekli ders veren, karşısındakileri sürekli olarak dinleyici olarak gören bu kişiliklerin en sinir bozucu gösterileri ise bilgiç bilgiç konuşmalarıdır. Bu gösterilerin amacı genellikle gençleri etkilemek bazen de sindirmek içindir. Yönetici konumunda olan bu kişilikler gösterilerine seyirci bulabilmekte iken arkadaşlık düzeyinde ki bu kişilikler çevrelerini yenilemek durumunda kalırlar çoğu zaman.
Bu sosyal çevreden çıkılmadığı müddetçe bu davranış bozuklukları devamlılık arz eder. Böyle bir durumda kişinin etkileşime girmemesi kadar doğal ne olabilir ki. Hal böyle iken zamanla iletişim kopma noktasına gelir ve kopar.
Her şeyin en güzelini dillendiren düşüncenin üstadına kulak verme zamanı şimdi. Hz Mevlana der ki;
“ Egoyu yenmeyi başardığın zaman,
içindeki bütün karanlıklar, aydınlığa dönüşecektir”
Vildan Poyraz Coşkun
Külliye Mecmuası
Sayı 10, Mayıs 2017
-----
Söz Şehri Dergisi, Sayı 5
Nisan Mayıs Haziran 2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.