- 751 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İhsan makamında insan olmak!
Allah, insana tabii olarak alma duygusu vermişken, insana, tabii yahut kesbi yolla (emekle) aldıklarını, dini ölçüler içerisinde, iradi olarak vermesi emredilmiştir.
Allah’ın rızasına bağladığı, ‘ihsan makamındaki insan mertebesi’ aldığından vermekle elde edilen üstün bir makamdır.
Allah, insanda, verdiklerine karşı arzu ve zevk hissi yaratmıştır. İnsan zevk hissiyle verilenleri talep eder. Allah, arzu ve zevk sistemini ahlaki çerçeveye oturtmuş; arzu ve zevk hissini, vermek gibi, büyük bir amaca yönlendirip kişiyi egonun etkisinden kurtarmıştır.
Allah insanı dünya hayatında verdikleriyle sınamaktadır. Her insanın verileni alma duygusu, cömertlik ve cimrilikle sınanmaktadır: Kişi aldığından verdiğinde, Allah kulunu sevip yüceltir; cimri kişiyi ise sevmez, onu ego zindanında ürküntü içinde bırakır.
Egonun ıslahında en etkili yöntem aldığından vermektir. İslam’da vermeyi karşılayan ‘ihsan’ sözcüğü Kuranî bir terimdir: Hasene kökünden türeyen ihsan, muhsin, hüsn; iyilik, sadaka, hayır, iyi söz, iyi iş anlamındadır ve kişinin aldığından vermesini ifade ederler.
Veren el olarak Allah, merhametlidir: yeryüzünün halifesi yaptığı insandan, tabiri caizse, beklediğiyse ötekilere karşı merhametli olması ve merhametini küçük büyük, az çok, demeden vererek, göstermesidir. İnsan, alışkanlık edinip, her gün Allah rızası için sadaka vermelidir ki, verme hissi hep canlı kalabilsin. Aldığından vermeyi emreden bazı Kuran emirleri şöyledir:
‘Aranızda iyilik ve ihsanı unutmayın.’ (Bakara 237)
‘İyilik yapanlara ileride ihsanımızı daha da artıracağız.’ (A’râf 161)
‘Allah’ın sana ihsan ettiği gibi sen de iyilik et.’ (Kasas 77)
‘İyilik yapanlar ve takva sahibi olanlar için pek büyük bir mükâfat vardır.’ (Âl-i İmrân 172)
‘İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?’ (Rahman 60)
‘Allah’ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacak. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.’ (Âl-i İmrân 30)
Kulluk, vermekledir! Farz ve sünnet olan ibadetlerin tamamı olduğu gibi, ibadetlerin her bir eylemi de, aldığına karşılık, ‘kulluk göstermektir.’:
‘Namazı kılın ve zekâtı hakkıyla verin, rükû edenlerle beraber rükû edin.’ (Bakara 43)
‘İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin.’ (Bakara 83)
‘Namaz kılın, zekât verin: kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah katında bulacaksınız. Allah yaptıklarınızı görür.’ (Bakara 110)
‘İyilik, yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir: Kişi Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır, yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir, antlaşma yaptığı zaman sözünü yerine getirir, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanında sabreder. İşte iyi ve doğru kimseler bu vasıfları taşıyanlardır; müttakî bunlardır!’ (Bakara 177)
‘İman edip iyi iş yapan, namaz kılan ve zekât veren var ya, onların mükâfatı Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.’ (Bakara 277)
‘Sadakaları açıklarsanız bu da güzeldir: ama onları gizler ve yoksullara bu şekilde verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır; günahlarınızdan bir kısmını örter. Allah, Habîr’dir: yaptıklarınızı bilir.’ (Bakara 271)
İnsan, kâinattaki alıp-verme eylemini dikkatle gözetleyerek, almanın ve vermenin iradî makamı olan maddî ve manevî varlığında Rabbini taklit etmelidir:
Kulak, aldıklarını verirken, nefsini değil Kuran’ın sedasını işitmelidir: manayı almalı ve eylemleriyle manayı muhataplarına vermelidir.
Gözün aldıklarına bakalım: Güneşli, beyaz bulutlu, mavi semaya; parıltılı yıldızlara ve efsunlu güzelliğe sahip ayın gözüktüğü lacivert gökyüzüne; çağıldayan derelere, mis kokulu kırlara, envaı çeşit renk, biçim ve tattaki meyvelere, sebzelere; muazzam görünüşleri ve o harikulade ötüşleriyle kuşlara; o munis koyunlara, ineklere, yağız çehreli atlara, bakalım! Bize verilenlerin hepsi yekpare güzelliktir. Rab, insana çiçek sunuyor, insan da muhataplarına çiçek sunmalıdır; insanın beş duyusunda gözüken ve vermeyi karşılayan sözü, eylemi, güller gibi latif olmalıdır.
El, dil… Her bir organın tabii olarak aldığı hava, su, ateş, toprak hep birer ihsandır; insanın ihsan alıp (içki, kumar, israf vb. fenalıklarla) ‘ifsat vermesi’, nefsini görüp, Allah’ı görmemesi sebebiyledir.
Beş duyunun tabii yolla aldıkları nasıl müspetse, söz ve eylemler yoluyla gerçekleşen çıktılar da müspet olmalıdır…
Hak Din, kendi için almamayı ve yaşamamayı, modern değerler dizisiyse, kendi için almayı ve yaşamayı öğretir.
Büyüyen küresel mutsuzluğun temelinde yatan sebep insanın bencilliğin merkezi egoya teslim edilmiş olmasıdır.
Allah, karşılıksız, mihnetsiz, sevgiyle verir. İslam dininin kaynağı Kuran, aynı yöntemle, almayı ve vermeyi emreder; zira Allah böyle yapmaktadır. Aldığından verenin nimeti bereketlenmekte ve artmaktadır. Alınan nimetler dinî ölçülerde paylaşıldığında ihsan makamında insan sıfatı elde edilmekte ve insan dünyanın ve ahretin ‘mutlusu’ ve ‘güzeli’ olmaktadır. (M. Talât Uzunyaylalı)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.