… HAYATI BU KADAR ISKALAYAN BİR TOPLUM GÖRMEDİM..
… HAYATI BU KADAR ISKALAYAN BİR TOPLUM GÖRMEDİM..
.. Güneşli de olsa da hiç sevmediğim günlerden birini daha yaşıyordum, Pazar gününü. Dünden eser yoktu sadece soğuk bir gün, bir de sokak kenarlarında yer-yer kalan Yağmur’un bıraktığı ıslaklık.
..Bana göre, yalnızlığın ve de sessizliğin en derinlere indiği günlerden biridir Pazar günleri. Bu yüzden Pazar günlerinden hiç hoşlanmıyorum, hem benim için tatil de olmadığı için, bu günü yok saymak kolay olsa da, sayamıyorum var çünkü..
Sıkılmamın nedeni sadece Pazar günü olması değil elbette ki, hayat baştan aşağı sıkıyordu beni. Ne bırakıyor, nede bana bir şans veriyordu. Ben mücadele ederken, o öylece bana bakıp beni seyrediyordu.
… Güzel şeyleri yakalamak an meselesi, diyene kadar birileri benden önce davranıyordu.
Bu, dün de böyleydi, bu günde böyle yarın da böyle olacakmış gibi gidiyordu her şey. Galiba ben biraz yavaş davranıyordum, ağar kalıyordum hayata karşı; bu durum benim aptallığımdan mı kaynaklı
Yoksa kendime çok güvendiğimden mi?
Yoksa korkularımın benden çok önde olduğundan mı?
Ya da kendime olan güvensizliğimden mi?
Bunu çözemedim gitti. Eğer ki bu saate kadar çözemediysem, ya da çözdüm de çözmezden mi geliyordum, karışığım yani, hem de baştan aşağı karışığım.
…İşte yeni yıl, işte ben. Bir yılın ilk ayının tam da ortasıydı ve ben hala yarımın altında yaşıyordum ne olacak endişesini taşıyarak
Akşamları sürüne- sürüne gidiyordum eve, sessizce çıkıyordum merdivenleri yukarıdakiler benim geldiğimi duymasınlar istiyordum. Gelişimi duymasalar da, camlarımı gözlüyorlardı ışık yanıyor mu?
Yoksa yanmıyor mu? Diye.
Bazen aklıma o eski Türk filmleri geliyordu, tebessüm ediyordum ve ne kadar da abartılmış olsalar da filmler gerçekmiş meğerse diyordum kendi kendime. Korkularımı bastırıp, ne yapabilirler ki bana?.
Gelsinler, hadi hadi hepiniz gelin deyip efeleniyordum sahte kahramanlar gibi. Bazen merdivenler ’den yukarıya bağırmak istiyordum sarhoşun sokağına girişi gibi, gelin, hadi gelin en dik halimle karşınızdayım bana yaptığınız psikolojik baskıyı yüzünüze püskürteceğim, desem de her basamak çıkışında, her kapı gıcırdayışında yüreğim ağzıma geliyordu ve elimi her yere bir tüh hafifliğin de dokunduruyordum ki ses olmasın. Aman Allahım, neler yapıyorum ben böyle?,
Bu nedir?
Nasıl bir duruma düştüm ben?
Ben bunu da mı yapacaktım? Deyip, kendi kendime konuşurken bir yandan da daha önce duyup ta yadırgadığım olaylara hak veriyordum. Demek ki yapılıyormuş ve asla büyük konuşmamak gerekiyormuş ben asla o duruma düşmem dememek için; öyle bir düşüyorsun ki, hem de alasını yaşıyorsun üstelik…
.. Hata benim mi?
Yoksa hata ben de değil miydi?
Bilemiyordum ama benim yapacak başka çarem yoktu. Bu adam benden yıllardır kira alır ve evin içerisine tek bir çivi çakmadı. Her yeri yıkık dökük olan bu evde yaşıyorum yıllardır; beni perişan etti çünkü çaresizliğimden faydalandı benim. Ona müstahaktır, gitsin devletten alsın alacağını bakalım nasıl alıyormuş, pis herifler.
..Onca paraya konacaklar, onca servetin sahibi olacaklar hala daha kiracılardan alacakları üçbeş krş’un hesabını yapıyorlardı, hani yemesini de bilseler gam yemeyeceğim de, onu da bilemiyorlar ki. Buralar da oturmayacaklar bile, hiçbir ev sahibi bu yeni binalarda ki yeni dairelerinde oturmayacaklardır, çünkü yıllardır alışıklar kira almaya, vergi yok her hangi bir ödeme yapmadan burada, şehrin göbeğinde öyle ot gibi yaşayan bu mahluklar, yeni binaların yüksen aidatı olacağını duymuşlar ve hemen hepsi de evlerini kiraya verip yine çürümüş binalarda oturacaklardır.. Evet, onca sene hep almışlar, şimdi para ödemek onlara zor geliyordu. Hayatı bu kadar ıskalayan bir toplum daha tanımıyorum ben, tanıyacağımı da sanmıyorum…15 / 01 7 2012 / Pazar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.