YENİ YILA KIRMIZI BİR ELBİSEYLE GİRMEK İSTEDİM:
Nihayet Kaymakamlıktan almamız gereken o belgeyi de alıp duvarımıza astık, hayırlı uğurlu olsun.
… Ruhsattan sonra hepsinin toplamı olan bu kaymakamlık belgesi yaklaşık üç yıla yakındır bir zamandır kanunda varmış . Olsa da bir şey , A 4 kağıdına yazılan birkaç satır yazıdan ibaret bir belge ve bu belge için yaklaşık beş yüze yakın bi para harcadık, artı istenen rüşvette cabası.
Serkan’ın askere gidişi ve benim de bu durumu hiç önemsemeyişim yüzünden dört aylık bir gecikme oldu. Serkan, aradı ve bana ‘’anne hemen gidip al şu belgeyi, yoksa başımıza iş açılacak haberin olsun’’ dedi. Kendisi buradayken gidip alamadı çünkü istenen o rüşveti vermek istemiyordu yeterince masraf yapmıştık zaten. Serkan askere gidince mecburen iş başa düştü ve hemen harekete geçtim
… Biz o belgeyi nasıl alırız?,
Neler olur acaba? Diye düşünürken, Kaymakamlıktan, belgeniz hazır gelip alın diye telefon geldi… Ben de hiç vakit kaybetmeden hemen kaymakamlığın yolunu tuttum; bir şey eksikti, yeniden dilekçe yazdırdılar bana ve içeriye verdim… Üç gün sonra elaman yeniden aradı ve ’belgeniz hazır gelip alabilirsin’’ deyince, Tamam geliyorum dedim ama Gökhan, iş yerine erkenden gelmeyince ben de gidemedim
.. İşim ertesi güne kalmıştı, bekle ki Gökhan erkenden gelsin de gider o belgeyi alırsın. Gökhan yine işi yavaştan tuttu ve öğleden sonraya kaldı iş. Çok sinirlendim, aradım, şimdi geliyorum dedi ve tam iki saat sürdü onun iş yerine gelmesi. Bi başladım kızmaya, hayatım da hiç yapmadığım küfürleri yaptım. Hiç konuşmadığım kadar argo konuştum, Gökhan’ ise hiç ses etmeden beni dinledi. Ama ben haklıydım. Git al diyorum gitmiyor, işe erkenden gel diyorum, erkenden de gelmiyor.
Oysa ben sabahın köründe gelip iş yerini açıyorum her işi yapıyorum, o akşama doğru geliyor ve onunda işlerini yapıyorum üstelik. Eve, akşam yedide gidiyorum. Gökhan da on ikide geliyor eve ve ’’çok yoruluyormuş’’, öyle diyor bana.
..Haftalık tatilini de yapıyor, arada arkadaşlarıyla sinema gezmeye de gidiyor. Gitsin, o gençtir diyorum ve kabulleniyorum. Oku dedim zorladım okumadı. Ehliyet al diye bastırıyorum, ehliyeti de almıyor.
Başka iş ara kendine bu yeri kapatalım diyorum onu da yapmıyor. Onu anlıyorum, hiçbir şey bilmiyor ve hayatın zorluklarını hep bu kafede üçümüz birlikte yaşadığımız için, o hiçbir şey almadı üzerine. Şimdi de tembelleşti. Yaş yır ml’yi geçti bu da az bir yaş değildi. Her şeyi ben yaparım havasında gibi davranıyordu ama hiçbir hamlesi yoktu
.. Gökhan gelecek diye beklerken Serkan aradı’ ’ne yaptın işi hallettin mi ’diye sorunca… Serkan’a, merak etme, Gökhan da senin attığın adımlara basıyor yani seni aratmıyor; bak hala gelmedi, deyince
Serkan, ‘’kalkmışsa gelir’’ dedi ve devam eti konuşmaya. ’Mutlaka o belgeyi alın ki 2012 de farklı şeyler çıkabilir dedi
Alacağım da, önce Gökhan’ın gelmesi gerekiyor, deyince
Serkan, ‘Ben ne yapayım, o kadarını halettim geri kalanını da gelip ben mi yapayım’’ dedi
Oğlum yaptın da, işin zor kısmını bana bıraktın, ben ne yapacağım deyince de
. Serkan, Sen dükkân sahibisin ve senden isteyemez, olmasa derneğe git onlar sana yardımcı olurlar’’ dedi ama Serkan bu işte konuşuyor dedemin canı için:
… Serkan, ‘’Doktora gideceğim, revirden sevk aldım askeri hastaneye akşam gene ararım sizi dedi ve kapattık telefonu.
Gecikmeli de olsa Gökhan geldi ama ben küplere bindim. O sinirle öyle bi çıktım ki iş yerinden kendi mi Kadıköy kaymakamlığında buldum. Üçüncü kata çıktım ki, bizim işle uğraşan elaman yoktu. Orada bulunan başka bir arkadaşı, az otur gelir biraz dan dedi ve oturur oturmaz elaman da geldi zaten.
…Ağar aksak bir tavırla bana belgeyi verirken, ’’oğlun nerde?’’ Diye sordu.
Oğlum asker, tam dört ay oldu deyince
’’Ondan bazı kırtasiye malzemeleri istemiştim onları almadan askere gitti demek’’
Evet, Serkan asker ve bu’( İP )beni çok darladı, tam bir ay uğraştık bunu bir düzene sokmak için. Bir hafta dükkânı kapatmak zorunda kaldık net olmadığı için. Daha sonra geldiler, kazdılar ve yeniden kablo döşediler de ondan sonra düzeldi, sonra da bu ( İP )verdi bize Telekom deyince. Elaman, hiç ses etmedi ve dolaptan çıkardığı yazıcı kartuşunu bana göstererek, bu çok para değil, en çok elli liradır deyince
Yok, ben anlamam bu işlerden, oğlan gelsin ondan istersin ne isteyeceksen o halleder dedim elamana ve elaman güldü ve bana bakarak, inşallah dedi ve kartuşu geri dolaba koydu...
Sizin o yer çok iş yapmıyor onun farkındayız ve bu yüzden sizden fazla bir şey istemedik, dedi.
..Sonra da gel bu belgeyi mühürletelim deyip, birlikte alt kata indik. Orada bir şey yaptı ve bana da bir kâğıt imzalatarak; bu belgeyi elden aldım deyip belgeyi adımı soyadımı imzamı ve de tarih atarak, kaymakamlıktan çıktım. Çıkarken de herkese iyi yıllar diledim.
Dışarıya çıkınca, vay be sen boşuna umutsuzluğa kapılıyorsun sende daha çok iş var ve sen çok daha iş halledersin bu kararlığınla. Nedir sendeki bu bezginlik anlaşılır gibi değil, kendi kendime konuşuyordum. Bak işin en zorunu başardın aldın belgeyi işte.
Şimdi geriye kaldı evi taşımak, ya da yeni bir ev satın almak. Belli mi olur. ’’Bakarsın onu da halleder, onu da yaparsın sen. Boşuna kendini bu kadar hırpalıyorsun’’ diyerek caddeye çıkar çıkmaz hemen Gökhan’ı arayıp belgeyi aldığımı söyleyince
Gökhan, sevinçli bir gülüşle, ’’hee aldın demek; peki, bir şey istediler mi senden?’’ Diye sordu.
İstediler ama daha sonra dedim, bu yüzden de bir şey diyemediler. Şu an belge elimde, ben caddedeyim geliyorum dedim ve kapattım telefonu.
… Karnım bir acıktı ki. Hemen köşede ki pastaneye girerek biraz etrafı kontrol ettim ne var ne yok gözden geçirdikten sonra elaman, ’’Buyurun efendim, ne arzu edersiniz?’’ Diye sorunca
Ya şekerli, yok pardon, şekerli olmayan bir şey istiyorum dedim ve vitrindeki simitlere yöneldim. Simitler kabak çekirdekliydi ve ilk kez orada görmüştüm susamın haricinde kabak çekirdekli olanını, susamlı istedim ama eleman ‘’susamlı kalmadı, bu simitler de güzel, bunlar da taze’’ deyince, aldım bir tane ve tam 1,5 krş ödedim çok pahalıydı her şey ve dükkan çıktım..
…Bahariyeden aşağıya doğru yürürken kafam dik, kendimden çok emindim Uzun zamandan beri kendimi hiç bu kadar rahat hissetmemiştim, sanki bahariyeyi ben yeniden keşfetmiştim, Harika ya. Hiçbir yere bakmıyordum, çükü üç gün önce gelip bakmış ve hiçbir şey bulamamıştım kendime göre.
Yolun karşısında ki mağazanın önünde duran mankenin üzerindeki kırmızı elbise dikkatimi çekmişti. Böyle uzaktan bakınca elbise harika görünüyordu. Karşıya geçtim, bir de dükkânın içindekileri göreyim dedim ve İçeriye girdim, çok güzel şeyler vardı ama bende bir şey yoktu. Hiç alışık olmadığım halde böyle bir kırmızı elbiseyle yeni yılı karşılamak harika olurdu da, İşler yerle bir ve ben ne yapacağımı bilmez bir durumdaydım. Yaza taşınmak gerekecekti ve ben nereye taşınıp gideceğim? Kafamda hep bu düşünceyle dolaşıyordum ama neden kendimi bu kadar ihmal ediyorum diye, kendime de kızıyordum...
Ne yapar, nasıl karşılarım bu masrafları diye düşünüyordum gece gündüz..
..Elemana, elbiseler çok güzel, mankenin üzerinde duran elbiseyi göstererek, kalırsa eğer yılbaşından sonra mutlaka gelir bu elbiseyi alırım dedim ve de gülümsedim
Elaman da bana baktı ve o da gülümsedi. Uçar gibi çıktım mağazadan. Sahile ineyim dedim tamam ineyim de, ne var ki sahilde. Daha yeni geldim oradan dedim ama gene de ayaklarım beni o tarafa doğru çekmeye başladı.
… Aralardan sahile doğru inerken, ilk kez dizlerimin bağının çözüldüğünü hissetim
İlk kez yolu inerken yığılıp kalmaktan korktuğum için adımlarımı dikkatle atmaya başladım.
Dizlerimin boşaldığını ve attığım adımların boşluğa atarak yürüyordum.
…Ne oluyor ya bana böyle?
Bunca zamandır yürürüm hiç böyle bir şey başıma gelmemişti. ’’Ya işte ne yaptıysan sen yaptın kendine. Daha gencecikken kendini yaşlılık maduna koyup kendini yaşlandırırsan, bu kadar kendini hırpalayıp, kendine eziyet edersen, işte sonuç bu olur senin için
Kafedekiler. Gündüz Yavuz…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.