- 737 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Alibaba'ya Mektup 3 Peşrev
.
Sevgili Kardeşim ilk iki mektupta bahsetmedim ama Bedri Abi ve Ahmet’le beraber çok tuhaf bir olay yaşadık. Bu olaydan sonra aramızda “Bundan hiç kimseye bahsetmeyelim” kararı aldık. Aldığımız bu kararımızı çiğneyerek yaşadıklarımızı birine anlatmazsam çatlayıp öleceğim.
Senden sır çıkmayacağını biliyorum. O yüzden sana anlatacağım. Aman aramızda kalsın n’olur. Çok rica ediyorum.
*
Akşam yemeğimizi yedik. Güle oynaya muhabbet ediyoruz. Bedri Abi bi âlem, Ahmet de ondan aşağı kalmıyor. Espriler espriler. Düşünüyorum da ‘kalemlerinin gücü esprilerine de yansıyor. Kalite var.’ Gülmekten yerlere yatıyoruz. Çevremizde bizden başka kampçılar da var. Onlar yavaş yavaş yatmaya, ortalıktan çekilmeye başladılar. Biz akşamdan biraz geç geldik. Yemek hazırlama, çadır kurma, yemek yeme falan derken muhabbete geç başladığımızdan yatmaya pek niyetimiz yok.
Hani piknik alanlarında vardır ya ahşaptan yapılmış iki tarafında oturakları olan masalar. Hah işte öyle bir masadayız. Ahmet’le Bedri Abi yan yana bir tarafta oturuyorlar, ben diğer tarafta oturuyorum. İkisi de karşımda.
Bedri Abi gülüyor, gülüy-o-r-r-r …. birden durakladı. Boğazına bir şey kaçmış gibi oldu. Göğsünü tutuyor, nefes almakta güçlük çekiyor. Ahmet de fark etti. Bedri Abi oturduğu yerden düşmek üzereyken tuttu Ahmet. Ahmet’in kucağına yaslanmış vaziyette kendinden geçti. Ben koştum. Kolunu falan ovuşturuyoruz.
Ahmet telaşlı, ben telaşlı. Hay Allah ne yapsak. Dağın başındayız, pardon Yedigöller’in ortasındayız. Ne ambulans, ne hastane, ne doktor. Bolu 1,5 saat mesafede. Resmen baygın Bedri Abi. Gitti adam gitti. Eyvah, eyvahhh..
“Abi etme eyleme, kendine gel. Biz kime Bedri Abi diyeceğiz, kimin kel’ini öpeceğiz..?!!” Perişanız.
Bedri Abi bir ara gözünü açar gibi oldu. Montunun iç cebinden bir kart çıkardı. Zar zor “Şu numarayı arayın” dedi. Ben hemen kartı aldım. Burada telefon zor çekiyor ama inşallah sorun olmaz. Numarayı çevirdim.
Telefon iki mi çaldı, üç mü çaldı birden ortalık gündüz gibi aydınlandı. Tam üstümüzde uçak desem uçak değil, helikopter desem hiç değil, acayip bir şey belirdi. 20-30 metre falan yukarımızda. Her tarafında fener alayı gibi ışıklar yanıp sönüyor. Ritimli hem de. İçeride dinledikleri oyun havasının ritmine mi ayarlı bilmem !! Algılarım beni pek yanıltmaz, “Ankara’nın Bağları” çalıyor sanki. Yukarıdaki nesne her ne ise öyle sessiz çalışıyor ki bizim evdeki buzdolabı halt etmiş yanında. Bizim buzdolabı bu alete göre belki beş misli daha fazla ses çıkarıyor. Biz donduk kaldık. Yukarıdan asansör gibi bir şey indi. Acayip kılıklı 3-4 kişi geldi. Hiç konuşmadan “Sakin olun, her şeyi bize bırakın, Bedri Abi bize emanet, yarım saat bekleyin lütfen” dediler. Konuşmamışlardı ama Ahmet’le ikimiz net olarak anlamıştık. Birbirimizin gözüne baktık. Gözlerimizle onayladık. Başka da yapacak bir şey yok zaten.. Bedri Abi’yi ismiyle cismiyle tanıyorlar..
Bedri Abiyi bir sedye ile yukarı çıkardılar. Biz bekliyoruz. Bir yukarıya bakıyoruz, bir birbirimize bakıyoruz. Gülsek gülemiyoruz, ağlasak ağlayamıyoruz. Ahmet neredeyse fısıltı seviyesinde “Ulan bu ne iş” dedi. “Bedri Abi ne imiş de bizim haberimiz yokmuş” dedim ben de aynı tonda. “Şimdi Bedri Abiyi alıp gitmesinler başımıza, Allah Allah” diyor Ahmet. Endişeli. “Bilmiyorum ki, bekleyin dediler. Gitseler şimdiye kadar çoktan giderlerdi herhalde” diyorum.
Bekledik.
Yaklaşık yarım saat falan sonra aynı asansör tekrar indi. İki kişi var, vedalaştılar. Biri asansörle geri yukarı çıktı, araç bir anda yok oldu. Gözlerimiz o korkunç ışığa alıştığından birden her taraf simsiyah karanlığa kesti. Kör olduk bildiğin. Epey bi süre gözümüz alışamadı. Alışınca gördük ki;
Bu adam bizim Bedri Abi değil.. Sanırım bir karışıklık oldu.. Ahmet şaşkınlıkla, hayretle, kabullenememişlikle “sen de kimsin be adam..?” diye sordu.
Adamda boy 2 metreden fazla, Ahmet’ten de uzun. Saçlar lüle lüle omuzlara dökülüyor. 20 yaşında delikanlı resmen. Kellik mellik yok.
“Benim Ahmet’im, beni tanıyamadın mı..? Az önce şurada sohbet ediyorduk, güle güle yerlere yatıyorduk.. Suat’ım da karşımızda oturuyordu. Gulümmm türküsü söylüyorduk..”
Allah Allah, ses Bedri Abinin sesi. Kel nerde Abi kel..!! Ben kimin kelini öpeceğim şimdi..
“Adamlar beni rektifiye ettiler resmen. Ciğer, kalp, bödelek (böbrek), dalak hepsini yenilediler. ‘Hazır elimiz değmişken azıcık gençleştirelim, biraz da saçları olsun’ dediler. Ehh benim de işime geldiği için hiç sesimi çıkarmadım tabii.. Nasıl olmuş..?” Parmaklarıyla saçlarını tarar gibi yaparak havalandırıyor.
Biz şoktayız..
Ahmet inanmadı, “Peruk meruk olmasın Abi” dedi gülerek. Erinmedi, yanına gitti, eliyle çekti saçlarını. Saç, bildiğin saç. Çalı süpürgesi gibi.. Ahmet’in boyu yeni Bedri Abinin omuzlarına zor yetişiyor.. O anda var ya Ahmet’in çaktırmadan boy kıyaslaması da yaptığını hissettim.. İnanamadı, yakından kontrol etti yani.
Gülüyor Bedri Abi, öyle mutlu..! Dersin ki prostat ameliyatından çok çok önceki hali. Gençlik iksiri mi vermişler ne.. Yerinde duramıyor. Pire gibi.. “Bak Ahmet’im nasıl gençleştim” diyor. Havada parendeler atıyor. Ters parende, düz parende. Şınav çekiyor rüzgâr hızında. Fırladı. Öyle bir koşuyor ki kamp alanını 10 saniyede turladı resmen. Olimpiyatlarda koşuya katılsa tüm altın madalyalar Türkiye’nin.. Etiyopya, Amerika, Rusya musya nal toplar alimallah.. Usain Bolt tozuna yetişemez..
Eski güreşçiliğini hatırladı sanırım. Etrafımızda peşrev çekiyor.
“Gel Ahmet’im bir güreş tutalım, âlem güreşçi görsün” diyor.
“Gel Suat’ım seninle de güreşelim. Suat gel bir güreş tutalım.. Suat, Suat..”
*
Suat, Suat …. kalk Ahmet çayı hazırlamış..
Bismillah. Gözümü açıyorum, Bedri Abi..
Karşımda kel parıl parıl parlıyor.
Ohh bee !!! gel Abi şu kelden bi öpeyim. Şaşırıyor “Hayırdır inşallah sabah sabah..”
Gülüyorum. Hele şükür Abi ben kimin kelini öpecektim. Bir şey anlamıyor..
Sabaha kadar kâbus görmekten terlemişim.
Atletimi değiştirmeden önce, üst kısmım soyunuk çıkıyorum çadırdan. Yağlı güreşe çıkmış pehlivanlar gibi.. Peşrev çekiyorum. Peşrev öyle çekilmez böyle çekilir Bedri Abiii..
*
Yaa böyle işte Kardeşim.
Vesselam çok güzel 2 gün yaşadık. Kısmet olursa bi dahaki sefere birlikte gidelim.
Baki selam eder gözlerinden öperim Kardeşim. Yenganıma saygılar..
Suat Zobu
.
YORUMLAR
:)))))
Çadırdan üstün çıplak peşrev çekerek fırlamanı hiç unutmayacağım :)))
Ama nereden bilirdim gördüğün rüyanın etkisinde olduğunu :)
Bu yazı ve resimlerden sonra ne kadar basket kulübü varsa Bedri abinin peşine düşecektir :))
Bedri abi yaşına göre pire gibi bir adam. Kıpır kıpır ve yerinde durmuyor. Ya kalıtımsal ya da askerlik mesleğinin getirdiği artılardan...
Ama şunu da biliyorum ki, o gülen yüzünün, o esprilerin ardında dipsiz bir göl kadar derin bir dünya barındırıyor. Ama o kadar güzel insan ki, belki de ortama olumsuz etki etmesini istemediğinden sadece bize o gülen yanını armağan etti.
Suatcım sana gelince, bir insan yüzüne karşı övülmez ama seninle ilgili tespitlerimizi başkalarının da bilmesini istediğimden bunları yazacağım.
Seni tanıyalı uzun sayılabilecek bir süre oldu. En çok ilgili çeken ve sana hayran olmamı sağlayan şeylerin başında tam bir beyefendi oluşun gelir. Bu kadar süre zarfında bu yönünden asla taviz vermedin. Tam bir dost, arkadaş ve hatta kardeşlik abidesisin. Seninle Fizan'a bile gidilir. Eksi yönüne gelirsek; kamp konusunda zayıfsın :)) Ev konforu arıyorsun. Neredeyse benden, çadıra kalorifer döşememi isteyecektin :)) Gerçi Bedri abi biliyor, ona da çare buldum :) Yani bir dahaki seferden hiç endişen olasın :)
Bir de şu yönüne karşıyım. Tam bir sadistsin. 3. yazı oluyor Alibaba'ya işkence ediyorsun :)) Adamcağız zaten gelemediği için üzgünken, habire yarasına tuz basıyorsun. Artık bir daha ki sefere iki eli kanda olsa gelecektir. Bir kez daha bu işkenceyi kaldıramaz :)))
Kalemin kelamın ve varlığın daim olsun. Teşekkürler kardeşim.
Suat Zobu
Kardeşim VAROL.
Sizleri tanımaktan çok memnun oldum
İkinizde üst düzey kişiliğe sahip şahane insanlarsınız.
eee kardeşim bize öyle güzel 2 gün yaşattın ki bundan 3 değil 23 yazı bile çıkar.
:)
"Gönül ne kahve ister ne kahvehane
Gönül bir dost ister kahve bahane"
demişler ya ben de Alibaba Kardeşimizin bu güzellikleri yaşamasını çok isterim. Bedri abi güzel bir insan.Sac ayağı dörtlensin isterim.
O yüzden öbür sefere gelsin istiyorum.
Yaşasın dostluk, yaşasın kardeşlik...
Haklısın Bedri abinin önü açıldı. Basketbol takımları peşini bırakmaz artık. Olimpiyatlara katılacağı duyumunu da aldım.. İşin kötüsü kelden öpemiyorum. :))
Hepinizi çok seviyorum kardeşim.
Selamlar..
Pes yani abi!..
Yav arkadaş; şiir tamam, yazı tamam, anlatım tamam da, böyle bir hikayeyi böyle müthiş bir dille böylesine kusursuz kurgulamak...
Gerçek anlamda harikasın abim.
Ama aramızda tabi ki, benden sır çıkmaz...
Madem öyle, ben de sana bir sırrımı vereyim. Şurada biz bizeyiz değil mi?...
Aslında Bedri abiyle biz bu sayfada yedi senedir tanışıyoruz. Benim bir Alibaba adı altında şiir sayfam, bir de başka bir isimle yazı sayfam var.
Sen beni aramadan önce Bedri abi aradı ve senin aradığında; sizinle gelemiyeceğimi, işlerin çok yoğun olduğunu söylememi istedi. Sonra bana konum atıp sabit bir yerde buluşmamızı sağlayacaktı. Siz Eskişehir'den Bolu'ya yöneldiğinizde bir boşluk bulup beni aradı. "planın değiştiğini, Bolu'ya doğru gittiğinizi, Yedigöllere vardığınızda yenden konum atacağını..." söyledi. Neyse, akşam üstü konum geldi. Ben de o sırada Yeniçağ'ı geçtim Bolu'ya kırk km.falan kalmıştı. Yedigölleri bilmediğim için navigasyona göre devam ettim. Gide gide yol bir dağın başına çıktı? Haydaaa! Saat gecenin bir yarısı oldu. Zaten işten çıkıp yollara düşmüşüm. Bir yandan Yorgunluk, diğer yandan karnım kurt gibi acıkmış, moral sıfır. Çektim arabayı yol kenarındaki bir cebe. Öyle bir uyumuşum ki, bir vatandaşın omzumdan silkelemesiyle gözlerimi açtım. O sırada hanım "işe gitmiyor musun, saat sekizi geçiyor" demez mi?... Yataktan nasıl kalktım bilmiyorum. Hayatımda ilk defa kahvaltı yapmadan işe gittim o gün.
Demek ki rüya perileri fazla mesai yapmış o gece.:))
Muhteşem bir yazı dizisi oldu. Kaç gündür bunun heyecanını yaşıyorum.
Bu güzellikleri yaşattığın için teşekkür ederim abim.
Şakamı mazur gör lütfen.
Sonsuz saygılarımla.
Alibaba tarafından 12/3/2019 8:38:26 PM zamanında düzenlenmiştir.
Alibaba
Suat Zobu
Bedri Abinin adını kullanmandan gurur duyar o. Biz sen sürekli dördüncü olarak sayıyoruz. Her zaman kesinlikle iyi yönde kulaklarını çınlatıyoruz.
Varol Kardeşim. Güzel yorumun için teşekkürler.
Selam sevgi ve saygılar Kardeşim.
Yahu Suat bin kere yüzbin kere sizleri tanıdığıma şükrediyorum ben...
Ömürsünüz... ÖMÜRR...
Bu ne güzel bir yazı.
Bu ne güzel bir rüya.
Bu ne güzel bir kurgu.
Sana bir şey itiraf edeyim mi?
Ahmet'teki o boyu, o yakışıklığı görünce kıskandım demeyim de
kendi halime hayıflanmıştım.
Şimdi öyle rahatladım ki.
Yeni halime bakıp bakıp kendimle gurur duyuyorum şimdi.
AHMETT var mısın benimle bir güreşee...
Sağ ol. Var olll...
Bundan sonra hadi bul da keli öp bakalım nasıl öpeceksen?
Öperim gözlerinden...
Öperim kaleminden...
Öperim yüreğinden
Seviyorum sizleri.
SEVİYORUMMM...
GARDAŞLARIM BENİMMM
Suat Zobu
İyi ki varsın.
Önemli olan birbirimize değer vermemiz,
Önemli olan dostluğumuz,
Allah dostluğumuzu bozmasın. Hepimize sağlıklı ömürler versin..
Yeni halin de hayırlı olsun :))
Selam ve saygımla elden öptüm
Kelden öptüm.. (Pardon kel kalmadı :)) )