- 600 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sessiz Yansımalar
Sevgili Dostum Dimitri,
11.02.1991 tarihinde gazetecilik okulundan yeni mezun çırak bir gazeteci olarak usta gazeteci C.S ile birlikte emniyet müdürlüğünde cinayet şube telsizini dinlerken gece 00.40 sıralarında Ş. Bulvarı V. Caddesi No:112 adresinde bir cinayet ihbarı alınmıştı. Apar topar C. İle birlikte adrese gittik. Görevli polis ekibi bizi tanıyınca evden birkaç fotoğraf almamız için bizi evin içerisine aldı. Olay son derece sıradan gibi duruyordu. Ortalık dağınık değildi. Bir telefon-bana hemen ihbarın bu telefondan yapıldığı hissini vermiştii- ölenlerden birisinin yanında duruyordu. Bu temiz giyimli, tıraşlı, sarışın gözleri açık olarak koltukta başı sağ tarafına düşmüş olan cesede dikkatle bakarken göz göze geldiğimde yanındaki bir deftere gözüm ilişti. Defter yarım açılmış sayfaları üzerine, koltuğun kadifemsi parlak kumaşına bırakılmıştı. Belli ki birşey anlatmak derdinde olan cesedin yanına yaklaşıp parmak izi bırakmamak için defterin cildinden tutarak ters çevirdim. Okuduğum sayfadakiler beni çok etkilediği için yanımdaki fotoğraf makinemle sessizce fotoğrafını çektim. Evet sevgili dostum Dimitri, aylar sonra bu evde ölenlerin, bu kişiler yüzünden ölen daha başka kişilerin hikayesini tahkikat dosyasından öğrendikçe, çektiğim fotoğrafta yazanları seninle paylaşmak istedim, yoksa sessiz kalmak beni de öldürecekti. Salgılarımla :
“Çıldırmak üzereyim. Sessizlik o kadar derin ve şiddetli ki, sağır olabilirim. Bu karanlık ve derin sessizliğin içerisinden bir şey fırlayıp beni haklayacak gibi tedirginim ve korkuyorum. Bu korku ve endişeler bir vesvese mi yoksa haklı bir düşüncenin ürünü mü. Yaptıklarımın vicdan azabını mı yaşıyorum. Zihnim mi bu oyunları oynuyor yoksa. Belki de oyunun sonu gelecek ve perde kapanacak. Bu vicdan acımı kim ya da ne dindirebilir. Bu halim bir diyet mi istiyor. Yoo bu kadar basitçe kurtulabilirmiyim. Vicdanımı bir diyetle rahatlatabilir miyim? Her zaman şükrettiiğim ve kalbimi ve ahlaki değerlerimi günah işleme korkusuyla dolduran Tanrım beni affeder mi! Bütün gecelerin karanlığı toplansa vicdanımdaki karanlık sessizliği bastırabilir mi? Tanrım ben nasıl bu hale düştüm. İç sesim sürekli beni altediyor. Yüzlerce, binlerce, milyonlarca insanın içinde bile olsa yalnızlığın sessizliği kesin olarak beni öldürecek. Dipsiz bir kuyunun dibindeki, katledilmiş bir fani bile benden daha mutludur, bundan eminim. Karanlık yüreğim ve iflah olmaz kötü ruhum, sonunda yapacağını yaptı. Şu duvarlar ki, hissediyorum, karanlık içindeki duvarlar beni sıkıştırıp ezecek. Cezamı çekeceğim. Bu duvarlar içe doğru sıkıştırıp beni pestile çevirecek, eminim. Bunun düşüncesi bile beni hem korkutuyor hem de biraz yüreğimi serinletiyor. Fakat bu da saçma, duvarlar hiç hareket etmeyecek. İçimdeki uhrevi canlılar beni büsbütün köşeye sıkıştıracak. Ne yapabilirim. Bu denli günahları olan insan ne yapabilir. Yaptığım kötülüklerin görünmemesi için yaptığım iyi sayılan şeyler beni iyi birisi, sevilen birisi yapıyorsa bu halde benim günahım ne? Bunları insanlar istedi ve yaptım. Ama gerçek bu değil. Ben kötülüğüm. Kendi kendini sessizliğe, yalnızlığa, kahrolmuşluğa hapseden kişiyim ben. Kabul etmesem de kabul etsem de sessizliğin içerisine çekilecek ve yok edilecek kişiyim”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.