- 371 Okunma
- 0 Yorum
- 3 Beğeni
EKONOMİK KRİZİ (2001 YILI)
Bu günler, Türkiye’nin ekonomik olarak en sıkıntılı geçirdiği günlerdir. Bu krizli günlerin çabuk geçmesi, millet olarak hepimizin temennisidir.
Çarşıya ve pazara alışveriş için gitmek bir çiledir. Her şey ateş pahası olmuş. Hiçbir şeyin yanına varılmıyor. Vitrinlerde çok şey görüyorsunuz ama gördüklerinizi bir türlü alamıyorsunuz. O şeyler, sizlere bakıyor, sizler de onlara bakıp duruyorsunuz.
İş yok, işverenler kayıp. Yaşamak için yemek zorundasınız. Yemek için de gıda ve diğer tüketim mallarını almak zorundasınız. Tüketim mallarına yapılan zamlar, feleğinizi şaşırtıyor. On iki kg’lık bir tüp gazı doldurmak için üç gün çalışmak zorundasınız. Bu doldurduğunuz tüp gaz, size ancak bir ay gidebiliyor. Evinizin bir tüp ihtiyacı için ayınızın üç gününü çalışmak zorundasınız. Yağ, şeker, su, elektrik, telefon parası, çöp parası, kira parası vb. hepsini ödemek gerekir. Her hafta pazar yapmak zorundasınız. Evinizde yaşılar ve çocuklarınız varsa onların iaşelerini sağlamak zorundasınız. Ailenizin sağlık giderler var. Var da var... Gelin bunların hesabını iyi yapın ve bir ay boyunca nasıl geçineceğinizi düşünün durun.
Dolar, mark ve dövizin her türlüsü gün be gün artıyor. Enflasyon fırlayıp gidiyor, faizler ise göklerde uçuyor. Türk parasının durumu ise ölümcül bir hastadan farkı yok. Adeta ölümüne gün saymaktadır. Tabi ki bir vatandaş olarak bütün bunlar bizi derinden üzmektedir. Bankalar hortumlanmaktadır. Bir gecede yirminin üzerinde bankanın hortumlandığı günleri yaşıyoruz. Türkiye’nin sömürgeye doğru gittiği günler gibi bir gün yaşıyoruz aynen. Ekonomik kriz, çok ciddi bir şekilde kendini göstermektedir. Paramız pul olma yolunda hızla ilerlemektedir.
Çocuklarınız okuyorsa onların okul masraflarını siz düşünün. Kitap, defter, elbise, forma, dershane parası vb. Çocuklarınızın elbiselerini, hanımlarınızın, anne ve babanızın giyecek ihtiyaçlarını varın siz düşünün. Tek bir maaşla bu yükün altından kalkabilir misiniz acaba? Ev almak veya araba almak hayal oldu. Ancak emekli olursanız, emekli ikramiyesi ile belki bir araba alabilmek için bir adım atabilirsiniz. Ev almak hiç kolay değildir. Ev almak için emekli ikramiyenizin yanına kredi kullanmak zorunda bırakılırsınız. Ancak o zaman bir ev sahibi olabilirsiniz. Şu günlerde, kaloriferli evde oturmak zordur. Paranız buna yetmez çünkü kiralar pahalıdır, maaşınız ise düşüktür…
Çocuklarımızın gelecek endişesi, ta küçük yaşlarda boyunlarını bükmektedir. Onları çaresiz bırakmaktadır.
Okulumuzda, sınıflarımızda, dersliklerimizde, kitaplıklarımızda, okul bahçemizde vb. yerlerde bir sürü eksiklikler bulunmaktadır.
Şu an bu yazıyı bir orman köyü olan Üçkaraağaç Köyünde yazıyorum. Orman köyünde yaşayanlar, kışın yakıt olarak ağaç, odun tezek vb. yakarlar sobalarında. Köyün çoğunluğu yurt dışında yaşar. Avrupa’da yaşayanlar orada bir ağaca balta vurmazlar. Peki, neden ağaçlara balta vurmazlar? Çünkü evlerinde yakıt olarak doğalgaz kullanmaktadırlar. Doğalgazı köylerde bile kullanmaktadırlar. Bizde bırakın köyleri, şehirlerimize bile doğalgaz gelmiş değildir. Köylerde yaşayanlar, mecburen ağaç keserek, yakıt ihtiyaçlarını gidermek zorundadırlar. Ülkemizde yaşayan şehirli ve köylülere, doğalgaz imkânı sağlansaydı acaba ormanlarımız azalır mıydı? Binlerce, milyonlarca metreküp ağaç yakıt olarak kullanılır mıydı? Zaten ülke olarak az olan ormanlarımız, bu durumda daha da azalmaktadır.
Ülkemizde yaşanan ekonomik kriz; beni, seni, onu, bizi, sizi, onları ve hepimizi vurdu. Vurmaya da devam ediyor. Bu ekonomik krizdeki güçlüğün altından kalkacak da yine bizleriz. Yiğit düştüğü yerden kalkar. Çalışmalıyız hem de yılmadan, bıkmadan ve usanmadan çalışmalıyız. Sanayi, ulaşım, ticaret, tarım, bilişim hayvancılık vb. alanlarda çok çalışmalıyız. Bu alanlarda yatırımlar yapmalıyız. Kendimize güven duymalıyız. İMF sömürgesinden bir an önce kurtulmalıyız. Onların faiz hortumlarını kesip atmalıyız. Özgür bir ülke olmalıyız. Kendimize güven duymalıyız. Biz bunu yaparız diye inanmalıyız ve yapmaya başlamalıyız.
Kendimizi ve herkesi Allah için sevmeliyiz. Kendini sevmeyen, başaklarını da sevemez. Sevgi bir sanattır. Sanatını iyi işleyen sanatçının çevresinde umut dolu insanların yeşerdiğini göreceksiniz. Ümitsizlik; bitmişliğin, tükenmişliğin bir kanıtıdır. Asla ümitsiz olmayacağız.
Bu ülkede herkes, üzerine düşen görevi hakkıyla yapmalıdır. Asalak olarak yaşamak isteyenlere dur denilmelidir. Onları sırtımızdan çekip atmalıyız. Bu ülkeyi soyup soğana çevirenleri hesapsız bırakmamalıyız. Bu ülkenin bir sahibinin olduğunu hatırlatmalıyız…
22.01.2001
Üçkaraağaç Köyü
Akdağmadeni/Yozgat
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.