- 617 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
Suje
Demek bunca zamandır...
İnsanlar böyle yapar değil mi? Uzun süre görüşmediği insanların kendileri hakkında anlattıklarını dinlerken, çoğunlukla böyle abartılı empatisiyle ve şaşkın yüz ifadesini yüzlerinden düşürmeden dinlerler. Sanki, çok şey kaybetmiş gibi yokluğunda. Sanki, varken herşey çok şey değişecekmiş gibi karşılıklı kaderlerinde.
Geçen gün, beni bizim eski tayfadan biri aradı. Adını bile hatırlayamadım, yalan yok. Sadece bir kaç küçük, çözünürlüğü düşük an hatırladım kendini tanıtınca. Merak etme; tabii ki çaktırmadım. "Beni neden aramadın" terbiyesizliğine kalkışmadı şükürler olsun. Artık kayıtsız kalamıyorum, kalp kırıyorum duyunca. Ama cici bir sitem etti tabii, neden muhabbeti kestiğimizle ilgili.
"Görüşmediğimiz zaman içinde sevgilim terketti" dedi, "Annem öldü. İşe girdim, sendikacılık işsiz bıraktı" . " Boş gezenim, kendimin telefonlu kalfasıyım" tadında cümleler etti. Ben de diğer insanlar gibi yaptım. "Aaa, demek bundan görüşemedik. Neler yaşamışsın bunca zamandır?..." dedim. Riyamı kendime aç karnına susuz yedirerek.
Çoklukla olduğu gibi, benim halimi hatrımı sordu, kısa cümleleri uzatarak. Ben de teferruatsız kısa cümlelerle geçiştirdim. "Şükür yok bir sıkıntı. Olsa da ben idare ederim..." dedim. Beni pek düşünmediğini, benim için benden çok endişe edemeyeceğini bildiğimi söylemedim. Bir daha aramayacak olsa eksik hissetmeyeceğimi...
Koca kadın oldum hala sosyal aktüerlikte iyi değilim. Çok fazla hayata dahiliyet listem ve çok eksik var benim farkettiğim. Bu yüzden içten konuşa konuşa, hesap- kitap tutturamadan gidivereceğim. Ama henüz bir yere gitmiyorum... Gidebilirdim, o masadan kalkamayabilirdim, ama gitmedim...
Şu yeniden başlamak, kaldığım yerden devam etmek güdüsü ayak tabanlarıma yapışalı beri pek bir serin serin içim. Çok ömürlü alkali pil takılmış heyecanlarım, beni terketmediğini farkettiğim hayal kurabilme yeteneğimle çok benim şu sıralar. Ve farkettim ki dostum, ben çoğunlukla azlıkta serinim. Azlıkta daha çok benim. Ama serin kalabilmek namümkün.... Farkettim...
Şunlara bir toplu mesaj falan mı atsam diyorum? "Yahu sevmeyin beni. Sevmek faturası kabarık bir sorumluluk. Gelmeyin, aramayın rica ederim. Size kötü davranamam, kalbinizi kıramam, kırık acır. Ama bu dünyada ayrılık var, ölüm var, vazgeçiş var. Siz de vazgeçin." diye mi yazsam? Olmaz mı? Aman tamam. Kötü fikirdi.
Düşmelerimden şu son kalkıştan beri, kendime salık verdiğim keskin kararlığa uymakta zorlansamda, idare ediyorum aslında. Beni ben yapan eklenmeleri, soyunmaları, algıları... hayatı gırtlağından yakalamaya devam ediyorum. Acıtarak farkındalığıma eklenen geçmiş cahilliklerimi sözde kılıflarından çıkarıyorum. Hayatımın felsefesini satır satır yargılıyorum. Vargılarımı özümsüyorum, değişkenliğinden korkmadan. Kendimle geçirdiğim zamanlardan en inzivai olanlarını -ben istediğimde- seninle paylaşıyorum... Böyle tamamlanıyorum. Sessiz, karşılıklı riyasız.
İyileşiyorum...
Sıkıntı çok, idare ettiğimi sanıyorum.
Bana sorduklarında bunları neden mi anlatmıyorum?
E, istemiyorum. Uzay boşluğuna tutsak kalacak ama gerçekte duyumsanmamış sesimi ziyan etmek istemiyorum.
Hiçlik değil, azlık derdinde bir objeyim ben... Gerektiği kadar; hiçten çok, çoktan çok az.
Seninle uzun zamandır görüşememiş olsak -ki bu mümkün değil, zaman bizim için izafi- böyle konuşmayacağımızı, böyle sığ hissetmeyeceğimi bilmek rahatlatıyor. Çok mu epistemik cümleler ediyorum? Beni bir tek sen anlıyor gibisin. Hep böyle, hep orada kal. Belki çok kez dedim ama tekrar etmeyi seviyorum; iyi ki, varsın azlığım, iyi ki varsın evren kulaklım.
Yazarım...
02.12.2010
USLUZEN
YORUMLAR
Zaman zaman insanlardan kaçıp kendi yalnızlığımla vals ettiğim günlerimde olmuyor değil ama
insan bir sese bir nefese
en çok ta sen yaparsın diyecek birine ihtiyaç duyuyor
yıllarca sağ eli ile sol elini tutmuş bir kız çocuğu olarak
kazağımın koluyla göz yaşlarımı silmekten yorulduğum günlerde
anladım bunu
çok güzel gerçekliklerle bezenmiş bir yazı idi kendimden çokca şey buldum
yüreğin var olsun
"Üzülme evlat, kaybettim sandıkların, kurtulduklarındır belki. Charles Bukowski"
Aslında kendimizden, kendi farklılıklarımızdan kaçıyoruz, baş parmağımızın serçe parmağımızdan farklı oluşu ve uzaklığı gibi.. aynı avuç içinde ve her harekette ve birbirine hiç dokunmadan..
Daha nicelerine..
Tebrikler.
SERPİL ŞEN
Suje kendini parçalamış,objelestirmiş bir yanını.
Bence en iyisi herkesin de içinde sakladığı çocuğu çıkarsın daha iyi.