- 431 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KANAYAN YÜREKLER
KANAYAN YÜREKLER
’Pazartesi günü baban yatsı namazını kılmak için camiye gittiğinde ben traktörle tam buraya gelirim. Annen de namaza durmuş olur, basar gideriz İstanbul’a. Annen baban seni bana vermesin dursun. Seni alamazsam yaşayamam Yasemin. Babamın av tüfeği ile vururum kendimi’
Yasemin titreyen eliyle Fatih’in ağzını kapattı ’O nasıl söz Fatih’im? Kendimi vururum, yaşayamam. Söyleme böyle şeyler. Ben de senden başkasıyla evlenmem. Okulun son gününde söz vermedik mi birbirimize?’
’Biliyorum ama sensiz bir hayat hayal bile edemiyorum,’
’Hem de traktörle nereye kadar gidebiliriz? Bulamadın mı daha hızlı gidebilecek bir araba? Babam yakalarsa eğer, seni kesin vurur. Ben de intihar ederim, ikimizin de sonu olur,’
’Biliyorum, senden uzak durmamı aksi halde aileme birlikte beni yok edeceğini köy meydanında, herkesin içinde ulu orta kaç kere söyledi. Senin baban olmayacak da beni öyle tehdit edecek! Oracıkta sıkarım ümüğünü. Allah’ın kulu beni tehdit edemez. Sesimi çıkarmıyorum, tamam Recep Amca, zaten baktığım falan yok, diyorum, başımı eğip gidiyorum,’
’İyi yapıyorsun. Babamı biliyorsun, üzerime çok titrer. Sizin sülalenizden hiç hoşlanmadığını da biliyorsun. Yakalarsa affetmez gerçekten.’
’Akşam vakti köye yabancı bir arabanın girmesi kuşku uyandırır, çıkışımız tehlikeye düşebilir. Asfalta kadar traktörle gideceğiz. Orada Arkadaşım otomobille bizi bekleyecek. Basıp gideceğiz.’
’Traktör ne olacak pekiyi?’
’Traktöre hiçbir şey olmaz. Evin önünde olmayınca babam bana telefon eder. O zaman traktörün yerini ve kaçtığımızı söylerim,’
’Ya O da düşerse peşimize?’
’O da beni istemiyor babamdan dolayı,’
’Düşse ne yazar? Biz İstanbul’a doğru kilometrelerce uzaklaşmış oluruz,’
’Ya babam sizin evi basarsa?’
’Bunları konuşmayalım güzel gözlüm. İlla ki köyde bir yatıştıran olur,’
’Sen şimdi git haydi, babam birazdan gelir,’
’Tamam gidiyorum Yasemin’im, bir kerecik öpeyim,’
’Olmaz dedim ya, nikah olmadan olmaz Fatih!’
’Yanağından kız, masum bir öpücük,’
’Tamam, masum dedin ama, söz verdin, haydi öp de hemen git,’
Fatih, Yasemin’in yanağına söz verdiği gibi masum öpücüğü kondururken bir el silah sesi duyuldu. Arkasından gelen bir kurşun sırtından girerek yüreğine saplandı, kanlar içinde olduğu yere yığıldı. Kanadı da kanadı yüreği.
’Seni şerefsizin çocuğu! Demek namusuma göz dikiyorsun! Oysa ben seni kaç kere uyarmıştım! Sen istedin bunu,’ dedi Yasemin’in babası ve ’Çabuk eve git! Bir de evlat katili etme beni!’ dedi gözü dönmüş adam.
Yasemin ani bir çeviklikle babasının elinden tabancayı kaptı ve şakağına sıktı. Anında Yerde yatan Fatih’in üstüne boş bir çuval gibi devrildi, tabanca elinden kaldırıma düştü. Yüreğinden sızan kanlar Fatih’in yüreğinin üstüne damladı. Kızının cansız bedenini gören adam eğildi tabancayı aldı ve aynı şekilde alnına bir kurşun sıktı, orada can verdi. Üçünden boşalan kanlar, kaldırımın kenarından aşağı doğru ılık ılık süzülmeye başladı.
Bu olay memleketi hüzne boğdu. Alemlere ibret olsun, sevenlere engel olunmasın diye olsa gerek cesetlerin olduğu yerdeki kaldırım taşlarının arasından bir bitki çıktı. ’Bunda bir hikmet vardır’ dediler ve etrafındaki kaldırım taşlarını söktüler. Büyüdü de büyüdü. Bir gül ağacı oldu. Bir bülbül, O gül ağacına musallat oldu. Her gün bu acı olayın yaşandığı saatte geldi, dalına kondu, yarım saat öttü. Bunu gören sevdalıların yüreği kan ağladı. ’Geldi yine sevdalı bülbül, öteki tarafta Allah onları birleştirdi,’ dediler. Bundan böyle o köyde her seven sevdiğiyle evlendi. Gereksiz inatlaşmaların yüzünden -yani sevgisizlikten ve cahillikten- yüreklerin yarası kanamadı artık.
İSMAİL MALATYA - 30/11/2019 - İSTANBUL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.