GÜZ YAPRAĞI GİBİ ORDAN ORAYA SAVRULMAK..
GÜZ YAPRAĞI GİBİ ORDAN ORAYA SAVRULMAK..
.. Sen İstanbul bir kez daha ihanetinle kurban ettin beni
Hey İstanbul, bir kez daha meskenim ziyan olmak üzere
Bir kez daha yaşadım, yaşattın bana yokluğu, yoksulluğu
Bitmedi ızdırabım, sıkıntılarım inmedi sırtımdan sayende
Bir kez daha vurdun kalleş kurşunla ve yaşarken öldürdün beni
Mutlu yıllar sana, mutlu yıllar tüm dostlara
Mutlu yıllar sevgiden uzak, gösterişin parıltısında gözü kamaşan hey insanlık.
Hadi hoş geldin deyin yeni yıla. Hoş geldin yeni yıl
…. Birden içime bir gariplik çöktü ve kendimi bianda saldım. Sahile gidiyordum, vaz geçtim. Sonra neden bilmiyorum yeniden gitmek istedim ve gittim. Deniz kenarındaki demirlere göğsümü bastırdım. Denizin üzerinde siyah,beyaz martılar vardı ve hepsi de kim bize ne atacak diye bekliyorlardı,kimse bir şey atmadı çünkü benden başka kimse yoktu deniz kenarında..
.Daha ileriye gitmek istedim gidemedim, geri döndüm. Uzun uğraşlar sonucu aldığım bu belgeye bir çerçeve alayım bari dedim ve yakınlarda olduğunu bildiğim o kırtasiyenin yolunu tuttum. Dizlerim hala beni taşımakta zorlanıyordu ve hala boşluğa atar gibi atıyordum adımlarımı.
….. Yemekten kısmıyordum, elimden geldiği kadarıyla dengeli besleniyordum ve gıdama da dikkat ediyordum, bu da ne şimdi? Bana neler oluyordu böyle?
Zayıf değildim, pörsümüşlükte yoktu ben de,e o zaman neden bu haldeyim?
..Bu düşünceler arasında kırtasiyeye vardım, içeriye girdim, kısa bir aramadan sonra bir çerçeve buldum kasaya gittim ve hesabı ödedikten sonra kırtasiyeden çıktım.Yürüdüm, mağazalar baştan aşağıya kırmızıya boyanmıştı adeta..Yeni yıl yaklaşıyor ya, İnsanlar kırmızı giyerse her şey yoluna girecekmiş ya, o bakımdan işte..
..Belgeyi aldım, çerçeveyi de aldığıma göre, hava da henüz aydınlık erkenden eve gidip de ne yapacağım, en iyisi Kafeye gideyim dedim. Ben bu yolu yürüyerek gelmiştim ama asla yürüyerek geri dönemem, kendimde o gücü göremedim. Dizlerimde hala takat yoktu, öyle ki, teyellenmiş bir elbise gibi, bir iplik çekilirse her parçam yerlere saçılacakmış gibiydim ve bu yüzden ancak minibüslere kadar yürüyüp bir minibüse bindim..
.. Kafeye geldiğimde ise Gökhan oyun başındaydı. Elime baktı ve ’’aa hediye demi verdiler sana’’ deyip kendince kafa buluyordu benimle.
..Yok ya, ne hediyesi başka işleri yoktu da bana hediye vereceklerdi.Bu belgeyi bana verme mecburiyeti olmasına rağmen, onlar benden hediye istediler de bakma ben anlamazlıktan geldim.Sonra da dedim ki kendi kendime,mademki onca uğraştan sonra bu belgeyi aldım bir hediyeyi de hak etti, ve bu çerçeveyi aldım iyi ettim dimi.Şimdi sen bunu hallettikten sonra görünür bir yere as, bundan sonra yapacak bir şey var mı, yok mu onu da zaman gösterecek bize dedim Gökhan’a .
Gökhan, aldı kâğıdı eline ve ’’Bu mu o kadar zaman beklediğimiz şey?’. İnsan daha bir gösterişli kâğıda yazar, hani kuşe kâğıt falan. Bu A4 kağıdını ben yollardım onlara, yada bana mesaj olarak atsalardı ben buradan hallederdim’’, dedi ve aldı çerçeveyi biraz zor olsa da belgeyi çerçeveye yerleştirip duvara astı
Oğlum, bu belgeyi de aldığımıza göre, artık bundan sonra bir şey olmaz dimi? Diye sorduğumda ise
Gökhan, bak görürüsün, polis gelir, bakar ve bunu buradan indirir bir şey arar mutlaka, aha da bak şuraya yazıyorum’’ dedi çerçeveyi duvara asarken.
..İşlerimiz iyi gitmiyordu. Bu yüzden ne yapacağımızı şaşırmıştık aslında. Adım atamıyorduk. Para ne geliyordu, ne de hayatımızdan çıkıp gidiyordu, adeta esir almıştı hayatımızı Kötü bir durum olsa da gerçek buydu.
..Canım çok sıkılıyordu, daha net söyleyeyim, canım yanıyordu ve resmen acı çekiyordum. Gözlerimden yaş eksik olmuyordu, hani ben hiç ağlamazdım ya, ağlıyordum işte. Yıllardır istediklerimin hemen hiç birisi olmamıştı,’’Sen de tek bir şey isteseydin’’,dediğinizi duyar gibiyim ama öyle olmuyor işte; şimdi de rüzgarın önüne düşen güz yaprakları gibi savruluyoruz ordan oraya ve ne yana düşeceğimiz belli değilddi..
.Hep derler ya, gün doğmadan neler doğar diye. Bekliyordum, acaba bir gün de benim için o gün doğar mı diye. İnsanlar hep şuna inanıyorlardı, sen çok çalıştın, çok mücadele etin ve şimdi de bunun karşılığını alacaksın, almak zorundasın, diyorlar bana ama diyorlar sadece, nasıl olacaktı bu iş?
.Bunu ben de biliyordum onca çalışmanın bir karşılığı olduğunu ama burası Türkiye. Emekli milletvekillerine % yüz zam, bizlere sıra gelince otuz lira zam. Böyle bir sistem de kim bize verecek o ödülü?
Tanrı mı?
Tanrıyı da görüyoruz ve sanırım o da güçlüden yana, baksanıza.
Gündüz Yavuz...Kafedekiler..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.