Modern İnsanın varlık arayışı...
Modern insanın varlık arayışı;
Günümüz dünyasında insan denen varlık geldiği köklerden uzak yanılsamaların ve sahte hayallerin içinde bilinmez mecralara doğru şuursuzca adeta programlanmış bir makine gibi koşarak yaşamakta. Aslında zaten dünyaya gözümüzü açar açmaz ismimiz, milliyetimiz, dinimiz, bulunduğumuz sosyal çevreden dolayı siyasi görüşümüz iğreti bir etiket gibi zihnimize nakş ediliyor. Zamanla gelenek görenek ve sosyal algılarımız bize ne istememiz gerektiğini, ne zaman ve kiminle evlenmemiz gerektiğini ne tür bir mesleğe sahip olmamız gerektiğini kaç çocuğumuz olması gerektiğini evleneceğimiz insanın ne tür özelliklere sahip olması gerektiğini ve hatta ailesinin nasıl olacağını, nasıl iman edeceğimize kadar dikte ediyor. Bu noktadan sonra bize biçilen rolü genellikle kabul edip ve bize ait olmayan bir hayatı ve onun hedeflerine ulaşmak için anlamsız bir mücadeleye giriyoruz.
Modernizim ve globalizim denen bulaşıcı hastalık hale hazırda insanoğlunu insan yapan değerli kılan her şeyi çürütmeye ve dejenere etmeye büyük bir hızla devam ederken toplumların yapısı ben merkezci yalnızca materyal ve maddi değerler e sahip olmaya kurulu bir hale geldi. Dostluklar arkadaşlıklar aşklar bütün sosyal ilişkiler çıkara ve menfaate dayalı hastalıklı bir iletişim unsuru oldu. İnsanlar kabul edilmek onanmak takdir edilmek için yüzlerine binlerce maske takmaktan birbirini sırtına basarak yükseltmekten imtina etmez oldu. Sahte bir hayat için vefa saygı merhamet anlayış gibi kavramları yok etmekten haz almaya başladı. Tek bir hedef için bileylenerek kör bir dövüşe tutuldu. Daha iyi bir hayat daha çok para ki bu daha çok imtiyaz ve dalkavukluk demek; delice bir yarışa tutuldu. Gözünü dünya hevesi bürümüş toplumlar amaçlarına ulaşmak için dini ahlakı siyaseti ve akla gelecek Her şeyi araç olarak kullandı.
Elbette böylesine zehirli bir kaynaktan beslenen insanlar zamanla kimlik bunalımına düştüler zira dünya nimetleriyle olan ilişkilerinden dolayı ruhlarını kalplerini yani özlerini aç bıraktılar. Hayat toprak bir kabın içindeki suyun (insan’ın) hâl ‘den hâl ‘e yolculuğudur demiş bir düşünür. Ne güzel demiş ne doğru demiş. Anımızın anımıza günümüzün günümüze uymadığı bir dünyada yaşıyoruz. Hasta olduğumuzda burnumuzun akmasına engel olamayan bizler her şeyi kontrol edip her şeye sahip olmak istiyoruz aslında düşününce nasıl bir yanılgı içinde olduğumuz gerçeği gün gibi açığa çıkıyor. Bizi biz yapan değerlerden uzaklaştıkça sokaklarda ruhsuz bedenler gibi dolaşmaya devam edeceğiz. Bize ait olmayan hayatları yaşayıp sanki hiç var olmamış gibi yok olacağız. Varlık dediğimiz şey aslında tırnak makasının zinciriyle olan ilişkisinden farksız bir durum değil. Var olmak yalnızca nefes alıp tüketmekten ziyade hayata ve çevreye artı bir değer katmaktan ibarettir. Bir şair bir yazar bir ressam var oluşu onaylayan bir lisana sahiptir. Var olmak için paylaşmak bölüşmek ilahi sevgi içinde erimek gereklidir. Zira var oluş bir manifestodur onu değerli kılan anlam katan şey ise insan kalabilmektir. Bütün ön yargılardan kuşku ve korkulardan sıyrılarak içsel devrimi gerçekleştirmektir. Modern dünyanın bütün hastalıklarına rağmen koşulsuz sevip affedebilmektir.
Ölüm denen bir gerçekliğin ışığında zaman mekân yanılsamasından kurtulup "an " denen sonsuz doğuşu tada bilmektir. Bırakın bu sahte modernizim bütün kiriyle gökyüzünden boşanırcasına yağsın siz ruhunuzun ilahi sevgi şemsiyesini açın ve yürüyün.
Yaşamak var olmak demek değildir...
Hayat size değer vermeyen ve sizi anlamayan birine bir saniye ayırmak için bile çok kısa, hayallerinizin peşinden koşun, insanların değil. ( Sohrap Sepehri )
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.