- 434 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Şiir ne işe yarar?
Şiir bir açıdan ’nesir öncesi dönem’ gibi. En azından benim için öyle oldu. Belki başkaları için de olmuştur. Özellikle yirmili yaşlarımda yarar-yaramaz birçok şey yazdım. Bazıları gerçekten şiire benziyordu. (Şimdi bile okuyunca beğenirim.) Bazılarını ben o vakitler şiir sandım. (Şimdi bile okuyunca gülerim.) Oyalandım. Sonradan şiir söyleyeceklerime yetmez oldu. Sözüm göğsüme sığmadı. Oyalanamadı.
Aklıma/kalbime bir dolu şey geliyordu. Anlatmak arzusu damağımı şaklatıyordu. Oluğumun ağzı gülümseyen bir bebek yüzünün bereketiyle açılmıştı. Şiir kadar beklemek mümkün değildi. Şiir kadar zorlamak mümkün değildi. Şiir kadar oyalanmak elimde değildi. Yazılacak çok şey vardı. Bardağa düşen her damla taşıran son damlaydı. Halimi şöyle bir misalle tarif edeyim: Sızıntının yatağını yönetmek kolaydır. Biraz toprakla yön değiştirir sedler yapabilirsiniz. Ancak debisi yüksek bir akarsu nasıl akacağını kendisi söyler. O güçle akarken önüne tek başınıza çıkamazsınız. Ben de çıkamadım işte.
Yenildiğimi kabul ettiğim anda şiiri de terketmiş oldum. "Artık hiç yazmadım!" desem yalan olur. Fakat eskisi gibi uzun uzun yazabildiğim hiç olmadı. Bazı bazı kalbimin hâlâ çalışıp çalışmadığını anlamak için dörtlükler karaladım. Azıcık daha uzunu? Evet. Belki. Fakat yedi-sekiz mısradan fazlasına uzanan birşeyi yıllardır yazmıyorum. Yok. ’Yazmıyorum’ sanki kararı ben veriyormuşum gibi gösterdi. Yalandır. Doğrusu: ’Yazamıyorum.’ Çünkü irademdeki çerçöple oynadığım sızıntının aniden Fıratlaşmasıyla canımı kenara zor attım. Bu nehri göğsünden akıtabilecek adam değilim. O seçilmişlerin işidir. Haddimi biliyorum. Şimdi gücüm yettiği ölçüde kovayla su çekiyorum.
Elbette yetmiyor. Firavun gibi denizin kapanmasını izliyorum. Aklıma/kalbime gelenlerden çoğunu yazmadan yitiriyorum. Bazıları ise yazarken gidiyor. Pes ettim. Hırsım nehre bakıp delirmemden başka bir işe yaramayacağı için terkettim. "Allah" diyorum sadece. "Nehrin sahibi Allah’tır. Yedi denizin mürekkep olsa tüketemeyeceği hazine Onundur. Haddini bilmek, her bilmenin olduğu gibi, yazabilmenin de başlangıcıdır."
Aleyhissalatuvesselama öğretilenin şiir olmadığı neden vahiyde özellikle belirtildi? Bunun elbette birçok hikmeti var. Tefsirlerde izahları bulunuyor. Allah razı olsun. Ben kendi yolculuğuma bakarak biraz da şu hisseyi çıkarıyorum kıssadan: Şiir biraz daha bidayet işi. Nihayet işi değil. Mananın bir nehir gibi aktığı yatağa ulaştığında şiirin yapabileceği birşey yoktur. Evet. Şiir yetiştiricidir. Tıpkı bir çocuğun evcilik oynaması gibi evlenmeye hazırlar adamı. Kelime seçmeyi öğretir. Ritmi yakalamaya eğitir. Ahengi tanıdığının ilk alametleri onda tezahür eder. Fakat hiçbir talim aslın yerini tutamaz.
"Ona yakışmaz da!" buyruğunun ardında belki biraz bu mana da vardır. "Allahu’l-a’lem!" kaydıyla diyelim. Bu makamda da haddimizi bilelim. Yani denilmektedir ki bize: "Şiir bu seviyede bir akışı taşıyabilecek matiyye değil. Bu beyan, beşerin üzerinde tasarruf edemeyeceği öyle debisi gür bir akarsudur ki, üslûbuyla birlikte gelir. Nasıl akacağını/söyleyeceğini kendisi belirler. Vahiy ilham gibi değildir."
YORUMLAR
Şiir akıl ile duygunun bileşenidir. Tabi çok değişik şairlerin çok değişik anlatımları tarifleri de vardır illaki...Şiir dünyaya güzellikler katmak için yüce Allah'ın bize bahşettiği bir edebi sanat…Yufka yüreklidir şairler, narindirler, yüreklerinde sevgi, akıllarında bir dolugüzellikler vardır, insanlar için, insanlık için. ''Şiir sanatı eksiklikleri güzelliklere çeviren bir simya bilimidir.'' der ünlü Fransız Şairi Aragon. Zordur düşünüp düşünüp dolup dolup bir şeyler karalamak... Her yazılan da şiir değil tabi ki... Eğer ki insan hakkı ile omuza verirse bu sanata çok işe yarar hem de çok. Sadece yazmakla kalmayıp okumalı da sıkı şairleri... Kutlarım güzel yazınızı...
Ahmet Zeytinci tarafından 11/27/2019 12:24:00 PM zamanında düzenlenmiştir.