Umut Nerede
Hani masallarda Kaf Dağı’nın ardına varıncaya kadar arayışlarına girilen... Başındaki koruyucu ejderhalara karşı çıplak elle mücadelelere tutuşulan... Hani padişahın kızını iyi etme ve kazanma pahasına kelle koltukta yarışmalara girilen... Umut, umut, umut... Nerede?
Yüz yıl sonra bugün, yüz yıl önce olduğu gibi yeniden bir çaresizlik ve vahşet günlerine mi girdi dünya insanları? Demokrasi ve hukuk adına kazanım sandığımız şeyler böylesine sanal mıydı? Tekrardan böylesine vahşileşeceğimize kim ihtimal verirdi ki! Buna rağmen umut, umut, umut nerede?
Sivri bir Avrupa tepesinin tam üstüne yapılmış bir kale ile korunmalıdıydı belii ki. Fedaileri olmalıydı ölümüne savaşacak onu korumak için. Okçular ve zırhlılar... Yedi kat sandık içine kilitleyip, her bir anahtarı da dünyanın yetmiş yedi bölgesindeki yanar dağların boğazına asmalıydı. Anahtarlara yaklaşan hırsızları felç edecek en tesirli koca karı tılsımları ile bürümeliydi. O zaman elimizde, gönlümüzde kalırdı belki umut. Umut, umut, umut... Nerde?
İşte cevap burada belli ki. Gönlümüzün merkezinde umut. Hakikatin tam göbeğinde. Küçücük ebabil kuşunun küçücük gagasının içinde. Dünya çocuklarının yalan bilmez oyunlarında. Parmaklıklar ardındaki kalemlerin bükülmez dimdik duran dillerinde. Tüm gerçek ve güzel sözlerde.
Hakikat yüzyıllardan beri en netameli günlerini yaşıyor olabilir. Ne var ki milyon tane yalan ve algı yanılsaması içerisinde dahi hakikat yaşamını sürdürecek ve gerçek olmayan sahtelerini alt edecektir. Hakikatin gücüne inanmakta umut.
Yalanlar edepsiz ve yüksek seslidir. Hakikat vakur ve kendinden emin... Kırk yol deneyecek yalan çeldirmek için. Gerçek kırk yıl önce ne söylemişse aynı şeyi söylemeye sabırla devam edecektir. Yalanların gürültülü korosuna katılmamakta umut.
Hakimler ve memurlar kendi gölgelerinin ölüm tehditleri karşısında, yumuşacık yastıklarında uykularından oladursunlar. Vicdanın sesinin çağırdığı çetin yola baş koymak ve gölgelerin adam öldüremeyeceğini fark etmekte umut.
Hakikatın safından ayrılmadan, korkudan kimsenin kafasını kaldırıp da etrafına bakmaya cesaret edemediği hengamede basitçe "kral çıplak" diye bağırabilmek umut.
Umut hakikatte.
Umut gerçekte.
Umut gönülde.
Umut vicdanda.
Umut imanda.