Umudunu kaybetmiş olanın başka kaybedecek bir şeyi yoktur. -- boise kötümser yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi tünelle birlikte ışığı ve de gelecek treni görür.-- j. harris
Kerim BAYDAK
Kerim BAYDAK
@kerimbaydak1

Sessizliğe Davet

25 Kasım 2019 Pazartesi
Yorum

Sessizliğe Davet

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

334

Okunma

Sessizliğe Davet


Sessizliğe Davet

O kadar çok sesli ve gürültülü bir dünyada yaşıyoruz ki; neredeyse sessizlik denen kavramı unuttuk diyebiliriz.
Çok seslilik, kargaşanın ve keşmekeşin içinde kendini yalnız hissetmek...
Evet yalnızlık! O kadar komplike bir kargaşanın içinde dâhi kendimizi yalnız ve farkına varılmaz hissediyoruz.
“Sessizliğinde bir sesi var!” denir. Ancak toplumu oluşturan fertler olarak bu sessizliğin sesliliğini hiç tadamayacağız anlaşılan...
Büyük şehirlerde, araba, uçak, tren, gemi sesleri ve kirlettikleri ortam yetmezmiş gibi, bunlara sosyal ve kültürel etkinliklerden kaynaklanan çeşitli gürültüler eklemekteyiz.
Son zamanlarda fanatizmin baş gösterdiği maç sonrası yaşanan kavgalı, vurdulu-kırdılı, gürültülü, aşırı sesli eylemler, düğün derneklerde yaşanan maganda kaynaklı hareketler sessizliğe özlemi daha da attırmaktadır.
Televizyon, radyo, VCD’sinin aşırı yüksek volümlü müziği çalanlar... Son sesi vererek yolculuk yapmaya çalışan oto sürücüleri, yarış arabası sesi veren otomobiller, egzoz susturucuları çıkartılmış motosikletler...
Tüm bu yapılanları yalnız kalmamak ve mutlu olabilmek uğruna âdete kendimize gürültü malzemesi üretiyoruz.
Kuş sesini, akan su sesini, rüzgârın uğultusunu, ağaç yapraklarının fısıldayan hışırtılarını dinlemeye niyetli görünmeyiz. Bir türlü zaman ayırıp da bu güzelliklerle haşır neşir olmayı pek düşünmeyiz.
Şehrin o curcunasında pek aklımıza gelmez. Nedense sessizliğe, yalnızlığa, “sessizliğin sesi” ni dinlemeye pek niyetli de değiliz.
Sessizliğe, suskunluğa hasret kalmışız. Konuşmalarımız da lüzumlu - lüzumsuz, hareketlerimiz de doğru-yanlış, durmadan gürültü üretmeye çalışırız.
Dinlemeyi, sabretmeyi pek düşünmeyiz. Konuşmada gürültü olur da yazmada gürültü olmaz mı?
Elbette yazımda gürültüden nasibini almaktadır. Çoğu insan konuşarak sesli gürültü yaparken, yazarken de sessizlik karmaşasından nasibini almaktadır.
Bazen insanlar yazdıklarıyla da ortalığı birbirine katıyor. Keşke yazmasalar da sükûnet içinde yaşayalım dediğimiz zamanlar da az değil.
Aslında böyle tip insanlar ortalığı karıştırmaya niyetli olanlardır. Karamsarlık, nifaklı tablolar çizmek, laf ebeliği yapmak en önemli işleridir.
Aslında insan, uzun süre konuşunca biraz nefeslenerek ara vermesi gerekir. Durup dinlenmek, sessiz kalmak, sessizlikte kaybolmak ister.
Bazen konuşulan sözler, anlatılmak istenen kelimeler, yazılan tüm şeyler boş gelir insana.
İşte tam da önümüzde sessizliğe bürünmek, sessizliğin sesini dinlemek için iyi bir fırsat var. Bu günlerde, biraz olsun kendimizi boğucu, kirli, gürültü ortamından koparmak için, konuşmaktan ve çalışmaktan yıpranmış, yorulmuş bedenimizi dinlendirmek için susalım, sessiz ortamlara çekilerek, gah su sesini, gah kuş sesini, gah rüzgarda uğuldayan ağaç yapraklarının sesini dinlemeye çalışalım. Biraz kabuğumuzdan çıkıp sessizliğin sesinde temiz havayı soluyalım.
Şehrin basık ve boğucu havasından, gerekli gereksiz konuşmalardan, egzoz dumanından, teknolojik araç ve gereçlerin radyasyon zehrinden kurtararak sessiz, sakin, sükûnet dolu yerlere gidelim.
Kısa bir süre de olsa sessizliğe bürünelim, ne dersiniz?

Sessizliğe davet, bazen gerekir.
Huzur denen şeyi, unutmuşuz biz.
Çok seslik içinde, düzen gerekir.
Yitip de gitmişiz, uyan ey insan!


Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Sessizliğe davet Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Sessizliğe davet yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Sessizliğe Davet yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.