- 410 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Ziyan ikizleri...
Bakınız, çok ilginç, ben de dikkat ettikçe farkediyorum. Aslında Mustafa İslamoğlu ile Fethullah Gülen’in çok benzer yanları da var. Kimi zaman aynı kodları kullanan, kimi zaman da zıt kutuplara savrulan, ama her şekilde ‘kendi kanaatleri’ için kutsal kaynakları bükmeyi hüner bilen ikizkardeşler gibiler. Nasıl? İzah edeyim:
Bir kere Gülengillerin kendilerini bu asrın ‘özel müslümanı’ gibi gördükleri malum. Yani şu asırda onlar seçilmiş bir cemaatler, ümmet içinde bir ümmetler, böyle hissediyorlar kendilerini. Bunun bir benzeri İslamoğlu taifesinde de var. Onlar da kendilerinden gayrısını ‘uydurulmuş din’ mensubu gördükleri için aynı ‘seçkinci dile’ sahipler.
Ha, ellerinde Gülengiller gibi bir güç, bir kadrolaşma, bir imkan yok. (Dilerim yoktur.) Ama olsa aynı şekilde bizim ‘uydurulmuş(!) dinimizi’ hizaya çekmeye çalışacaklarından eminim. Çünkü bu dışlayıcı dil, bu sapıtmışlık iddiası, bu yeni yetmelik mecburdur bir noktadan sonra zorbalık yapmaya. Kendinden gayrısını hakiki müslüman görmeyenlerin Haricî olup, IŞİD olup, Haşhaşî olup dünyada neler yaptığı malum. Ehl-i Sünnetin ana ekseni ise ‘musavvibe mesleği’ndendir. “Yalnız benim mesleğim haktır” demez. “En güzel benim mesleğimdir” demeye hak görebilir en fazla. Elbetteki Kur’an’ın ve sünnetin dairesi içinde kaldıkça. Bediüzzaman cadde-i kübrayı böyle tarif eder eserlerinde: Güzeli kendine mahpus etmeden ama en güzeli aramakta serbest.
Gülen bu elitik dili duygusal bağlamda seçmece bir Asr-ı Saadet anlatımıyla yaparken, İslamoğlu güya daha aklî bir elekle ama benzer bir yolla Kur’an ayetlerini kafasındaki anlamlara hapsederek ve engel gördüğü hadisleri inkâr ederek veriyor savaşını. Yani İslamoğlu Kur’an üzerinden akılcı(!) bir bükme yaparken; Gülen daha duygusal/gözyaşılı bir bağlamda siyeri bükmeyi deniyor. Gülen için söylediğim Siyer-Bükücü lakabının bir benzerini de şimdi İslamoğlu için söylemek istiyorum: Kur’an-Bükücü. Dikkat edin ikisinin de ulaştığı meyve aynı: Kendilerini ve izcilerini ‘daha üst bir farkındalıkla’ takdis ederek oradan bir elitizm/asabiyet devşirmek.
Çoklukta bu asabiyete yaklaşır. Azlıktaysa elitizme yakın okunur. İslamoğlu’nun 1400 yıllık İslam geleneğine, aslında Ehl-i Sünnet mirasına, yaptığı suçlamaya bakarsak, onun, Gülen’e nazaran ümmetin geneline daha saygısız bir dil kullandığını söyleyebiliriz. Gülen kadar büyümemesinin sebebi de bu. Ümmet kendisini reddedeni reddeder. İsmi ne olursa olsun. İsterse bu elitik model ‘Kur’an müslümanlığı’ olarak sunulsun. Elde edilmeye çalışılan şey aynıdır en nihayet: ‘Mustafa İslamoğlu kavminin’ ümmete üstünlüğü.
Zaten bu insanlarla sohbet ettiğinizde hemen eleverir kendini asabiyet. ‘Hakikate kör olmaktan’ ve ‘uyumaktan’ başlayıp ‘müşrik’ ifadesinin açıkça kullanıldığı tekfirlere kadar varır yol. Bizzat yaşadım ben bunu. Sizi ‘meşru’ kabul etmeyenin size gösterdiği saygı ancak dişinin sizi kesememesindendir. İslamoğlu taifesi bize azıcık saygı gösteriyorsa, meşru gördüğünden değil, henüz dişi kesmediğinden. Yarın dişleri kestiğinde ‘mürted’ sınıfına dahil etmeyecekleri ne malum? Hasılı: İslamoğlu’na karşı şimdi net bir tavır sergilenmezse evladın babasının/anasının imanını beğenmeyeceği günler yakındır vesselam. Allah cümlemizi muhafaza eylesin. Âmin.
YORUMLAR
Amiyane tabir ile ''Her gördüğün sakallıyı deden zannetme.'' derler ya, demek ki biz de unvanı, doçent profesör, ne olursa olsun her Hocayım din adamıyım diyeni dine İslama hizmet eden birisi sanmayacağız. Ben televizyonlara radyolara bağlanıp da Hocalara İslam adına soru soranları hep garipserim. İşte orada Kur'an hadis külliyatı al oku kardeşim al oku kendin bilgilen hurafelerden de uzaklaş, ama ser de tembellik var ya o bırakmıyor işte... Kutlarım...